Vedat TÜRKALİsalkım salkım tan yelleri estiğinde mavi patiskaları yırtan gemilerinle uzaktan seni düşünürüm İstanbul bin bir direkli halicinde akşam adalarında bahar süleymaniyende güneş hey sen ne güzelsin kavgamızın şehri ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde bakışlarımda akşam karanlığın kulaklarımda sesin İstanbul ve uzaklardan ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul plajlarında karaborsacılar yağlı gövdelerini kumlara sermiştir kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında balık pazarında depoya kaçırılan fasulyenin meyvesini birlikte devşirirler sen simdi haramilerin elindesin İstanbul et tereyağı seker padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde yumurta masallarıyla büyütülür çocukların hürriyet yok ekmek yok hak yok kolların ardından bağlandı kesildi yol başların haramilerden gayrisini yasamak yok almış dizginleri eline bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası onların kemik yalayan dostları onların sazı cazı villası doktoru dişçisi ve sen esnaf sen köylü sen memur sen entelektüel ve sen ve sen haktan bahseden ortaköy ün cibali nin isçisi seni öldürürler seni sürerler buhranlar senin sırtından geçiştirilir ipek şiltelerin ıstakozların ve ahmak kadınların selameti için hakkında idam hükümleri verilir haktan bahseden namuslu insanları yağmurlu bir mart akşamı topladılar karanlık mahzenlerinde şehrin cellatlara gün doğdu kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır bir kalem yazın vardır dudakları yakan bir çift sözün vardır söylenmez haramiler kesmiş sokak başlarını polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi haramilerin elinde ve mahzenlerinde insanlar bekler gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer bebelerin hasreti içlerinde gömülü can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul bulutların ardında damla damla sesler gülen çehreleri ve cesaretleriyle arkadaşlar çıktı karşıma dindi şakaklarımın ağrısı bir kadın kardeş tanırdım bir arkadaş karısı hasta ciğerlerinin taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları ve hüzünlü çehresiyle bebeklerini seyrederdi cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında gebeliğin dokuzuncu ayında aç kurtların varoşlara saldırdığı tipili bir gece yarısı sırtında çok uzak bir köyden indirdi otuzbes kiloluk sırrımızı zafer kanlı zafer kıpkırmızı boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul bekle bizi büyük ve sakin sülemaniye nle bekle parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla mavi denizlerine yaslanmış beyaz tahta masalarınla bekle ve bir kurusa yeni hayat satan tophane nin karanlık sokaklarında koyun koyuna yatan kirli çocuklarınla bekle bizi bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi bekle dinamiti tarihin bekle yumruklarımız haramilerin saltanatını yıksın bekle o günler gelsin İstanbul bekle sen bize layıksın Vedat TÜRKALİ |