Ben Asitavandas isimli belgeselde konu olarak Karatepe açık hava müzesinde
yer alan Arslantaş Kalesi kalıntıları ele alınmaktadır.
Adana ovası hükümdarı Asitavandas İÖ VIII. veya İÖ VII. yüzyıllar arasında
bir tarihte yaptırmış olduğu sanılan kalede Hitit'çe ve Fenike'ce yazılmış
yazıtlar bulunmuştur. Film Anadolu'nun eski çağlarına yapılmış bir
gezintidir.
Filmde Adana Ovası hükümdarı “Asitavandas”ın 7. ya da 8. yüzyılda yaptırdığı,
Karatepe Açıkhava Müzesi’nde yer alana Aslantaş Kalesi’nin kalıntıları
anlatılır. Bu kalede Hititçe ve Fenike'ce yazıtlar bulunmuştur.
Ben gerçekten Asativatas'ım
Güneşimin adamı, Fırtına Tanrısı'nın kulu
Avariku'sun büyük kıldığı, Adanava hükümdarı
Beni Fırtına Tanrısı Adanava kentine ana ve baba yaptı ve Adanava kentini ben
geliştirdim
Ve Adanava ülkesini genişlettim, hem gün batısına, hem de gün doğusuna doğru.
Ve benim günümde Adanava kentine refah,tokluk, rahatlık tattırdım, ve Pahara
depolarını doldurdum
Ata at kattım, kalkana kalkan orduya ordu kattım, herşey Fırtına Tanrısı ve
Tanrılar için,
çalımlıların çalımını kırdım.
Ülkede kötü olanları ülke dışına attım
Kendime bey konakları kurdum, soyumu rahata kavuşturdum ve baba tahtına oturdum,
bütün krallarla barış kurdum.
Krallar da beni ata bildiler, adaletim, bilgeliğim, ve iyi yüreğim için.
Bütün sınırlarımda güçlü kaleler kurdum, kötü kişilerin, çete başlarının
bulunduğu sınırlarda;
Mopsos evine boyun eğmeyenlerin hepsini ben , Asativatas, ayağımın altına aldım.
Buralardaki kaleleri yok ettim, kaleler kurdum ki Adanavalılar rahat ve huzur
içinde yaşaya.
Gün batısına doğru benden önceki kralların alt edemediği güçlü ülkeleri alt
ettim.
Ben Asativatas, bunları alt ettim, kendime kul ettim ve onları ülkemin
gün doğusuna doğru, sınırlarımın içine yerleştirdim.
Ve günümde Adanava sınırlarını gün batısına, gerekse gün doğusuna doğru
genişlettim.
Öyle ki, önceleri korkulan yerlerde, erkeklerin yola gitmekten korktukları ıssız
yollarda, günümde kadınlar kirmen eğirerek dolaşmaktadır.
Ve benim günümde bolluk, tokluk, rahat ve huzur vardı.
Ve Adanava ve Adanava ülkesi huzur içinde yaşıyordu.
Ve bu kaleyi kurdum ve ona Asativadaya adını vurdum,
Fırtına Tanrısı ve tanrılar beni buna yönelttiler, ta ki bu kale Adana ovasının
ve Mopsos evinin koruyucusu olsun.
Günümde Adana ovası topraklarında bolluk ve huzur vardı,
Adanava'lılardan günümde kılıçtan geçen kimse olmadı.
Ve ben bu kaleyi kurdum, ona Asativadaya adını vurdum.
Oraya Fırtına Tanrısı'nı yerleştirdim ve ona kurbanlar adadım; yılda bir öküz,
çift sürme zamanı bir koyun, güzün bir koyun adadım.
Fırtına Tanrısını takdis ettim, bana uzun günler, sayısız yıllar ve bütün
kralların üstünde büyük bir güç bahşetti.
Ve bu ülkeye yerleşen halk öküz, sürü, bolluk ve içkiye sahip oldu, dölleri bol
oldu, Fırtına Tanrısı ve tanrılar sayesinde.
Asativatas'a ve Mopsos evine kulluk ettiler.
Ve eğer krallar arasında bir kral, prensler arasında bir prens, hatırı sayılır
bir insan Asativatas'ın adını bu kapıdan siler, buraya başka bir ad yazar,
bunun ötesinde bu kente göz Diker ve Asativatas'ın yaptırdığı bu kapıyı yıkar,
yerine başka bir kapı yapar ve ona kendi adını vurursa, aç gözlülük, kin ya da
hakaret amacıyla bu kapıyı yıkarsa, o zaman Gök Tanrısı, Yer Tanrısı ve Evrenin
Güneşi ve bütün tanrıların gelen kuşakları bu kralı, bu prensi ya da hatırı
sayılır kişiyi yeryüzünden sileceklerdir.
Yalnızca Asativatas'ın adı ölümsüzdür, sonsuza dek,
Güneşin ve Ayın adı gibi.
Birçok kaynakta isminde Asitayandas, Asitvatas, Asativatas veya Asitavatas gibi
değişik kayıtlara rastlanmaktadır.
Ben Asitavandas - İtalya Paddua Üniversitesi 10. Ulusal Film Şenliği - 1965 / İkincilik Ödülü aldı.
Bu belgeselin kazanmış olduğu ikincilik ödülünün, Türk belgesel sinemasında ayrı bir yeri vardır.
Dünyada tamamen Türk ekiple çekilmiş bir filmin aldığı ilk uluslararası ödüldür.
Il Castello di Aslantas fu eretto da Asitavandas, capo della pianura di Adana,
durante il tardo impero ittita tra la fine dell'VIII e l'inizio del VII secolo
a.C. Esso sorge a Nord-Est di Adana, da cui dista 130 km ed è a 23 km da
Kadirli. Ma il Castello fu ben presto saccheggiato dagli Assiri. Poche pietre in
cui sono incisi degli epitaffi, alcune tavolette e qualche statua- questo è
tutto ciò che rimane. Questi resti di inestimabile valore, perché scritti sia in
ittita che in fenicio, hanno permesso agli archeologi di decifrarne i
geroglifici ittiti. Ora, grazie a questa scoperta, è possibile leggere
qualsiasi sorgente ittita a partire dal 2000 a.C.