BıyıkSüre - 00:26:40 Format - Belgesel, Renkli, Türkçe, Betacam Yönetmen - Belmin Söylemez Yapımcı - Belmin Söylemez Senaryo - Belmin Söylemez Görüntü Yönetmeni - Cihat Taşkın Ses - Serkan Şendil Kurgu - Adnan Elial Kahvelerde konuşan, berberlerde biçimlenen, Osmanlı’da “düşmana korku veren” bıyık. Yalnızca bir gelenek değil, aynı zamanda erkekliğin simgesi, gururu. Erkeklerin karakteristik bir özelliği. Bıyık belgeseli, Türkiye’deki erkeklerinin bıyık konusundaki görüşlerini yansıtan bir inceleme ve bıyığın toplumsal, tarihsel, siyasi ve estetik önemi, erkeklerin gözünden anlatıyor. Belmin Söylemez, bıyıktan yola çıkarak Türkiye’deki erkeklerin mizahi ve akıldan çıkmayacak bir portresini yaratıcı bir anlatımla büyük bir başarıyla çiziyor. Turkish men talk about their moustache. They discuss the importance of the moustache from a social, historical, political and aesthetic point of view. Is the moustache a symbol of masculinity? Does it have a heroic meaning? Does it represent one’s political view? The film reflects on these questions from men’s point of view. With her creative outlook, Belmin Söylemez successfully depicts a humorous and lasting portrait of men in Turkey based on the moustache. 12. Ankara Film Festivali, Ulusal Belgesel Film Yarışması, Profesyonel Dal, Üçüncülük Ödülü. 2000 4. 1001 Belgesel Film Festivali, Gösterim Seçkisi. 2001 38. Antalya Altın Portakal Film Festivali, 7. Uluslararası Kısa Film ve Video Yarışması, Belgesel Film Dalı, En İyi Film Ödülü. 2001 21. İFSAK Kısa Film Yarışması, En İyi Belgesel Video Ödülü. 2001 13. İstanbul Kısa Film Festivali, Ulusal Kısa Film Yarışması, Gösterim Seçkisi. 2001 13. İstanbul Kısa Film Günleri, Gösterim Seçkisi. 2001 2. İzmir Kısa Film Festivali. Gösterim Seçkisi. 2001 5. 1001 Belgesel Film Festivali, Ankara Gösterim Seçkisi. 2002 2. Ege Üniversitesi Kısa Film Festivali, Özel Gösterim Seçkisi. 2002 16. İstanbul Kısa Film Festivali, Ulusal Kısa Film Yarışması, Gösterim Seçkisi. 2004 1. Denizli Kadın Filmleri Şenliği, 3. Filmmor Kadın Filmleri Festivali, Gösterim Seçkisi. 2005 36. İFSAK Kısa Film Yarışması, Gösterim Seçkisi. 2016 1. Buralı Belgeseller: Türkiye'de Belgeselin 100 Yıllık Retrospektifi, Gösterim Seçkisi. 2022 Safranbolu Açık Hava Sinema Geceleri, Buralı Belgeseller Bölümü, Gösterim Seçkisi. 2022 26. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali, Belmin Söylemez: Şehirde Kâinatı Aramak Bölümü, Gösterim Seçkisi. 2023 Kaynak Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali ![]() Bıyık, Türk erkeğinin karakteristik bir özelliğidir. Yalnızca bir gelenek değil aynı zamanda erkekliğin simgesi, gururudur. Film, Türk erkeklerinin bıyık konusunda ki görüşlerini yansıtan bir incelemedir. Bıyığın toplumsal tarihsel, siyasi ve estetik önemi, mizahi bir dille tartışılmaktadır. Kaynak İFSAK Kısa Film, Video ve Belgesel Yarışması ''Şehri Temel almayı seviyorum" Belmin Söylemez son üç yılda ürettiği dört kısa filmle şimdilik on bir ödülün sahibi olmakla kalmadı, tek kelimeyle Özgün diye adlandırılabilecek çalışmaları herkesin beğenisini kazandı. Son filmi "Dalgalar" vesilesiyle ziyaret ettiğimiz Söylemez'e biz sorduk, o da tanıdık bir hikayeyle anlatmaya başladı... 1991'de ilk kısa film projeme sponsor arayışı ile başladım, o zaman uçuyordum biraz 35mm çekeceğiz diye. Kültür Bakanlığı bütçenin ufak bir kısmını vermeyi kabul etti. Bu proje için dosyalar hazırladım, 'storyboard'lar hazırladım, fotoğraflarını çektim bir bir. Hatta kısa film günlerinden önce İtalyan Kültür Merkezi'nde sergiledik onları; çünkü film çekilemedi ama en azından fotoğrafları, ön hazırlığı, senaryosu falan sergilensin istedim. Her neyse o zaman sponsor diye bir şey yoktu zaten. Bankalara ya da firmalara gidiyordum. İnsanlar tabii, bu bize ne kazandıracak diye soruyorlardı. Bir sürü insana gittim, bir tek armatör Ali Koçman '10 milyon veririm size' dedi. O zaman için iyi paraydı ama yine de bütçeyi karşılamıyordu. Sonra Kültür Bakanlığı'nın komisyonu değişti; hükümet değişince, o proje öyle kaldı, yapamadık sonuçta. Ondan sonra 93'te bir tane kısa film çektim. 16mm bir kamera aldım Kadıköy'den. Çok iyi durumdaydı, tertemiz. O zaman için 3 milyon verdim. O sıralar çevirmenlik yapıyordum, piyasada fazla iş yoktu. Bir arkadaşım da Londra'daydı, çevirmenlikten kazandığım parayla ona Londra'dan siyah beyaz film getirttim. Elimde az film vardı; ben oynadım, ailemi oynattım, onu öyle çektik. Fakat kamerada olan bir bozukluk yüzünden, ki biz kamerayı test ettirmiştik, yani ilk önce test filmi yıkatmıştık, o da gayet iyi çıkmıştı. Fakat ne oluyorsa, içindeki bir dişli kırılıyor çekim sırasında yahut boşaltırken filmi. Filmin yarısı çıkmadı, yarısı da hoplaya zıplaya bir şeyler çıktı. Ben onları "Uyku Hali"nde kullandım. "Uyku Hali"ndeki 16mm'ler onlar. O da tabii fiyaskoyla sonuçlanınca bir hayli demoralize oldum ama çalışmaya devam ettim. Bir ara babam Zagreb'deydi, oraya gittim, Bosnalı mültecilerle ilgili bir belgesel çektim yirmi dakikalık. Onu mesela, film olmuyor madem, ben basit bir kamerayla kendi kendime çekeyim dedim ve öyle yaptım. Ondan sonra da zaten seneler geçti, kurguculukla, çalışarak falan. - "Dalgalar"ı çekme fikri nasıl oluştu? - Aslında ben yüzme üzerine üç hikayeli bir film yapmak istiyordum. Birincisi boğazda geçiyordu. İkincisi bir plajda geçiyordu, Gökçeada gibi bir mekan istiyordum. Birincisi çocuklar arasında, ikincisi kadınlar arasında, üçüncüsü de yüzme havuzunda geçecekti, yüzme bilmeyen bir yüzme havuzu bekçisi düşünmüştüm, onun hikayesi olacaktı. Fakat birincisini çekmeye başlayınca baktım ki bu kadar kısa tutamayacağım, çekmek istediğim çok şey var ve ötekileri de yaparsam bayağı uzun bir film olacak; onun için bununla bıraktım. Zaten paramız da bitmişti. Birincisini yaptım bıraktım. - Filmin başrolünde Boğaz'da Yüzen çocuklar var. - Onlar her zaman çok ilgimi çekerdi. Her boğaza gittiğimde, özellikle yazın, sadece boğazda da değil, İstanbul'un her yerinde onları görüp imreniyordum. Yani ne kadar rahat yüzüyorlar. Bir de şehrin içindeler, yani bir plaja giderek değil de, şehirle beraber, arabalar gecerken, insanlar normal hayatına devam ederken yüzüyorlar. - "Dalgalar"da gerçeklik payı ne kadar? Oradaki çocuklar kendi hayatlarını mı oynuyorlar? Anlattıkları şeyler doğru mu? - Anlattıkları şeylerin çoğu doğru. Tabii ki Emrah'ın yüzme bilmediği doğru değil. Yüzme biliyor Emrah ama diğerleri kadar iyi bilmiyor. Ben bir hikaye yazmıştım öncesinden, yüzme bilmeyen ve denizi ilk defa gören bir çocuğun ve onun o çevreye bir türlü giremeyişinin hikayesi. Hikayeyi yazdıktan ve Boğaz'daki çocukları biraz gözlemledikten sonra dört beş gün dolaştım ve kafamdaki tiplere göre çocukları buldum. Çocuklarla da konuştum. Yazdığım tiplere göre bir tane yüzmeyi bilmeyen bir çocuk var, bir tane onun daha bitirim olan arkadaşı var, bir de arka planda bir takım çocuklar var. Onları bulduktan sonra, onların gerçek hikayelerini de işin içine sokarak son halini verdim. Temelde kurmaca bir film. Olan bir hikaye üzerine belgesel motifler ekledim. - Oynayan çocuklardan bahsedebilir misiniz biraz daha? Sokak çocukları değiller, değil mi? - Hayır, hepsinin ailesi var. Biri Çeliktepe'de oturuyor, biri Mecidiyeköy'de, bir tanesi Ümraniye'ye taşındı. Bir kısmı boşta, bir kısmı iş buldukça çalışıyor. Selçuk mesela şu anda bir çiçekçide çalışıyor. Emrah bir tek, liseye başladı bu sene, meslek lisesine gidiyor. - Filmografinizde iki tane deneysel, bir tane belgesel, bir tane de belgesel tadında kurmaca film var. Bu bir arayışın sonucu mu? - Aslında çok fazla arayış denemez. Benim kafamda bir konu oluyor ve bu konuyu en iyi nasıl işleyebilirim diye düşünüyorum. Mesela "Zap"ta, o şehirde kaybolmak korkusuydu benim için eas mesele; özellikle şehirdeki ses, gürültü dağınıklığında kaybolmak, aynı zamanda birini de yitirmek onun içinde. Öyle bir konuydu, o şekilde işlendi. Öteki "Bıyık", senelerdir kafamda olan bir konuydu. Erkekliğin simgesi... vs. Onu nasıl belgesel olarak işlerim diye düşündüm. Çok fazla bir arayış gibi değil, kafamdaki bir fikri nasıl değerlendirebilirim diye düşünüyorum sadece. - Filmlerinizde çok belirgin bir üslup var. - Şehri bir dert, bir temel olarak almayı çok seviyorum. Herhalde görselliği oluşturan o benim için. Her zaman ikinci rolde, arka planda şehrin olmasını istiyorum. Yani mekan benim için çok önemli. Gerçi "Uyku Hali" o açıdan gerçekten diğerlerinden ayrılan bir film. - "Bıyık"ı çekerken çok eğlendiniz mi? - Çok eğlendik (gülüyor). Komik şeyler yaşadık, hatta etrafta toplananlardan karışanlar oluyordu. Ama özellikle en çok Beyoğlu'ndaki Pala Şair'i çekerken eğlendik, çünkü o şiir okudukça, özellikle kadın şiirinde, sürekli bana bakıyordu.(gülüyor) Gerçekten çok eğlendik, ama en güzeli "Bıyık"ta insanların düşüncelerini gocunmadan gayet rahat, gayet doğal bir şekilde söylemeleriydi. Konuştukça da iyice abartmaya başladılar. Etraftan "sen ne diyorsun ben bıyıksızım, erkek değil miyim?" diye karışanlar bile oluyordu. - Bıyıkta neden kadınlar hiç gözükmüyor? - Ben onu bilerek yaptım. Sırf erkeklerin erkekler hakkında konuştuğu bir film, böbürlendiği bir film olsun istedim. Kadınlar olsaydı, bana göre onu bölecekti, başka bir yere taşıyacaktı. Ama birçok insan onu aradı, yani "niye kadın yok bu filmde?, asıl onların fikirleri önemli" diye sordu. Tam tersine ben, erkeklerin gözünden acaba kadınlar bizim için ne düşünüyor gibi bir sanıya yer verdim. Aslında orda gerçek olan bir şey yok, ama kadınlar bizim için böyle düşünüyorlar, daha yakışıklı görüyorlar, güçlü görüyorlar, diyorlar. Onu özellikle öyle vermek istedim. - Filmlerinizin finansmanını nasıl sağlıyorsunuz? - Finansmanı genellikle, önceden yaptığım filmden gelen bir ödül parası varsa onunla yapıyorum . Ayrıca herkes bedava çalışıyor. Veya kamera veriyorlar sağ olsunlar, işte arkadaşlar destek oluyor. Kısa filmleri destekleyen bir yer var, Değişim Medya, onlar montajı çok cüzi paraya, bazen bedava yapmama izin veriyorlar. Hep böyle yani, genelde arkadaş desteği ile. Fazla bir bütçesi olmuyor. - Mesela "Dalgalar"ın bütçesi ne kadar? - Dalgalar'ın bütçesi çok- iki milyar. Çünkü orada çok kaset harcandı, kaset parası var. Bir de devamlı kasete zam geliyordu. Montaja gidiyordum, ertesi gün bir bakıyordum kasete yüzde yirmi beş zam gelmiş. - Aldığınız ödüller dışında bir beklentiniz var mı çektiğiniz kısa filmlerden? - Tabii ki. Televizyonlarda yerini bulur da yayınlanırsa hoşumuza gider. "Zap" TRT'de yayınlanacak, daha önce de yayınlanmıştı. Böyle şeyler güzel ama belgesel için, genellikle yurt dışında satılabilirse satılır diye düşünüyorum. Ama onun dışında, Türkiye'de belgesellere çok fazla para verilmediğini biliyorum. - Sonraki projeler? - Bir tane belgesel, iki tane de kurmaca kısa film projem var, ama bakalım ne olacak. Bir tanesini 35mm çekmek istiyorum, ona sponsor bulmam gerekiyor. Ötekini de belki TRT'nin "Genç Sinemacılar" programına göndereceğim. Onlar kabul ederse o şekilde çekilsin istiyorum. Kaynak altyazi.net Söyleşi - Seyfi Teoman |