Nurcay TÜRKOĞLU
Mehmet ÖZTÜRK
Göksel AYMAZ
Boyut: 16 x 24 / 1. Hamur
240 sayfa / 1. Baskı
Yayın Tarihi: Nisan 2004
ISBN: 975639813-2
Modern kent ve sinema aynı zaman diliminde, 19. Yüzyılın sonunda kentsel bir
keşif olarak ortaya çıktı ve kentsel deneyimleri hızlı bir biçimde değiştirmeye
başladı. Bu durum sadece Paris, Berlin, Viyana gibi "modernliğin başkentleri"
ile
sınırlı olmadı. Sinema, Bombay, İskenderiye, Kahire, İstanbul gibi kentlerin
deneyimlerinde de yön verdi. Modern çağı önce tanımaya, sonra anlamaya ve en
sonunda da onu eleştirmeye yönelen pek çok önemli düşünür ve sanatçı sinemaya bu
nedenle ilgisiz kalamadı. "Sinema geldi ve zindandan oluşma bu dünyayı saniyenin
onda biri uzunluğundaki zaman parçacıklarının dinamitiyle paramparça etti; şimdi
bu dünyanın geniş bir alana dağılmış yıkıntıları arasında serüvenli yolculuklara
çıkmaktayız" diyen Walter Benjamin, sosyolojik ve felsefi çalışmalarında film
görüntülerinden yararlanan Siegfried Kracauer, Berlin Aleksander Platz romanını
"sinematografik kurgu"ya meyilli bir formla yazan ve Berlinliler'in günlük
yaşamında sinemanın ekmek kadar gerekli bir şey olduğunu hemen sezen Alfred
Döblin, şiir ve senaryoları ile "bolşevik sinema"ya eşlik eden Mayakovski, Paris
gecelerinin sarhoş edici ışıkları ve sinaları için "özel dergi" çıkaran
Apollinaire vs. modernliğin hem mekanizması hem"kahraman"ı olan kent ile sinema
arasında bir ilişki kurmanın gerekli olduğuna inanmış, bilinen ya da akla ilk
gelen isimlerdir. Vertov, Eisenstein, R. Clair, F. Lang, O. Welles, Antonioni,
Bergman, Bunuel, Yusuf Şahin, Yusuf Şahin, Yılmaz Güney, Lütfü Akad, Nuri Bilge
Ceylan, Zeki Demirkubuz'un filmleri de modern hayatın sıkıntılarını temsil
etmiştir.
Bir bütün halinde bu kitap sinema/kent ilişkisini iki boyutta ele almaya
çalıştı: Bir yanda kente gelmiş kitlesel bir sanat ve endüstri olarak sinema;
öte yanda kenti kendine bir tema olarak kullanmış olan sinema. Bu iki boyut bize
sinema ve kent ilişkisinin aranması/sorgulanması niçin gerekli bir ilişki
olduğunu ortaya koyuyor. Sadece 20. Yüzyılın en önemli icatlarından biri
olduğu için değil bu, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir aktör olarak
sıkıntılarla ve ağır koşullarla geçen kentsel yaşamın estetize edilmesi
konusunda önemli bir toplumsal rol de oynadığı için. Başka türlü sinema, kentsel
yaşamın, yüzyıl yılı aşkın süredir caddeler, sokaklar, meydanlar ve kalabalık
salonlarla soluk alıp veren aktüel bir gündeliği olamazdı.