Yapım Tarihi - 2009
Süre - 00:27:12
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe, Türkiye / 2010 / 27' / Türkçe / HDV / 16:9
Yönetmen - Elif Ergezen
Yapım Yönetmeni - Elif Ergezen
Görüntü Yönetmeni - Jordane Chouzenoux
Kurgu - Elif Ergezen
Film; dede-Torun, baba-oğul tanıklıklarıyla, Zonguldak Kandilli Maden
ocaklarında işçi mükellefiyeti uygulamasından bugünkü özelleştirme
politikalarına uzanan bir sürece ele alıyor.
13. 1001 Belgesel Film Festivali, Kırmızı Bölüm Gösterim Seçkisi. 2010
5. İşçi Filmleri Festivali, Türkiye'den Belgeseller, Gösterim Seçkisi. 2010
6. Hangi İnsan Hakları? Film Festivali, İşçi Hikayeleri Bölümü, Gösterim Seçkisi. 2014
9. Filmmor Uluslararası Gezici Kadın Filmleri Festivali, Kadınların Sineması Türkiye Bölümü, Gösterim Seçkisi. 2011
1. Filmamed Diyarbakır Belgesel Film Günleri, Yarışma Dışı Gösterim Seçkisi. 2011
3. Documentar-Ist İstanbul Belgesel Günleri, Türkiye Panaroma Bölümü, Gösterim Seçkisi. 2010
Kaynak
13. Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali Katalogu
MADENCİLİK ZOR, MADENDE ÇEKİM YAPMAK DAHA DA ZOR
Neredeyse erkeklerden ibaret olan ve oldukça ağır şartlarda çalışılan bir
sektörün hikayesini anlatan bir kadın olarak Ergezen birtakım zorluklarla
karşılaşmış elbette. Üstelik yönetmen Ergezen’in kameramanı da bir kadın,
Jordane Chouzenoux. “Sesçi Mehmet Kılıçel, Kameraman Jordane, o da kadın, üçümüz
iniyoruz. Bize eşlik eden arkadaş konuşurken bana bakmıyor, Mehmet Bey’e
soruyor, şuraya gideceğiz Mehmet Bey diyor. Mehmet Bey de zarif bir beyefendi,
durumun farkına vardı, ben ‘Şuradan gitsek iyi olur’ dedim ona, ‘Tamam Elif
Hanım’ dedi. Kendimizi tuhaf bir oyunun içinde bulduk. Belgeselci olmak zaten
zor, kadın belgeselci olmak daha da zor, özellikle böyle bir alanda bir şeyler
yapmaya çalışınca.”
Kadın Kameraman Chouzenoux için de işler hiç kolay olmamış. “Jordan kamerasını
hiç vermez başkasına, çok katıdır o konuda. Madende çok zordu tabii o ağır
kamerayı taşımak. Herkes yardımcı olmak istiyor, o da çok sinirlendi.”
Madende asıl iş olan kömür çıkarmak bile bu denli zor iken, belgesel çekmek daha
da zor olmuş. İşçiler de çekimler konusunda belgeselcilere bazı çekimlerde
yardımcı olmuşlar. “Işık yok, asıl zorluk. Kameraman arkadaşım böyle denemeler
yapmayı seviyor neyse ki. İşçilerin baretlerindeki lambalarla bir ışık
yapabildik. Sesler her yandan geliyor. Duman ışığı boğuyor. İki saat bile
kalsak, dışarı çıktığımda bütün bir günü aşağıda geçirmişim gibi yorgun
çıkıyorum, hiçbir iş yapmadan,” diyor Ergezen.
Madenden çıktıktan sonra hissettikleri şöyle; “İşçilerin nasıl koşulda
çalıştıklarını daha iyi gördüm. Oksijen yeterli olmadığı için, uzun süre de
yürümeniz gerekiyor. O koşullarda orada kazma vurabilmek bana çok şaşırtıcı
geldi.”
Evrensel
14/12/2010
İndim Maden ocaklarına!
Zonguldak'taki Maden işçilerinin yıllar Süren dramı Elif Ergezen'in çektiği
Mükellef adlı bir belgesele konu oldu. Belgesel 1940'lardan günümüze
madencilerin yaşadıklarını ele alıyor.
Türkiye, Zonguldak'taki grizu patlamasında ölen 30 işçi ve yakınlarına ağlarken,
genç yönetmen Elif Ergezen bir yıl önce çektiği Mükellef adlı belgesel filmle,
Maden işçilerinin hayatına, yaşadıkları drama tanıklık etti. Ergezen, filminde,
patlamalarda yakınlarını kaybedenlerin acılarına da ortak oldu. Üç kişilik
ekibiyle, madenlere inen yönetmen, çekimlerini zor koşullarda tamamladı.
Kültür Bakanlığı'nın destek verdiği film, madencilerin çalışma şartlarını,
sıkıntılarını, Zonguldak Kandilli ocaklarındaki 'işçi mükellefiyeti'
uygulamasından bugünkü politikalara uzanan süreci, dede-Torun ve baba-oğul
tanıklıkları üzerinden anlatıyor.
Yönetmen, madencilerin hayatına yabancı değil. Ergezen, Zonguldak'ta madenci bir
köyde büyüyen anneannesinin hikâyelerini dinleyerek büyümüş "Anneannem devletin
1940'larda başlattığı işçi mükellefiyeti, yani kalkınma adına uygulanan zorunlu
çalışma yükümlülüğünden bahsederdi. Erkeklerin jandarmalar eşliğinde madenlere
çalıştırılmaya götürüldüğü dönemlerin hikâyelerini çok dinledim. Travmaların
yaşandığı o döneme odaklanmak isterken, filmin rotası değişti. İşçilerle o kadar
vakit geçirdik ki, sorunlarını görmezden gelemedik. O dönemden beri
mükellefiyetlik bence bitmedi."
Emekli ve çalışan işçilerin röportajlarına yer verilen belgeselde, grizu
patlamasında yakınlarını kaybedenlerle, patlamadan sağ kurtulanlar yaşadıkları
acı dolu günleri de anlatıyor.
Ergezen film çekenken işçilerle birlikte madenlere inince kimi gerçeklere
kendisi de tanıklık etmiş- "Bizim için her türlü güvenlik önlemi alındı ancak
maalesef işçiler maskesizdi. Nasıl çalıştıklarını, ne yiyip içtiklerini gördük.
Yemeklerini evden getiriyorlar. Yedikleri de peynir, zeytin ekmek. Kömürle
beraber yiyorlar." Ergezen Maden sektöründe en büyük sorunun taşeronluk sistemi
olduğunu söylüyor. Taşerona teslim edilen işçilerin ne sendikal ne de sosyal
hakları olduğunu belirten Ergezen "Güvenlik önlemleri alınmadığı gibi, işçiler
sigortasız çalıştırılıyorlar. Üstelik maaşlarını da geç alıyorlar. Ailelerinin
geçimini sağlamak için hepsi genelde ikinci işte çalışıyor. Madenden çıkıp,
inşaata gidenleri tanıdım. Önce siyaha, ardından beyaza bürünüyorlar. Aklım bunu
almıyor." 5'İnci Uluslararası İşçi Filmleri Festivali'nde gösterilen ve
beğenilen film, şimdilerde davet aldığı üniversitlerde ve kimi festivallerde
gösterilmek için gün sayıyor.
Baba-OĞUL Maden OCAKLARINI ANLATIYOR
SALİH Kılavuz- "1983'te grizu patladı. Patlama olacağını biz işçiler altı ay
öncesinden bildiğimiz gibi, bunu emniyetçisi de, mühendisi de, yetkilisi de
biliyordu. Benim çalıştığım ayaktaki bütün arkadaşlarım öldü. Ben şans eseri
kurtuldum. Patlamış havalandırma borusundan oksijen alarak hayatta kaldım.
Hastaneye kaldırılmışım, fakat kurtulduğuma sevinemeden, daha travmayı
atlatamadan bir iki hafta sonra beni yine ocağa indirdiler. Sonra bunu
eleştirdiğim gazetecilerle konuştuğum için sürgünlerim başladı."
Çağlayan Kılavuz- "Baba mesleği, kanımızda mı var, dedem de buradaydı. Oğlum
olmasın, ya o da madenci olursa? 83'te babam grizudan sağ kurtulduğunda ben daha
küçücük bir çocuktum. Fakat etkisini hep üstümüzde hissettik. İşe gelirken
helalleşip 'İnşallah yarın görüşürüz' diyoruz. Zonguldak genelinde beş bine
yakın özel sektör işçisi var, çoğu açlık sınırının altında maaşlara, sigortasız
çalışıyor. İş güvenliği yok denecek kadar az. Aynı firma içerisinde dört beş
tane de taşeron firma var."