Yapım Tarihi - 1965
Süresi - 00:00:00
Formatı - Uzun Kurmaca, Siyah Beyaz, Türkçe
Yönetmen - Nuran Şener
Senaryo - Nuran Şener
Yapımcı - Ümit Utku
Görüntü Yönetmeni - Yılmaz Gürbüz
Yapım Şirketi - Kervan Film
Oynayanlar
Nilgün Utku
Sadi Mutlu
Meral Sayın
Suna Selen
Dinmez Er
Avni Dilligil
Asım Nipton
Orhan Erdamar
Güneri Kocatepe
Üstün Asutay
BU DA MI ÇOCUK FİLMİ
Benim bir yeğenim var. 8 yaşında cin gibi bir kız… Yeğenimin, en büyük merakı,
sinemaya gitmektir. Her pazar, onun sinema günüdür.
O hafta yeğenimi sinemaya götürmek sırası bendeydi, ’’Acaba hangi çocuk filmine
götürsem?’’ diye düşünüp dururken annesi elime bir gazete tutuşturdu.
-“Bak” dedi, ’’gazetede, Suçlu Çocuklar diye bir yerli filmin ilanı var. Milli
Eğitim Müdürü bile filmi çok beğenmiş. Öğrençiler için çok faydalı bulmuş.
İstersen Canan’ı, o filme götür”
Gazetedeki ilana şöyle bir göz attım. Hayli geniş bir yer kaplıyordu. Alt
tarafında, çerçeve içinde Milli Eğitim Müdürü ve İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü
Kültür ve Sağlık Müdürü’nün bu filmi çocuklara tavsiye ettiklerini bildiren
birer yazıları vardı.
-“olur Canan bu hafta da bir yerli film görsün’” deyip, yeğenimle beraber,
Şişli’deki sinemanın yolunu tuttuk.
Salon hayli kalabalıktı. 3 yaşından tutun da, 18’ine kadar her yaştan çocuk ,
genç salonu doldurmuştu. Durmadan konuşuyorlardı, film bir an önce başlasın diye
ciğerlerinin olanca gücü ile ıslık çalıyorlardı! On dakika kadar süren bu
hengame, filmin başlayacağını bildiren gong ile beraber yavaş yavaş kesilip
kayboldu.
Şimdiye kadar birçok yabancı çocuk filmi seyrettim. Kiminden hoşlanmış, kiminden
ise hoşlanmamıştım. Ama seyrettiklerimin hepsi de çocuklar için hazırlanmış,
çocuk filmleriydi. Suçlu Çocuklar filmine gelince… Bunun ne filmi olduğunu ben
söylemeyeyim. Yazımızı okuduktan sonra siz karar verin.
BU BİR TERBİYEVİ FİLİMDİR
Ne yalan söyleyeyim film başlarken, iyi bir yerli çocuk filmi seyredeceğimi
zannetmiştim. Buna da, konunun geçtiği semt beyaz perdede görünürken, geri
plandan söylenen şu cümleler sebep olmuştu. ’’Çocuk masumiyetin sembolüdür.’’,
’’Bir çocuğun iyi veya kötü olması çocukluk yıllarının meyvalarıdır.”
Amma… filmin kahramanı sevimli, cici fakat fakir bir kız olan Ayla, kendisinden
biraz büyük ağabeysi ile, en yeni elbiselerini giyip, orta halli bir ailenin tek
oğlu olan Ali’nin doğum günü partisine gidince yanıldığımı anladım.
YALANA TEŞVİK Mİ ?
İçlerinde Ayla ve ağabeysi de olduğu halde, birçok çocuk, Ali’nin doğum gününü
neşe içinde kutlamaktadırlar. Eğlencenin en hararetli anında birden kapı
çalınır. Ali’nin annesi kapıya yönelir ve az sonra pikaba plak koyan Ali’nin
yanına bir delikanlı ile beraber gelir. ’’Bak, doğum gününe ben de bir
arkadaşımı çağırdım “der. Sonra da genç adamı içerideki bir odaya götürürken
oğluna şöyle söyler: “Biliyorsunki baban geç gelir. Şayet erken gelirse, Melih
beyin jimnastik hocan olduğunu söylersin” Aslında bu genç adamın spor
öğretmenliği ile hiçbir ilgisi yoktur. Düpedüz Ali’nin annesinin aşığıdır… Ve
kadın durumu sezen oğlunu yalancılığa teşvik etmekte, onu “Babana bir şey
söylersen beni bir daha göremezsin’’ diye tehdit etmektedir. Filmin burasında
yeğenim birden kolumu dürttü,
-“Ağabey’’dedi “Kadın oğlunun neden yalan söylemesini istiyor?’’
Yeğenimin sorduğu bir soruyu ilk defa cevaplandıramıyordum. O anda verecek bir
cevap bulamadığım için de “sus da filmi seyret” demekle yetindim.
Annesi aşığını gönderdiği odaya girerken Ali’de arkadaşlarının yanına döner.
Herşeyden habersiz arkadaşları ile eğlenirken telefon çalar. Telefon eden
babasıdır. Çok işi olduğu için doğum günü partisine gelemediğini söyler ve
oğlundan özür diler. Sonra da annesini telefona çağırmasını ister.
Ali annesi ve aşığının biraz önce girdikleri odaya doğru yönelir. Kapıyı hızla
açar. Ve açmasıyla beraber filmi seyreden seyirciler gibi donup kalması bir
olur. Çünkü annesi Melih beyin kolları arasındadır. Sakın bir aşk filmi
anlattığımızı zannetmeyin. Bu bizde büyükler kadar küçüklerinde görmesi gerekir
diye resmi tavsiyeli bir çocuk filmidir.
Ali anne ve baba şefkatinden mahrum bir çocuktur. O gece ,annesi ile babasının
önünde kavga etmeleri onu daha da perişan eder. Anne kocasına kendisiyle
ilgilenmediğini söylerken, adamcağız “Ne yapayım?’’ diye kendini müdafa eder.
’’Ben eve keyfime iş getirmiyorum ki senin ve Ali’nin daha iyi yaşaması için
çalışıyorum. “Bu müdafa karşısın da genç kadın boşanır” Fazla çalışmandan, bu
zırıltıları eve getirmenden bıktım. İlgi ve eve hayat getiren bir kocaya
ihtiyacım var. Sevgiye ve bir erkeğe ihtiyacım var. Yanımda pestil gibi uyuyan
erkeğe değil”.
Evet aynen böyle söylüyor Ali’nin annesi. Suçlu Çocuklar bir çocuk filmi ve
“sevgiye, bir erkeğe ihtiyacım var. Yanımda pestil gibi uyuyan erkeğe değil’’
diyecek kadar ihtirasla yanan bir anne!… Sonra da her anne ve baba, çocuğunu bu
filme götürsün diye verilen ilanlar …
FİKRİ TECAVÜZ
Hani bir oyun vardır. Uzun demir bir sopanın muhtelif yerlerine raptedilmiş
tahtadan minik futbolcuların rakip kaleye gol atmak için mihverleri etrafında
döndürüldükleri tek bir kaba tabir ile anılan “langırt” oyunu… Günlük
hayatımızda, ekseriye para ile oynanan bu eğitici! oyun,olayın geçtiği
mahallenin çocukları tarafından pek sevilmektedir.Ali mahallede çok yaygın olan
bu oyunu oynayamayacak kadar perişandır. Annesinin babasını aldatması onu
perişan etmiştir.
Mahalledeki arkadaşları Ali’nin neden bu hale düştüğünü anlamışlardır.Kendi
aralarında onunla alay etmekten geri kalmazlar… Aman Allahım hem de ne dille !…
Hele bir tanesinin ‘’Ali’nin annesi de güzel ha… Benim bile hoşuma gidiyor’’
diye ağzını yaya yaya söylediği cümle ,sanki dün duymuşum gibi hatırımdan
çıkmıyor.Düşünün işin fecaatini … 11 yaşında bir çocuk arkadaşının annesine ne
gözle bakıyor?
RÜŞVET VE SAHTEKARLIK
Çocuklar bu eğitici (!) oyuna öylesine alışmışlardır ki, ellerine geçen bütün
parayı langırt masasında bırakırlar. Bütün mahalleyi bu oyuna alıştıran çocuğun
o gün parası biter. Aynı zamanda bakkal dükkanı da işleten langırt’ın patronuna
parası kalmadığı için oyun oynayamayacağını söylediği zaman, adam bir yandan
çocuğun yanağını okşar bir taraftan da : “İstediğin para olsun. Sen şu parayı
al. Ben babanın hesabına geçiririm. Ne zaman paraya ihtiyacın varsa bana gel.’’
deyip, çocuğun eline bir avuç para sıkıştırır. Patron bu çocuğu elinden kaçırmak
istemediği için ona para vermiştir. Çünkü onun sayesinde aşağı mahalledeki
çocukların da langırt oynamasını sağlayacak ve böylelikle işini genişletecektir.
Ve göz göre göre çocuğa rüşvet verirken bu parayı veresiye alışveriş yapan
çocuğun babasının hesabına geçirmesi ise en hafif deyimle sahtekarlıktır.
Ansiklopediler 11-12 yaşlar arasındaki bir çocuğun para kazanmaya karşı ilgi
duyduklarını açık bir dille yazmışlardır. İnsanoğlunun ise daima kolay yoldan
para kazanmak istediği bir gerçektir. Hal böyle olunca ,bu sahneyi seyreden bir
çocuğun aynı yola sapmayacağını kim garanti edebilir? Bakkalın çocukları kötü
yola iten bir adam olduğunu biz anlıyoruz. Fakat küçük yaştaki çocukların bunu
anlayabileceğini tahmin eder misiniz?
Bu filimdeki “terbiyevi ve öğretici sahneler’” bu kadar değil. Hele bir sahnesi
var ki daha da öğretici!…
Çocuk hakkı olmayan bir parayı bakkaldan aldıktan sonra, seyyar bir satıcıdan
leblebi almak ister. Adama para uzattığı zaman o yılışık yılışık güler. “Para
ile olmaz, para ile olmaz” der. Çocuk şaşkın şaşkın kendisine bakınca adam
leblebinin ne ile satılacağını çocuğa öğretir. ‘’Bakır parçası getir, kurşun
parçası getir.’’ Çocuk : “nereden bulayım?” dediği zaman ise, riyakar suratlı
leblebicinin verdiği cevap, tam manasıyla çocukları hırsızlığa teşvik etmektir:
“Her evde bulunur arslanım. Sende bulursun.’’
Filmin bu sahnesi gösterilirken bir oğlan çocuğunun “Anne bakır parçası ile,
kurşun parçası ile leblebi alınır mı?” diye soran incecik ve “Sus ,sus!” diye
bağıran annesinin telaşlı sesleri halen kulağımda.
ÇOCUKLARA CİNSİYET DERSLERİ
Filmdeki terbiyevi, öğretici ve eğitici sahneler bitmedi.Bir seks sahnesi var
ki, 18 yaşındaki gençlerin bile giremeyecekleri filmlere layık…
Oğluna ve kocasına karşı işlediği suçu bilen Ali’nin annesi, aşığı kendisini bir
sokak kadını gibi yüzüstü bırakınca, bu suçun altında ezilmeye başlar. Oğlunun
dışarıda bulunduğu bir gün, kocası tesadüfen eve erken döner. Adam kapıdan
adımını atar atmaz kadın tabancayla intihar eder. Tabii polis suçlu diye Ali’nin
babasını yakalar. Küçük çocuk artık hayatta yapayalnız kalmıştır. Ali’nin küçük
arkadaşı Ayla onu evlerine çağırır.
Bütün aile aynı odada yatmaktadır. Küçük bir gecekondu odasıdır burası. Ayla’nın
annesi babası bir yatakta Ayla, Ali, Aylanın ağabeyi ve gelinlik çağındaki
ablası, odanın orasına burasına serpilmiş yataklara uzanmışlardır. Ayla’nın
babası içkiyi biraz fazla kaçırmıştır. Çocukların varlığına aldırış etmeden,
yanında yatan karısını sıkıştırmaya başlar. Kadının ’’yapma, etme’’ demesine
aldırmaz. Ayla ile ağabeyisi işin nereye varacağının farkında olmadıkları için
kıs kıs gülerler. Gelinlik çağına gelmiş abla işin farkındadır. Gördüğü
manzaradan rahatsız olarak yüzükoyun yatar. O tarafa bakmaz. Ali ise hiç
görmediği bir manzarayla karşılaşmanın tesiri ile gece yarısı oradan kaçıp, iyi
kalpli bir köfteci olan ve her gece içki içmeyi itiyat haline getiren Bahri baba
ile beraber, bir sandalda sabahlar!…
Şimdi size, ünlü psikanalist Freud’un ‘’Çocukta cinsiyet’’ isimli makalesinden
bir –iki paragraf nakledeceğim. Freud’e göre “Çocukta cinsi hayat olmadığını
cinsi hayatın buluğla başladığını sanmak kadar yanlış bir düşünce olamaz. Ve
çocukların cinsi tecessüsleri çok küçük yaştan, bazı hallerde 3 yaşından önce
başlar. Bilhassa doğum konusunu çok merak ederler.” Freud, bu konuda çocuklara
doğru bilgi verilmesinin, tabi karınca kararınca çok yerinde bir iş olacağını,
verilmediği taktirde çocukta ileride bazı çöküntüler yaratacağını açıkça
yazıyor.
Şimdi bu sahneyi seyrettikten sonra annesine “Anne, adam kadını niye boğuyor”
diyen çocuk gibilerini bir tarafa bırakalım. Acaba bu filmi gören ve cinsiyet
hakkında kulaktan dolma birtakım fikirler edinmiş çocuklara, bu ve benzeri
sahneyi, yanındakiler doğru bir şekilde izah ettiler mi?
ŞÖHRETE ULAŞMANIN YOLU ! …
Ölüm çocuklar için korkunç bir kabustur! Hele iyi bir insanın ölmesi onları tam
manasıyla perişan eder. Avrupalılar yazdıkları çocuk romanlarında, çevirdikleri
çocuk filmlerinin çoğunda daima kötü insanı öldürürler ve ölüyü asla
göstermezler. Ya onlar bu işi bilmiyor,yahut da biz. Çünkü ‘Suçlu Çocuklar
filminde en iyi kalpli insanı ölmektedir.
Evde yalnız başına yatmaktan korkan Ali bir gece paniğe kapılır ve heyecanla
sokağa fırlar. Kendisini birinin takip ettiğini sanmaktadır.Bir taşın arkasında
sakin sakin yatıp, içki içmekte olan iyi kalpli köfteci Bahri baba, “kim var
orada?” diye bağırınca, eline geçirdiği taşları birbiri peşi sıra adamın
kafasına fırlatarak onu öldürür ve katil olur. Yazının başında sinemadan çok
hoşlandığını söylediğim yeğenim bile bu sahneden hoşlanmadı. “N’olur gidelim
ağabey.” diye ağlamaya başladı.
Bu filmin en eğitici sahnesi ise ise Ali’nin katil olduğunu okuyan biri kız,
biri erkek iki çocuğun konuştukları sahnedir.
Erkek çocuk kendi yaşında olan Ali’nin gazetelerde resminin basılmasına adeta
gıpta eder. Yanındaki kız “Bir katilin hayatına gıpta edilir mi?” demesi üzerine
de ,bir çocuk filmi için başlı başına bir facia olan şu cevabı verir. “Sen geçen
yıl okullar arası başarı armağanını kazandığın zaman hangi gazetede resmin
çıktı?”
Şimdi siz bu konuşmayı yapan çocuğun zihniyetini ve dinleyen çocuğun meşhur
olmak için kafasında neler geçireceğini düşünebiliyor musunuz?
BİR BU EKSİKTİ…
Bahri baba’yı öldüren Ali çocuklar hapishanesine gönderilir.Babası ise suçsuz
olduğu anlaşılıp serbest bırakılır. Hapishanede her çeşit suçlu çocuk vardır.
Bunlardan bir tanesinin hayatı ise çok ilgi çekicidir. Çocuk hapishaneye geldiği
gün iki delikanlı onunla çok fazla ilgilenirler. Bir gün yemekte onu aralarına
alırlar.Ve başlarlar biri sağdan öbürü soldan bacaklarını vücudunu sıkıştırmaya…
Çocuk kendini koridora atar. Fakat mütecavizler peşindedir. Çocuk bilmeden
çıkmaz bir koridora sığınır. Çıkmazın sonuna gelince takipçiler çocuğun üzerine
, ne maksatla olduğunu gayet açık bir şekilde belli ederek yürürler. Allahtan
sahne tam zamanında kararır…
Tam terbiyevi, eğitici ve öğretici bir çocuk filmine yakışan bir sahne değil mi?
Bu sahneyi seyrederken, yeğenim de dahil olmak üzere üç beş çocuk yanındakilere
şu soruları soruyorlardı ‘’Anne neye çocuğun bacağını sıkıştırıyorlar ?…’’,
“Neye onu rahatsız ediyorlar?”, ’’Öldürdüler mi çocuğu?’’ Düşününüz bir çocuk
filmi olan ve her yaşta çocuğun muhakkak görmesi tavsiye edilen bir film bu!…
Ali’nin hapse mahkum olduğunu söylemeye lüzum yok. Ali’nin annesi ve Bahri
baba’dan sonra, filmin en cici, en şeker, en sempatik kızı Ayla’nın babasının
tüfeğinden çıkan kurşunlarla feci şekilde ölmesini ve bu ölümün gösterilmesini
de bu eğitici filmin tuzu biberi sayabilirsiniz.
İşte, 6 yaşından küçük çocukların bile görmesine izin verilen ve tavsiye edilen,
öğretici ve eğitimi bir çocuk filmini beraberce seyretmiş olduk…
Erdoğan Sevgin
Suçlu Çocuklar
Ses Dergisi, Sayı :49
4 Aralık 1965