Hayaller Birer Kırık Ayna



Yapım Tarihi - 2001
Süre - 00:32:08
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe, DV

Yönetmen - Orhan Eskiköy, Özgür Doğan
Senaryo - Orhan Eskiköy

Doğan ailesinin büyük oğlu Coşkun, üniversite 2. sınıftayken politik görüşleri nedeniyle tutuklanır ve 9,5 yıl cezaevinde kalır. Coşkun'un cezaevine girmesiyle, Doğan ailesinin hayatındaki parçalanma ve değişim başlar. Bütün hayaller kırılmıştır. Günlük yaşmaları içinde geçmişe dönüp bakan aile bireyleri için tek sevinç kaynağı Coşkun'un köye gelmesi, ailesiyle yeniden buluşmasıdır.

Coskun is the eldest son of a family that lives in a remote village in eastern Anatolia. Nine years ago, while attending his second year at university, he was arrested on charges of political activism. The film tells the story of his family and how their life was affected by Coskun’s absence. His sister reads from the letters Coskun wrote home during the nine years of his incarceration. Her father confessed to her that he could not bear to lose another child, and so she stayed in the village, giving up the chance to go to the city and receive an education. Coskun’s father is an embittered man. He had taken great pains to ensure his children a better future, but with the arrest of his son this dream was shattered. Coskun’s mother has never got over the sadness of her son’s absence. And then Coskun finally returns, and the family is reunited...

Kaynak
Thessaloniki Belgesel Festivali, Resmi Web Sitesi



Hayaller Birer Kırık Ayna
Doğan ailesinin büyük oğlu Coşkun, üniversite 2. sınıftayken politik görüşleri nedeniyle tutuklanır ve 9,5 yıl cezaevinde kalır. Coşkun’un cezaevine girmesiyle, Doğan ailesinin hayatındaki parçalanma ve değişim başlar. Bütün hayaller kırılmıştır. günlük yaşmaları içinde geçmişe dönüp bakan aile bireyleri için tek sevinç kaynağı Coşkun’un köye gelmesi, ailesiyle yeniden buluşmasıdır.

Each Dream is a Shattered Mirror
Coşkun is the eldest son of a family that lives in a remote village in eastern anatolia. nine years ago, while attending his second year at university, he was arrested on charges of political activism. The film tells the story of his family and how their life was affected by Coşkun’s absence. His sister reads from the letters Coşkun wrote home during the nine years of his incarceration.






14. Ankara Film Festivali Belgesel Film Yarışması Amatör Dalı birincilik ödülü, 2002
15. Uluslararası Belgesel Film Festivali, IDFA, İlk Görünüş bölümü finalisti, Amsterdam. 2002
24. Cinema du Reel Etnografik ve Sosyolojik Filmler Festivali finalisti, 2002
44. Uluslararası Leipzig Belgesel ve Kurmaca Film Yarışması finalisti, 2001
Uluslararası Üç Kıta Belgesel Film Festivali, Buenos Aires, Arjantin, 2002
Maltepe Üniversitesi 2. Üniversitelerarası Öğrenci Yarışması, Belgesel Dalı ikincilik ödülü, 2002
23. İFSAK Ulusal Kısa Film Yarışmasına Katıldı.
5. Thessaloniki Belgesel Festivaline Katıldı . 2003

Özgür Doğan'la birlikte belgeselin yapımcılarından olan Orhan Eskiköy, 16-21 Ekim 2001 tarihlerinde festivalin davetlisi olarak Leipzig'e gitti.

Uluslararası Üç Kıta Belgesel Festivali'nde, Arjantin’in başkenti Buenos Aires’de gösterildi. 2-9 Eylül 2002

14. Ankara Film Festivali, Ulusal Belgesel Film Amatör Kategori, Sinema dilini kullanmaktaki başarısı ve yakaladığı estetik düzey açısından oy çokluğu ile birincilik ödülü. 27 Kasım 2002

15. Amsterdam Uluslararası Belgesel Film Festivali, “İlk Görünüş” kapsamında yarışan yirmi filmin arasına seçilerek bir ilki gerçekleştirdi. İlk ya da ikinci çalışmalarını yapan yönetmenlerin yaratıcı bulunan çalışmalarını seyircilerle ve yapımcılarla buluşturmayı amaçlayan bu bölümde film iki kez gösterildi. Festival, filmin yönetmenliğini birlikte üstlenen Özgür Doğan ve Orhan Eskiköy’ü Amsterdam’a davet etti.






Orhan Eskiköy' le Bir Söyleşi

Röportaj - Celal Bayar, Zerin Efe

Kendini nasıl tanımlıyorsun?
Kendimi ancak bir sinema amatörü olarak tanımlayabilirim. Çünkü çalıştığım işlerde ya da kendi projelerimde öğrenmeye devam ediyorum; bu işi, kısa vadede para kazanmak için de yapmıyorum. Hep böyle kalmayı da dilerdim ayrıca.

Bize belgeselini tanıtır mısın?
“Hayaller Birer Kırık Ayna” Özgür Doğan ile birlikte yaptığım ilk belgeseldi. Belgesel sinema ile tanıştığım 2001 yılında gerçekleştirmeye karar verdiğimiz ve merkezinde Özgür’ün ailesinin olduğu bir filmdi. İlk iş olması dolayısıyla sezgi yoğunluklu bir üretim şeklinin ürünüdür bu film. Filmde, hayallerini gerçekleştirememiş bir ailenin fertlerini ve onların yazgılarını anlatmaya çalıştık. Aslında bu ülkede binlerce insanın paylaştığı bir yazgıdır filmde anlatılan. Türkiye’de muhalif olan her kesimden insanın karşılaşabildiği cezaevi ve cezaevinin ailelerin hayatlarındaki kırılma noktasını belgelemeye çalıştık.

Bu belgeseli çekmeye nasıl karar verdin?
Bu süreçlerden bahseder misin?Böyle bir hikayeyi anlatmaya karar vermek Özgür’ün ağabeyinin tahliye gününün yaklaşmış olmasıyla yakından ilişkilidir. Aslında insan yakın olduğu konular hakkında nasıl konuşabilirse film yapmak da böyledir. O dönemde bir cezaevi hikayesi anlatmaya karar vermiştik. Hatta araştırmasına da başlamıştık. Bize göre bu konuyla ilgili önemli bir boşluk ve yanlış anlaşılma söz konusuydu. Politik olmanın terörist olmakla eşitlendiği, siyasi tutukluların ve ailelerin toplumdan dışlandığı bir sosyal yaşam içindeyiz. Bu yaşamın yapaylığına inanmamız ve bunu bilmemiz aksini belgelemeye yöneltti bizi. Ancak dört çocuğu da cezaevinde olan aile son anda filme katılmaktan vazgeçince bir çözüm bulmamız gerekti. Bu çözümü de kendimizde aradık.

“Hayaller Birer Kırık Ayna” da Özgür Doğan’ın ailesinden yola çıkılıyor. Yönetmenin kendisi bir başlangıç noktası mı?
Belgesel film kaynağını gerçekten alması dolayısıyla hikayeyi de gerçek kişiler üzerinden anlatmak gereklidir. Bu durum başlangıçta çeşitli zorluklar doğurur. Az önce bahsettiğim örnekte olduğu gibi insanlar vazgeçebilirler ya da hiç katılmak istemezler. Bu durum insanın motivasyonunu azaltabilir-yok edebilir. Bu yüzden yakın çevreden anlatmaya başlamak yeteneklerimizi görmemizi kolaylaştırır. Özgür’ün ailesi olmasaydı ve böyle bir film ortaya çıkmasaydı, ikinci bir filme başlayabilir miydim emin değilim.

Öykü Türkiye gerçekliği açısından düşünüldüğünde çok hassas bir noktada. İçerideki birinin öyküsünü çektiniz. Peki siz çekerken özgür müydünüz?
Filmle ilgili özgürlüğümüzü kısıtlayacak hiçbir durumla karşılaşmadık. “Minareyi çalan kılıfını uydurur” herhalde...

Belgeselin bu politik içeriği nasıl karşılandı? Tepkiler ne yöndeydi?
Daha önce bahsettiğim gibi kamuoyunu yanlış bilgilendirme söz konusu. Bir kişinin cezaevine neden girdiğini bilmeyen ama girenleri terörist olarak tanımlayacak binlerce insan var. Bu filmi izledikten sonra aslında gazetelerde veya televizyonlarda anlatılanlar gibi değilmiş duygusu açığa çıktı. Seyredenlere yalanlar söylenmediği için herkes empatiyle seyretti. Olumsuz bir tepki aldığımızı hatırlamıyorum ama filmin eksiklerine dair çok söz duydum. İlk film olması bahane değil kuşkusuz ancak bu filmin bize öğrettiği çok şey var.

Belgeselin tüm aşamalarını düşündüğünde seni zorlayan, üzen, yoran ya da mutlu eden şeyler nelerdir?
Bir kez Doğan ailesini tanımış ve onların yazgısını paylaşmış olmaktan dolayı büyük bir mutluluk duydum. Çekim aşamasında çok güzel günler geçirdik. Ayrıca bu filmin üç kıtada sekiz ülkede gösterilmesi ve yaklaşık on bin kişiye ulaşması başka bir mutluluk.

Belgeselin doruk noktasında bitmediğini görüyoruz. Coşkun eve dönüyor, bir kavuşma sahnesi var ama film burada sonlanmıyor. Coşkun neler yaşadığını anlatıyor vs. Sonuç olarak beklediğimiz yerde bitmiyor, hayatın kendisi de film gibi akmaya devam mı ediyor?
Eğer kavuştukları anda film bitseydi biz de yalan söylemiş olurduk Çünkü mutlu son gibi bir portre çizerdik. Filmi seyredenler bunca yaşanmışlığın sonunda salondan çıkarken kendilerini rahatlamış hissedebilirlerdi. Oysa gerçek bu mudur? Yani cezaevinden çıkınca her şey biter mi? Bu soruların karşılığını vermeseydik onların tarihine de haksızlık etmiş olurduk.

“Dışarıda Olmak”ta da sen vardın. Konular bize oldukça yakın. İzlediğimizde kendimizi görüyoruz biraz da. Bu filmlerde bize kendimizi gösteren şey ne?
“Dışarıda Olmak” çalıştığım ikinci belgesel film. Bu film “dışlanmayı” ve “dışarı çıkmayı” anlatmayı başardı. Armağan kız kardeşi Ayşegül ile ilgili bir Metin yazmıştı bundan çok etkilenmiştim aynı günlerde de çocuk esirgeme yurdunda kalan fiziksel engeli bulunan Bülent Biricik ile ilgili bir film yapılması düşünülüyordu. Ayşegül ve Bülent’in hikayelerini birleştirdik. Bizler onlara karşı normal hayatta gösterdiğimiz tepkileri filmde gördüğümüz için filmi kendimize yakın buluyoruz. Yani onları dışlayan biziz oysa onlar bizler gibi dışarı çıkmayı özlüyorlar. Bu yüzden bu film aynı zamanda bir yüzleştirmenin de belgesidir.

Belgesel nedir? Ne beklersin, neyi ararsın bir belgeselde? Sen insanlara belgeselle ne vermek istersin?
Tanımlamak her zaman zordur. Benim için belgesel yaşanan bir hikayeyi yeniden hikayelemektir. Yani, bizim bilmediğimiz ama farkında olduğumuzda yaşamımıza etkide bulunacak bir gerçeği keşfetmek ve ona yeni bir biçim vermek...
Belgesel toplumun farklı coğrafyalarda ve sınıflarda birbirinden habersiz yaşayan insanların aralarındaki mesafeyi azalttığında benim için anlam kazanır. İnsanların bu yolla önyargılarından arınacağına inanırım. Aynı zamanda fark ederim ki ben de arınmışım.

Çektiğin belgesellerin teknik olarak çok gelişkin olmadığını görüyoruz. VHS’ yle çekmişsin, sadece doğal ışık var. Bu şartlarda tüm yük öykünün ve anlatımın omzunda.Teknik ekipman yeterli olursa filmin seyir zevki artacaktır. Bilinen şu ki insanlar güzel şeylere bakmaktan haz duyarlar. İyi bir fotoğraf güzel bir resim ya da iyi görüntülenmiş bir film. Ancak ekipman yetersizliği iyi öykülenmiş bir filmi de insanlara seyrettirebilir. Biz de bunu başardık sanırım. Elbette iyi görüntüler kaydetmeyi biz de isteriz. O da olur umarım.

Belgeselin temel malzemesi gerçekliklerdir. Belgeselin gerçeklikleriyle senin gerçekliklerin ne kadar örtüşüyor?
İlk önce inanmadığım bir konu üzerine asla düşünmem ya da ondan bir hikaye bulmaya çalışmam. İnsanın inandıkları gerçek dedikleri arasındadır. Dünyayı nasıl görüyorsam filmlerde de bunu yansıtmaya çabalarım. Dolayısıyla tarafımdır. Belgesel de buna önem veririm. Hayatın içinden çıkan herhangi bir gerçek değil benim de inandığım bir gerçeklik filmin konusu oluşturmalıdır. Zaten aksi olsa o filmi savunamazdım.

Filmde bir yol vurgusu var. Bu yol nereye gidiyor?
Yol kavuşmanın ya da ayrılığın simgesidir. Filmde bir kavuşma olacağı için o ana kadar yaşananları yol ile aile arasında paralellikler kurarak anlatmaya çalıştık.

Teknik olarak ne gibi zorluklarla karşılaştın?
Kamerayı kullanmaya başladığım ilk zamanlarda böyle bir film çekmek elbette zordu. Acemilik çektim ilk çekimlerde ancak daha sonra toparladım.

Türkiye’de birçok ödül aldın. Ayrıca filmin Avrupa’da bir çok festivale katıldı. Genel olarak tepkiler nasıl?
Tepkiler hep olumlu oldu. Özellikle Avrupa’da filmin bütçesini ya da formatını Duyanlar şaşkınlıkla karşıladılar. Filmin gösterildiği bütün salonlar doluydu. Özellikle Türkiye’den çok nadir film katılması onlarda merak duygusunu da beraberinde getiriyordu. Ülkeyle ilgili bir çok soru sordular. Film hakkında genel anlamda söylenenler mutluluk vericiydi.

Türkiye’de belgesel filme nasıl bakılıyor? Gelişmesi için neler yapılabilir?
Okulda üretilen belgeseller genelde Avrupa’da yaygınlaşan belgesel türünün Türkiye’deki ilk örnekleri. Dolayısıyla bizim önce kendimizi kabul ettirmemiz gerekti. TRT belgesellerinin ya da doğa belgesellerinin belgesel tanımının içini doldurduğu bir ülkede bunu yapmak elbette zor. Ancak özellikle Ankara Film Festivali ile yakaladığımız başarı herkesi şaşırttı. Böylece diğer okullardaki öğrencilerin de bu tarza yakınlık duymaya başladığını görebildik. Ancak bazı iletişim fakültelerinin birer para makinesi haline dönüşmesi öğrenci filmlerinin önünü kapatmaktadır. Teknik donanımı hat safhada olan bazı fakülteler bunları öğrencilerin kullanımına açmamaktadır. Bu şekilde belgesel sinemanın da diğer türler gibi gelişmeyeceği kesin. Bana göre belgesel sinemanın gelişeceği temel kurum üniversitelerdir. Üretim arttırılmalı ve diğer üniversitelerle birlikte gösterimler yapılmalıdır.

Şimdiki çalışmalarından bahseder misin?Şu günlerde üzerinde çalıştığımız iki proje var. Onlardan bahsetmeyeyim de sürpriz olsun. Sene başında okulda ilk gösterimlerinin yapılacağını sanıyorum.

Geleceğe dair planların nelerdir? Ne bekliyorsun yaşamdan?
Önümde bir sene daha öğrencilik şansım var. Bundan sonra kendi ekipmanımızı oluşturup çalışmalara devam etmek gibi bir niyetimiz var. Aslında bu bir hayal. Ama hayal etmesi bile güzel en azından bir yıl daha. Yoksa çarkın dişleri arasında eriyip gideceğim bu da ikinci planım.



Röportaj - Celal Bayar, Zerin Efe

Kaynak
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Resmi Web Sitesi
Röportajın Orijinal Adresi
http://ilef.ankara.edu.tr/film/yazi.php?yad=1889