2. Dünya Savaşı sırasında, Kutsal Emanetler'in İstanbul’dan Anadolu’ya gizli bir operasyonla taşınma hikayesi.
Zehra Yılmaz’ın dava zafer: Ümran Safter tazminata mahkûm edildi.
Gazeteci Zehra Yılmaz’ın, "Umudun Kanadında" ve "48 Vagon" adlı belgesellerde isminin künyeden çıkarılmasıyla ilgili açtığı dava sonuçlandı. Mahkeme, belgesellerin yapımcısı Ümran Safter’ı her iki
belgesel için tazminat ödemeye mahkûm etti. Yılmaz ve avukatı Aker Çıtak, süreci Aydınlık’a anlatarak, suistimallerin engellenmesi gerektiğine vurgu yaptı.
‘Umudun Kanadında’ ve ’48 Vagon’ adlı belgesellerde ismi künyeden çıkarılan Gazeteci Zehra Yılmaz’ın açtığı dava sonuçlandı. Ümran Safter her iki belgeselden dolayı tazminat ödemeye mahkûm oldu.
Yılmaz ve avukatı Aker Çıtak, süreci Aydınlık’a anlattı: Suistimaller engellenmeli!
aydinlik.com.tr'nin haberine göre, Gerçek adı Ümmühan Sharma olan Ümran Safter, Fikir ve Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklı Haklara Tecavüzün Önlenmesi ve Tanzimi davasından mahkûm oldu. Safter,
Gazeteci Zehra Yılmaz’a, en az 1 milyon 200 bin TL ve 180 bin TL maddi tazminat, 50 bin TL de manevi tazminat ödeyecek.
Yapımcı Safter, “Umudun Kanadında/On The Wings Of Hope” ve “48 Vagon”belgesellerinden Gazeteci Zehra Yılmaz’ın adını çıkardı. “Umudun Kanadında” belgseli, Yılmaz’ın Suriye iç savaşına tanıklığını ve
Ege Denizi'nde mültecilerle birlikte içinde bulunduğu botun batmasının ardından hem denizde hem de Yunanistan'da yaşadıklarını anlatıyordu. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle hazırlanan “48
Vagon” belgeseli de, İkinci Dünya Savaşı sırasında kutsal emanetlerin İstanbul’dan tahliyesini konu ediniyordu. Safter, belgesellerin yapımı sırasında Yılmaz’ın ismini künyeden çıkarmış ve kendi
ismini yapımcı ve yönetmen olarak kullanmıştı.
Bunun üzerine Gazeteci Zehra Yılmaz, 2021 yılında Ümmühan Sharma hakkında İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nde Fikir ve Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklı Haklara Tecavüzün Önlenmesi
ve Tanzimi davası açtı. 3 yıllık sürecin ardından mahkeme Ümran Safter’i maddi ve manevi tazminata mahkûm etti.
Mahkeme ayrıca Safter'e ait yapım şirketi tarafından yayılan ve çoğaltılan tüm kopyaların toplatılmasına karar verdi.
Aydınlık’a konuşan Gazeteci Zehra Yılmaz, davanın telif hakları konusunda mağdur olan herkes için bir emsal teşkil etmesi istediğini söyledi.
Yılmaz, “Yasal süreci başlattım. Çok sıkıntılı bir dönemdi. Bu yasal süreci başlatmanın tek sebebi başka mağdurların olmamasıdır. Piyasada gazeteci kimliği adı altında birbirimize çok güveniyoruz.
Kesinlikle her zaman bir sözleşme imzalamak şart. Türkiye'de bu ihlaller çok zor. ‘Mağduriyetiniz giderilir mi yıllar sürer gibi’ olumsuz yanıtlar aldım. Ancak Avukatım Aker Çıtak, ‘Bu davayı
kazanırız çünkü haklıyız’ dedi. Neticede de kazandık.” diye konuştu.
Umudun Kanadında belgeselinin uluslararası festivallerde gösterildiğini,ancak ödül alıp almadığını bilmediğini belirten Yılmaz, uluslararası alanda da sürecin takipçisi olacağını belirtti. Yılmaz
ayrıca Safter’le çalışan başka isimlerin de benzer bir durumla karşılaştığını kaydetti.
Yılmaz, “Haksızlığa hiç gelemiyorum. Yani benim emeğimi çaldı ve bunu bir daha hiç kimseye yapmaması için bu süreci başlattım. Maddi manevi bu süreçte de yıprandım. Çünkü gerçekten hakkını aramak da
bu ülkede çok pahalı bir şey ama sonuçtan dolayı çok mutluyum.” ifadelerini kullandı.
Zehra Yılmaz’ın avukatı Çıtak, dava süreciyle ilgili şunları söyledi: “Ümran Hanım ve şirketi bu belgeselleri kendisi yapımcılığını üstlenmiş ve çekimini gerçekleştirmiş gibi kamuoyuna lanse etmişti.
Yayına çıkarmıştı. Bunu tabii tespit edince mahkemeye başvurduk. Bütün süreci Zehra Hanım'ın gerçekleştirdiğine yönelik elimizde sayısız delil vardı. İspatlamak bizim için zor olmadı.”
Telif ihlalleriyle ilgili yaşanan hukuki zorluklara da değinen Çıtak, “Yargılamaların uzun sürmesinden dolayı bu hak ihlalleri büyük zararlara yol açıyor. Mevzuat yeterli gibi görünse de
Yargılamaların uzun sürmesi yaşanan zorlukların başında geliyor” dedi.
Kültür ve Turizm Bakanlığının dava sürecindeki rolüyle ilgili sorduğumuz soruyu da yanıtlayan Çıtak, “Kültür Bakanlığı Bu davanın tarafı değil. Sadece bu gibi sanatsal yapıtlara Kültür Bakanlığı,
kendisine ayrılan bütçe kapsamında destek olmak adına sponsorluk desteği veriyor. Sponsorluk anlaşmaları yapıyor.” diye konuştu.
Buna karşın Çıtak, Kültür ve Turizm Bakanlığının bu tür davaları takip ederek, idari takdir yetkilerini kullanması ve suistimallerin önüne geçmesi gerektiğini kaydetti:
“Bakanlığın bu tür olayları ve alınan mahkeme kararlarını kendisine görev sayıp idari bir yaptırıma da bağlanması gerekir. Caydırıcı bir ortam oluşturması gerekir. Bu tür ihlallerin yayılmasından
çoğalmasının önüne geçmesi gerekir. Bakanlığın yapımcıları, sanatçıları ve bu süreçlerde emeği geçen gönül insanlarına himaye etmeye yönelmesi lazım.”
Safter, ekim ayında sonuçlanan bir başka davada da benzer bir cezaya çarptırılmıştı. "Cazın Sultanları" belgeseli, yönetmen Mesut Gengeç ile Safter arasında yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle yarıda
kesilmiş, taraflar mahkemelik olmuştu.
Safter belgeseli Gengeç’ten habersiz olarak tamamlanmış ve filmin ismini "Kapıyı Açık Bırak" olarak değiştirmişti. O davada da mahkeme, Safter'in 200 bin TL maddi ve 35 bin TL manevi tazminat
ödemesine hükmetmişti.
30.12.2024
Kopya cezası! Aynı isme ikinci kez "telif ihlali" cezası
Gazeteci Zehra Yılmaz'ın "Umudun Kanadında / On The Wings of Hope" ile "48 Vagon" adlı belgeseller için mahkeme kararını verdi. Mahkeme, söz konusu filmlerle ilgili her türlü fikri ve mali hakkın
Yılmaz'a ait olduğuna hükmetti.
Yapımcı Ümran Safter'i üç yıllık ticari faizleri de eklenmek kaydıyla en az 1 milyon 200 bin TL ve 180 bin TL maddi tazminat, 50 bin TL de manevi tazminat ödemeye mahkûm etti. Safter, Ekim ayında
sonuçlanan bir başka davada da benzer bir cezaya çarptırılmıştı. O davada da mahkeme, Safter'in 200 bin TL maddi ve 35 bin TL manevi tazminat ödemesine hükmetmişti.
26 Aralık 2024
Kutsal Emanetler'in gizli yolculuğu belgesel film oluyor
2. Dünya Savaşı sırasında, Kutsal Emanetler'in İstanbul’dan Anadolu’ya gizli bir
operasyonla taşınma hikayesi, uzun metraj belgesel filme konu oldu. Araştırma
süreci tamamlanan ve çekimlerine yakın zamanda başlanacak olan "48 Vagon"un
yönetmen koltuğunda Zehra Yılmaz oturuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema
Genel Müdürlüğünün desteklediği filmin yapımcılığını ise Ümran Safter
üstleniyor. Yerli ve yabancı tarihçiler, sanat tarihçilerinin görüşlerine yer
verilecek belgeselin İstanbul, Niğde, Adana, Ankara, Londra ve Paris’te
çekilmesi planlanıyor. Zeki İlker Görenel'in ortak yapımcısı olduğu "48 Vagon"un
konusu şöyle: "2. Dünya Savaşı'nın en sıcak günlerinde, 1942'de Hitler'in
orduları Türkiye sınırına dayandığı zaman hükümet, İstanbul'un bombalanacağını
tahmin eder. Bu nedenle de bir taraftan savunma hazırlıkları yapılırken bir
taraftan da İstanbul'daki saraylarda ve müzelerde bulunan tarihi hazinelerin
zarar görmemesi için önlem alınır. Bu hazinelerin Alman uçaklarının menzili
dışında kalan bölgelerdeki emniyetli binalara yerleştirilmesine karar verilir.
Aralarında padişahların tahtları, mücevherleri, kutsal emanetleri, Hazreti
Muhammed'in sancağı, kılıcı, Hırka-i Saadet'i, Hazreti Osman'ın kanlı Kur'an-ı
Kerim'i, Atatürk'ün Samsun'da çıktığı tahta iskelenin de bulunduğu önemli
eserler, 48 vagona yerleştirilerek İstanbul’dan Niğde'ye gönderilir. Eserlerin
yerleştirildiği tarihi binaların etrafına nöbetçi askerler koyulurken, kimse
içeri alınmaz ve konudan kimseye bahsedilmez. Ayrıca eserlerin koruması için
Topkapı Sarayı İkinci Müdürü Lütfü Turanbek başkanlığında 30 görevli de
aileleriyle birlikte 4 yıl boyunca Niğde’de kalır."
29 Eylül 2020
Kutsal Emanetler'in gizli yolculuğu belgesel film oluyor
Araştırma süreci tamamlanan ve çekimlerine yakın zamanda başlanacak olan "48 Vagon"un yönetmen koltuğunda Zehra Yılmaz oturuyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğünün desteklediği filmin yapımcılığını ise Ümran Safter üstleniyor.
Yerli ve yabancı tarihçiler, sanat tarihçilerinin görüşlerine yer verilecek belgeselin İstanbul, Niğde, Adana, Ankara, Londra ve Paris’te çekilmesi planlanıyor.
Zeki İlker Görenel'in ortak yapımcısı olduğu "48 Vagon"un konusu şöyle:
"2. Dünya Savaşı'nın en sıcak günlerinde, 1942'de Hitler'in orduları Türkiye sınırına dayandığı zaman hükümet, İstanbul'un bombalanacağını tahmin eder. Bu nedenle de bir taraftan savunma hazırlıkları
yapılırken bir taraftan da İstanbul'daki saraylarda ve müzelerde bulunan tarihi hazinelerin zarar görmemesi için önlem alınır. Bu hazinelerin Alman uçaklarının menzili dışında kalan bölgelerdeki
emniyetli binalara yerleştirilmesine karar verilir. Aralarında padişahların tahtları, mücevherleri, kutsal emanetleri, Hazreti Muhammed'in sancağı, kılıcı, Hırka-i Saadet'i, Hazreti Osman'ın kanlı
Kur'an-ı Kerim'i, Atatürk'ün Samsun'da çıktığı tahta iskelenin de bulunduğu önemli eserler, 48 vagona yerleştirilerek İstanbul’dan Niğde'ye gönderilir. Eserlerin yerleştirildiği tarihi binaların
etrafına nöbetçi askerler koyulurken, kimse içeri alınmaz ve konudan kimseye bahsedilmez. Ayrıca eserlerin koruması için Topkapı Sarayı İkinci Müdürü Lütfü Turanbek başkanlığında 30 görevli de
aileleriyle birlikte 4 yıl boyunca Niğde’de kalır."