Yapım Tarihi - 2007
Süre - 01:23:00
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe
Yönetmen - Enis Rıza Sakızlı
Özgün Müzik - Sinan Sakızlı
Danışman - Ercan Karakaş, Seyfi Oktay
Tiyatrocu eşi, Gürkan'ı belgeseliyle anıyor...
Siyaset dünyasına nezaketi ve Aydın kimliğiyle iz bırakan eski bakanlardan Aydın
Güven Gürkan, ölümünün birinci yıldönümünde bir belgeselle anılıyor.
Sosyal demokraside hep birleştirici bir rol oynayan, sosyal demokratların 'Aydın
Hoca'sı, eski bakanlardan Aydın Güven Gürkan'ın birinci ölüm yıldönümü için
bugün anma toplantısı düzenlenecek. Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) tarafından
bugün İstanbul'da Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenecek anma programı 19.30'da
başlayacak. Gürkan'ın eşi Serap Aksoy Gürkan'ın ve diğer aile bireylerinin de
hazır bulunacağı programa isteyen herkes katılabilecek.
BELGESEL DE GÖSTERİLECEK
Sunuculuğunu Ünlü oyuncu Pelin Batu'nun yapacağı anma etkinliği, saat 19.30'da,
SODEV Başkanı Aydın Cıngı'nın konuşmasıyla başlayacak. Saygı duruşunun ardından
gazeteci Oral Çalışlar, oyuncu Halil Ergün ve Gürkan'ın siyasetteki en yakın
dostları Ercan Karakaş ile Seyfi Oktay; Gürkan'ın siyasi ve akademik yaşamına
ilişkin anılarını anlatacak. Anma programında; Aydın Güven Gürkan'ın hayatı,
siyasi kimliği ve 1980 sonrası sosyal demokrat siyasetin serüveni üzerine
belgesel bir film gösterilecek. 'Politikada bir Göçmen...' adlı belgeselde
ailesi, gençlik ve siyasi yol arkadaşları, akademisyenler, siyasetçiler ve
gazeteciler; Gürkan hakkındaki duygularını ve anılarını aktarıyor. İşte Gürkan
hakkındaki görüşlerden birkaçı:
Serap Aksoy
Sokaktaki insanlarla ilişkisi beni çok çarpardı. Çünkü biz ne zaman
onunla bir markete girsek, herhangi bir yere gitsek, bir sinemaya gitsek, bir
konsere gitsek, çok müthiş bir sevgi çemberi içinde yaşadığını görürdüm...
Ercan Karakaş
Soldaki bu bölünmüşlüğü, parçalanmışlığı hiçbir zaman kabul
etmiyordu...
Halil Ergün
Bir iz bırakmıştı geniş yığınlarda. Bu adam ahlaklıdır,
güvenilirdir. Bu adam, bizim adamımızdır...
22 Ocak 2007
SODEV Aydın Güven Gürkan'ı anacak
SHP eski genel başkanlarından Aydın Güven Gürkan, ölümünün birinci yıldönümünde
SODEV tarafından düzenlenecek etkinlikle anılacak. Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV)
tarafından Gürkan için 22 Ocak tarihinde Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenecek
program, SODEV Başkanı Aydın Cıngı'nın açılış konuşması ile başlayacak. Saygı
duruşunun ardından söz alacak olan Oral Çalışlar, Halil Ergün, Ercan Ka-rakaş ve
Seyfi Oktay, Gürkan'ın siyasi ve akademik yaşamına ilişkin anılarını dile
getirecek. Aydın Güven Gürkan'ın ölümünün birinci yıl dönümünü nedeniyle
düzenlenecek anma programı, belgesel gösterimi ile sona erecek.
Birgün
12/01/2007
"O bir insan çapkınıydı"
Serap Aksoy kaybettiği eşi Aydın Güven Gürkan için "Beni çok iyi tanıyan ve
anlayan bir insandı" diyor- "Hayata karşı hoyratlıklarımı çok iyi dengelerdi.
Ben ona 'insan çapkını', 'insan ilişkileri profesörü' derdim"
Serap Aksoy ile yeni kaybettiği sevgili eşi, "en yakın dostu" Aydın Güven
Gürkan'ı ve yeni projelerini konuştuk. Aksoy "Günlerim çok zor geçiyor," dedi.
Bizim için de zor oldu Türkiye'nin en saygın bilim adamı, siyasetçi ve
sanatseverlerinden birinin zamansız kaybı üzerine onunla konuşmak.
Ben Aydın beyi ilk kez gördüğümde 1984 yılıydı. Dostlar Tiyatrosu'na "Yalınayak
Sokrates"i izlemeye gelmişti. Bir daha hiçbir ortamda bir politikacının
böylesine bir saygı ve sevgi halesi yarattığına Tanık olmadım. İlk
karşılaşmanızda siz de etkilenmiş miydiniz ondan?
İlk karşılaşmamız Bodrum'da ortak dostlarımız aracılığıyla oldu. Ben o dönem "Alkışlar"ı
yapıyordum. Özel televizyonlardaki tek kültür-sanat programıydı. Bana neden
sinema yapmadığımı sordu. Bale sanatçısıydım; filmlerde, dizilerde oynamıştım.
Niye devam etmediğimi merak etmişti. Sanatla çok yakından ilgiliydi. "Opera,
bale, tiyatro hiç kaçırmam. İsmail Cem ile sık sık sinemaya gideriz" dedi.
Gerçek anlamda sanatsever bir siyasetçiydi. Ben de neden kültür bakanı olmayı
düşünmediğini sordum. "Ekonomi profesörüyüm. Ama hayat başka türlü bir yön aldı.
Siyasete geçtim" deyince ben de "Keşke sizin yapınızda bir kültür bakanı olsa"
diye yanıt verdim. Karşılıklı ilgimiz dalga dalga arttı. Onun kültür sanat
çevresinden ne çok insan tanıdığını öğrendim. Sanatla derinlemesine ilgiliydi.
Tatlı muhabbetler başladı. Duygu ve düşüncelerini çok etkileyici biçimde
dillendirirdi.
Hiç yazmayı düşünmemiş mi sanat üzerine?
6-7 Eylül olaylarını konu alan bir senaryo yazmak isterdi. O olayları çok sıcak
yaşamış. Beraberliğimizin en dolu tarafı onun bu yanıydı. "Alkışlar" devam
ediyordu bir yandan. Bir sanatçı dost gibiydi benim için. Beni çok
zenginleştirdi. Sanatla gerçekten iç içeydi. Hep şunu savunurdu- "Siyasetçiler
sanatla ilgilenirse daha doğru siyaset yapabilir."
"Önyargısı yoktu"
Siyaset çevresine girdiniz mi onunla birlikte?
Hayır. Ama dünyalarını tanıdım. Aydın çok demokrat bir insandı. Kimseye karşı
önyargısı yoktu. İnsanı insan olarak ele alırdı. İdeoloji ayrımı da yapmazdı.
İdeolojik ayrım yapmamak bir siyasetçi için ender rastlanan bir özellik...
Çok ender! Ben sanatçı olduğum için ona göre daha radikal bir yapıya sahibim.
Onun hayata bakışı beni çok yumuşattı.
Aktif siyaseti bırakmasına siz memnun oldunuz mu? Siyaset ortamından uzak
kalmasını siz mi tercih ettiniz?
Düşüncelerini aktaracak ortam bulamadı. Kendisini çok iyi ifade edemediğini
söylerdi. Bilim adamlığından kaynaklanan bir perfeksiyonistti. Bilim adamı,
entelektüel, sanatsever kişiliği örtüşemedi güncel siyasetle. Üç-dört yıl önce
ağır baskı yaptılar geri dönmesi, sosyal demokratların başına geçmesi, solu aynı
çatı altında toplaması için. Benim sezgilerim çok güçlüdür. "Bir insana bu kadar
çok ısrar edilmemeli, belki birkaç yıl ömrü kaldı" dedim.
Siz hiç aktif siyaset yapmayı düşündünüz mü?
Yeni Türkiye Partisi (YTP) kurulduğunda Aydın "İsmail Cem Türkiye'nin
yetiştirdiği en önemli siyasetçilerden biridir. Ona el vermek gerekir" dedi. Ben
de heyecanlandım. Bu ülke için bireysel çıkarı değil, toplumsal çıkarı düşünen
bir profil çiziyordu.
"Çok iyi pokerciydi"
Kişisel bir yorum olacak ama ben iyi ki sizinle mutlu günler geçirmiş de siyaset
sarmalında üzülüp sıkılmamış diye düşünüyorum. Hele Bodrum'da yüzmeye gidip uzun
süre geri gelmediğinde herkesi ayağa kaldırdığınız gün onu nasıl sevdiğinizi
hepimiz anlamıştık...
O bir kayboluş provasıymış... Metafizik bir durummuş. Şimdi anlıyorum. Ben Aydın
ile tanıştığım zaman bir daha ne evliliği düşünüyordum ne birlikte yaşamayı.
Önce dost olduk. Gitgide derinlemesine bir ilişki kurduk. Her şeyden önce en iyi
arkadaşımı, en iyi dostumu kaybettim. Bizimki karı-koca olmak, evli olmak, aşık
olmak dışında ulvi bir kavramı ifade ediyor. Her şeyi paylaşırdık. Aydın maç
izlemeyi çok severdi. Fenerbahçeliydi. Bir de çok iyi pokerciydi. Poker
partileri organize ederdim evde. Ben oynamam ama izlerdim. Yemeğe çok düşkündü,
ciddi bir gurmeydi. En çok sinemaya giderdik. Evde asla film izlemezdi. "Film
sinemada izlenir" derdi. "Aşka Sürgün" dizisini sırf beni görmek için izliyordu,
ben zorluyordum onu fikrini söylesin diye. "Yeteneklerini gösterebileceğin bir
rol değil" diyordu. Zaten tanıştığımızda bütün filmlerimi izlemişti.
Sizi oyuncu olmanın ötesinde kadın olarak etkileyen bir durum!
Ben hep Aydın'a "insan çapkını", "insan ilişkileri profesörü" derdim...
O sizi nasıl tanımlardı?
O beni uçuk, fantezilerle yüklü, hayalperest biri olarak görürdü. Beni çok iyi
tanıyan ve anlayan bir insandı. Hayata karşı bütün hoyratlıklarımı çok iyi
dengelerdi. Sakinken öfkelenebilen, yumuşakken sertleşebilen biriydim. Duygusal
gelgitlerim çok yoğundu. Duygusal frekansları değişken biriyim.
Ortak dostlarınız daha çok sanat çevresindendi sanırım...
Aslında yakın görüştüğümüz ortak dostlarımız arasında sanatçı sayısı az. Daha
çok bilim adamları vardı arkadaş çevremizde. Her kesimden bir arkadaş yelpazemiz
oldu.
Robert Herrick'in "Gather ye rosebuds while ye may / Gül goncaları topla vakit
varken" dizeleri geldi aklıma...
Ben ilişkimizi değerini bilerek dolu dolu yaşadım. Aydın beyle ikimize çok zaman
ayırdım. Hasta olduğunda kendimden vazgeçtim. O ise hastalığını öğrenince adeta
uzun bir yolculuğu çıkar gibi hazırlığa başladı. Bir boşluk yaşamamam için beni
bir dizi çalışması yapmaya yöneltti. O gidince oyalanacak bir işim olmasını
istedi. Hastalığını öğrendikten sonra "Alkışlar" programına son verilmişti, bu
bir travma yarattı bende. Bu ülkede kültür sanat programı yapmanın
gereksizliğinin vurgulanması altüst etmişti beni. Kimse bilmez, Aydın bey Gizli
Gizli Metin yazarlığı yaptı "Alkışlar"a. Kanalın yöneticileri bile bilmez. Aydın
bir filozoftu. Konuşma dili kadar yazı dili de çok zengindi. Müthiş bir
olgunlukla, dünya görüşünü ve entelektüel birikimini yazıya döküyordu.
"Doğulu kadını tanıdım"
"Aşka Sürgün" dizisindeki karakter o gelenekçi, töre mağduru karakterler
arasındaki en güçlü kadın. Orta kuşaktan, çocuk sahibi, belalı bir kocası var.
Ona rağmen bütün dizilerdeki Doğulu kadınların en çağdaş düşüncelisi. Bu rol
size özel mi yazıldı yoksa siz zamanla onu dönüştürdünüz mü?
O sıralar yedi-sekiz senaryo vardı elimde. Bana sanki televizyondan büyük bir
çağrı vardı. Doğu'yu az biliyordum. Özellikle "Aşka Sürgün"ü seçtim. Doğulu
kadını tanımak için. Bale sanatçısıyken de başka çalışmalarım sırasında da
Türkiye'yi dolaşmıştım. Ama Doğu'ya gitmemiştim. Doğulu kadını oynamak ilgimi
çekti. Mardin'e gittim, oradaki kadınlarla görüştüm, bu da beni zenginleştirdi.
"Ahmet Uluçay ile çalışacağım"
Yeni projeleriniz var mı sinemada ya da başka bir alanda?
Bir sinema filmi yapacağım. Ahmet Uluçay'dan söz aldım. Ben buldum onu, ben rol
istedim. Çok özel biri. Nereye çağırsa köpeğimi alır giderim. "Karpuz Kabuğundan
Gemiler Yapmak"ı Aydın ile birlikte izledik. Sinemadan çıkınca 15-20 dakika
kendimize gelemedik. Sonra birlikte telefon ettik Ahmet Uluçay'a. Ondan sonra
hep konuştuk. İki kez İstanbul'a geldiğinde buluştuk. Bana "Hocanım" diye hitap
etti. "Hocanım bir senaryom var, rol ne büyük ne küçük sana layık mı bilmem"
dedi. Oynamayı çok istiyorum.
Siz biyografinizi ya da Aydın beyle hayatınızı yazmayı düşünüyor musunuz?
Benim yazma disiplinim oturmadı henüz. Belki zamanı gelince denerim. Şu anda
hayatımda neler yapabilirim diye düşünüyorum. Çocuklar ve hayvanlarda bir
masumiyet görüyorum. Çocuğum yok ama bir tane köpeğim var. Belki Aziz Nesin
Vakfı'nda belki başka bir oluşumda çocuklara yönelik çalışmalara katkıda
bulunabilirim.
"Bağışlayabileceğimiz bir tek kornea kalmıştı"
İnsan hastane köşelerinde yaşarken, ağır hastalıklarla boğuştuğu zaman korkuları
azalıyor. Hayatın anlamını daha derin sorgulamaya başlıyorsunuz. Bu arada
değişik insanlarla tanıştım. Diğer insanların hayatlarına burnumu soktum.
Koridorlarda Tanık olduklarımdan sonra odaya tekrar girince enerji topluyordum.
Hep sorguluyordum- İnsan bedeni toprağa girmeden onu var eden enerji bedenden
bedene, ruhtan ruha atlıyor. Beden nedir bu durumda? Böylece organ bağışının
önemini kavradım. Ölümüne birkaç saat kala konuştum doktoruyla. Bir tek kornea
kalmıştı bağışlayabileceğimiz. Kemoterapi yüzünden diğer organlar alınamıyor.
Korneası yüzde 5 gören birinin yüzde 65 görmesini sağladı. Aydın okumayı çok
severdi. Günde yedi-sekiz saat okurdu. Gece Okur, sabah beşte kalkar okurdu...
Umarım korneasını verdiği kişinin okumasına yardımcı olur.
"Ölümünden sonra öğrendim"
Ölümünden sonra öğrendiğim bir şey beni çok şaşırttı. 1997'den beri birlikteyiz.
30 yıl önce bağırsağında tümör çıkmış. Çok az ömür vermiş doktorlar.
Tanıştığımızda bilmiyordum. Yeğeni söyledi bana. Bu kanser teşhisinden sonra da
altı ay ömür verdiler. Çok inatçıydı. Büyük bir inatla mücadele etti. İki buçuk
yıl yaşadı.
SODEV belgesel çekip notlarını kitaplaştıracak
Sette olduğum saatler beynimin uyuştuğu saatler. Bir taraftan kaçmak, bir
taraftan Aydın'ın yakın arkadaşlarıyla onu paylaşmak istiyorum. Gelgit
içindeyim. Ercan Karakaş ve SODEV bir kitap basmayı ve belgesel yapmayı teklif
etti. Kitap Aydın'ın çalışmalarından, notlarından, anılarından, tezlerinden
oluşacak. Çok yazmıştı ama yazıları hiç toplamamıştı, dosyalar halinde duruyor.
Benden sonra kitaplaşır diye düşünmüştür. Biyografisini yazdırmaktan hep
kaçınmıştır. Sade ve mütevazı bir insandı.
Kaynak
Yedinci Sanat, Alin Taşçıyan
5/3/2006
Gürkan'ın hayatı belgesel oluyor
Yakalandığı mide kanseri nedeniyle 22 Ocak'ta ölen Prof. Aydın Güven Gürkan'ın
hayatı belgesel yapılıyor. Gürkan'ın sanatçı eşi Serap Aksoy, Sosyal Demokrasi
Vakfı ve Ercan Karakaş'ın fikir babası olduğu belgesel, Gürkan'ı anma
törenlerinde gösterilecek. Belgeselde, Gürkan'ın siyasi rakipleri de dahil
yaşamına tanıklık etmiş yakın dostları ve akrabalarının bulunduğu 40 kişiyle
söyleşi yapılacak. Eşinin siyasi ve entelektüel kimliği ile insan yönünü yeni
nesillerle paylaşmak istediğini söyleyen Serap Aksoy, "Onun 60 yılını bir
saatlik bir belgesele sığdırmak mümkün değil elbette. Bu belgesel, hayata
bakışının, hayata karşı duruşunun çok kısa özeti olacak bence" diye konuştu.
arsiv.sabah.com.tr
Pervin Metin
"Politikada Bir Göçmen" Osmanlı Bankası Müzesi Sineması'nda
Osmanlı Bankası Müzesi Sineması'nda "Toplumsal Hafıza"' teması altında, Enis
Rıza'nın yönetmenliğini yaptığı “Politikada Bir Göçmen” adlı belgesel
gösterilecek. 10 Mayıs Perşembe günü saat 19:00'da gerçekleştirilecek gösterimin
ardından, sinema sanatçısı Halil Ergün "Siyasetin Neresindeyiz?" konulu bir
söyleşi yapacak.
Belgesel, siyasetin demokratikleşmesi için yoğun çaba sarf eden Aydın Güven
Gürkan'ın hayatını, siyasi kimliğini ve 1980 sonrası sosyal demokrat hareketin
serüvenini konu alıyor. Filmde, Aydın Güven Gürkan'ı anmanın yanı sıra, 25
yıllık yakın tarihimizde siyasetin neden demokratikleşemediğinin ipuçları da
sergilenmeye çalışılıyor. Özgün müziğini Sinan Sakızlı'nın bestelediği,
çalışmaları 10 ay Süren ve Ocak 2007'de tamamlanan 83 dakikalık filmin yapım
sürecinde 36 kişiyle yapılan söyleşilerle bilgi, değerlendirme ve anılara
ulaşıldı.
Osmanlı Bankası Müzesi Sineması'nın Belgesel Sinemacılar Birliği danışmanlığında
hazırlanan programı, her hafta farklı bir temayı içeren filmler ve ardından
yapılan söyleşilerden oluşuyor. Seanslar, (0212) 334 22 70 numaralı telefondan
rezervasyon yaptırılarak ücretsiz izlenebiliyor.