Geçerken Uğradım




Yapım Tarihi - 2007
Süre - 00:50:00
Format - Kurmaca, Renkli, Türkçe

Yönetmen - Ceyda Aslı Kılıçkıran
Senaryo - Ceyda Aslı Kılıçkıran
Yapımcı - ELİTA FİLM, Ersen, Ergün Mercan
Görüntü Yönetmeni - Gültekin Bayır
Müzik - The Cranberries
Oyuncular - Hale Soygazi, Fadik Sevin Atasoy, Arda Esen, Ahmet Mümtaz Taylan

“Zaman’IN EFENDİSİ OLMAK”
Genç bir yazar kadın olan Mehpare, Kuantum Fiziği ve İzafiyet teorisindeki Zaman’ın göreceliği ile ilgili bir araştırma yazı dizisi hazırlamaktadır, Ancak yeni girdiği yayın evi sahibi Yüksel böyle ağır konuları yazmanın bir kadına yakışmadığını savunarak onu Botanik dergisinde işe alır, Yüksel gün geçtikçe Mehpare’ye yeni bir imaj kazandırıp, bu şekilde ondan para kazanmayı amaçlar, Bu durum Mehpare’yi gerçek kimliği ve tutkuyla araştırdığı Zaman’ın gizeminden uzaklaştırır, Mehpare kendini bir kayboluşun içinde bulur, Materyalist dünyayla içsel dünyası arasında bir çatışma başlar, Günden güne Yüksel’e de platonik bir hayranlık Duyar, Bu arada, üst katını kiraladığı ev sahibesi Madam Esther kanalıyla evrensel mesajlar alır ve gerçek kimliği ve amacına doğru tekrar yol alır,





GEÇERKEN UĞRADIM
FESTİVALLERDE…

Materyalist dünyayla, içsel dünyası arasında kaybolmuş

MODERN BİR Türk KADINININ HİKÂYESİ…
TÜM DÜNYA BU FİLMLE MODERN Türk KADININI TANIYACAK…

Uluslararası ödüllü genç sinema yönetmenimiz Ceyda Aslı Kılıçkıran’ın çekimlerine başladığı yeni filmi “Geçerken Uğradım”, evrenin ve zamanın sınırlarını sorgulayan modern Türk kadınının içsel dünyasına yaptığı yolculuk sırasındaki bir kayboluş hikâyesi…

Senaryosu Ceyda Aslı Kılıçkıran tarafından yazılan ve sevenleri ile usulca vedalaşıp giden Gazeteci Yazar Duygu Asena’nın anısına çekilen “Geçerken Uğradım”, genç bir yazar kadının kendi gerçek kimliği ve içsel dünyasına yaptığı yolculuk sırasında yaşadığı kısa deneyimlerin yanı sıra, kadının evrensel bir perspektiften duygusal iç zenginliğini anlatan bir Kadın Filmi ,

Kadının iç dünyasının kapalı kapılar ardındaki sonsuzluğu, zenginliği ve evrenselliği izleyiciye Ceyda Aslı Kılıçkıran’ın akıcı ve Yalın anlatımıyla aktarılıyor, Ceyda Aslı Kılıçkıran yeni projesi için “Bu film bir kadının onu sadece kadın olarak görenlere karşı verdiği bir savaşın öyküsüdür, Ama aynı zamanda bugüne kadar aktarılanların aksine gerçek ve Modern Türk Kadınını tüm dünyaya gösterecek bir film , ” diyor,


FİLMDEN NOTLAR

· Geçerken Uğradım dünyadaki pek çok kadın filmleri festivalinden beklenmekte, Uluslararası ödüllü yönetmen Ceyda Aslı Kılıçkıran bir kadın filmiyle katılmak için pek çok festivalden davet almıştır,

· Kılıçkıran’ın amacı yurtdışındaki yanlış Türk kadın imajını silmek, Türk kadınını ve dolayısıyla Türkiye yi en iyi şekilde tanıtmak ve temsil etmektir,

· Güçlü bir oyuncu kadrosuna sahip olan filmde Altın Portakal ödülüne sahip olmuş Fadik Sevin Atasoy ve Türk sineması ve kadın filmlerinin unutulmaz oyuncusu Hale Soygazi yer alıyor, Arda Esen ve Türk sinemasının güçlü oyuncusu Ahmet Mümtaz Taylan da projeye gönülden inanarak bu filmde rol almış olmanın mutluluğunu yaşayanlardan,

· Ceyda Aslı Kılıçkıran , Yalın bir hikâyeyle ve Yalın bir anlatımla pek çok derin ve anlamlı noktanın altını çiziyor, Edebiyatın da bu demek olduğunu ve sinemanın da ütopik bir sanat olması gerektiğini savunuyor, Film de pek çok göndermeye ve metafora yer veriyor,

· Kılıçkıran filmlerinde özellikle belli bir çizgisi olan oyuncularla çalışmaya gayret gösteriyor, Belli bir hayat vizyonu olan oyuncuların yönetmenle aynı frekansı paylaşmasının filmin başarısına katkı sağladığını düşünüyor, Ticari filmlerin tersine, tiyatro kökenli olan ve tiyatro eğitimi almış oyuncularla çalışıyor,

· Bir kadın filmi yaptığı için, kadın oyuncuları olan Fadik Atasoy’la ve Hale Soygazi’ yle çok özel dostluklar kurduklarını ve senaryoyu bir kadın olarak da anladıkları için sette göz göze geldikleri anda birbirlerini anladıklarını söylüyor,

· Teklif götürdüğü özellikle kadın oyuncuların, senaryoyu Okur okumaz büyük bir heyecana kapıldıklarını ve farklı bir türde olan bu filmleri yapan daha pek çok kadın yönetmenin Türk sinemasında var olması gerektiğini söylediklerini anlatıyor,


YÖNETMEN GÖRÜŞÜ, Ceyda Aslı Kılıçkıran

Bir kadın yönetmen olarak filmlerimde, en iyi bir kadının hayata bakışını , ya da günümüz dünyasının kadın perspektifinden anlatımını tercih ediyorum, Feminist sinema gibi bir amacım ve idealim yok,

Zaten bugüne kadar Türk Sineması da dahil çok iyi kadın filmleri örnekleri var, Türk Sinemasında kadın yönetmen azlığı ya da varolan kadın yönetmenlerin yeterince kadın sorunlarını işleyen filmler çekmemiş olmamasını da çok büyük sorun olarak görmüyorum, Çünkü Atıf Yılmaz da dahil olmak üzere, erkek yönetmenlerin çok iyi kadın filmleri çektiğini biliyoruz,

Aynı şey İran Sineması için de geçerli, tutucu bir yapıya sahip olan İran da bile erkek yönetmenler bu görevi üstlenmiş ve çok iyi kadın filmleri çekmişler,

Benim bir sinemacı ve yönetmen olarak en büyük arzum daha çok Spirituel dediğimiz, içinde maneviyatla ve ruhsal öğretiler barındıran filmler çekmek, Geçerken Uğradım her ne kadar bir kadın filmi olsa da, içinde verdiğim mesajlar açısından daha çok bir Spirituel film, Ve Dünya Sineması’nda bile bunun örneklerine çok az rastlıyoruz, Türk Sinemasında ise, henüz tam anlamıyla böyle bir akım yok,

Spirituel ve metafizikle ilgili mesajlar çok daha geniş çerçevede değerlendirebilecek ve kadın öğesinden çok daha fazla kitleleri hedef alan yapımlar, Bunların kadın eşitliğinden çok, verdiği toplumsal mesajlarla insan eşitliğine ve Dünya kardeşliği ve barışına daha iyi hizmet edeceği görüşündeyim,

Prensip olarak edindiğim bir diğer şey ise, kendi yazdıklarımı çekmem, İyi bir yönetmenin aynı zamanda iyi bir senarist ve yazar olması gerektiğine ve bu iki faktörün bir bütün olduğuna inanıyorum, Kendi yazdıklarımı çekmenin daha sağlıklı sonuçlar getireceğini düşünüyorum,

Filmlerimde yapım, makyaj, dekor ve kurgu da dahil olmak üzere, bütün ayrıntıları kendi kontrolümde tutuyorum, Yönetmenin bütünü gören olduğunu düşündüğümden filmin tüm aşamalarını kendi kontrolümde gerçekleştiriyorum, İşimi biraz zorlaştırsam da anlatmak istediğimi en iyi bu şekilde anlatabileceğimi düşünüyorum,

Pek çoklarına göre , görev dağılıma tabii olan bu konu, amatör veya profesyonel yapım olarak adlandırılıyor, Ancak ben amatörlüğün göreceli olduğunu düşünüyorum, Ve her zaman kurduğum ekiple birlikte amatör bir ruhla ve heyecanla çalışmak istiyorum,




FESTİVALLER

Twin Rivers Media Festival , Asheville , 10 Şubat 2007
Sun Valley Spiritual Film Festival, Hailey , 28 Şubat 2007
Fantastic Fest, Austin, Austin, 1 Mart 2007
Flatland Film Festival, Lubbock,10 Mart 2007
Edinburgh International Film Festival,Edinburgh , 12 Mart 2007
H, P, Lovecraft Film Festival, Portland, 1 Mayıs 2007
San Diego Kadın Film Festivali,San Diego,1 Mayıs 2007
The Top Ten Films In America Festival, 10 Ocak 2007
Birmingham Shout, Birmingham,29 Ocak 2007
CineVegas Film Festival, Las Vegas, 1 Şubat 2007
Southern Circuit - Tour of Independent Filmmakers, Atlanta , 15 Şubat 2007
3-Minute Film Fest, Santa Fe,16 Şubat 2007
Mudfest, Mudgee, AUSTRALIA, 16 Şubat 2007
Cinefest Sudbury International Film Festival, Kanada, 15 Haziran 2007
13, Avrupa Filmleri Festivali 9-25 Kasım 2007
Festival International de Films de Femmes, Fransa, 23 Mart 2007- 01 Nisan 2007
Göteborg International Film Festivali 2007 18 Ocak 2007-25 Ocak 2007
Alpe Adria Cinema - Trieste, İtalya 19 Ocak 2007-28 Ocak 2007
Premiers Plans - Angers, Fransa 24 Ocak 2007-28 Ocak 2007
DocPoint - Helsinki Documentary Film Festival, Finlandiya 25 Ocak 2007-28 Ocak 2007
Internationales Filmwochenende, Almanya 26 Ocak 2007-03 Şubat 2007
Festival International du Court Metrage de Clermont-Ferrand, Fransa 30 Ocak-4 Şubat 2007
Transmediale Festival for Art and Digital Culture Berlin,Almanya 30 Ocak-4 Şubat 2007
Rencontres Cinema du Reel a L'Imaginaire, Fransa 31 Ocak 2007-13 Şubat 2007
Festival International de Cinema Jeunes Publics Cine Junior 94, Fransa




İrtibat -

Özlem Özakova & Funda Düşgör
0 532 284 32 32 - 0 532 322 73 51
0 212 249 03 73 - 0 212 293 08 09-10




Ceyda Aslı Kılıçkıran, 'Geçerken Uğradım' adlı filmini Duygu Asena'ya ithaf etti. Film, modern bir Türk kadınının varoluş hikâyesini anlatıyor.

George Hickenlooper tarafından çekilen 'Factory Girl' Andy Warhol'un ilham perilerinden Edie Sedgwick'in gerçek hikayesi beyazperdeye aktarılıyor.

Filmde Andy Warhol ile tanışan Edie onun istediği gibi bir yıldıza dönüşme adımını atmıştır ama onun ilaçlarla ve seksle dolu dünyasına da girmiş bulunmaktadır.

Kısa bir süre sonra Edie hem Warhol'ün film yıldızı hem de bir pop ikonuna dönüşmüştür. Şöhretinin en güzel zamanlarında Edie, Hayden Christensen tarafından canlandırılan rock yıldızı Bob Dylan'a aşık olur. Ve Warhol'ün yüzeysel dünyasıyla Dylan'a duyduğu aşk arasında kalır.

Sienna Miller filmi anlattı-
Bence Edie her halükârda öncü olduğu bir yoldaydı. Onun gerçekten işkenceli bir yetiştirilme süreci oldu ve çok zor zamanlar geçirdi. Onun bütün istediği şöhretti, Warhol onu bunun içine dahil etti.

O yüzden bunun da katkısının olup olmadığından emin değilim. Bence onun yıkıcı bir kişiliği vardı. Neredeyse bir yıl araştırdım. Uzun bir yöntemdi çünkü birisinin gerçek bir sorumluluk duygusuyla var olmayan birini canlandırması gibi her şeyi okudum. Bütün kitapları okudum. Bütün filmleri izledim.

Ailesiyle, arkadaşlarıyla, hikayeleriyle, kocasıyla tanıştım. Mezarına gittim ve Santa Barbara'daki çiftliğine gittim. Olağanüstü araştırmalar yaptım. İçinde hepsinin olduğu öyle inanılmaz bir dünyaydı. Büyük bir zevk verdi.'



Kaynak
e-kolay.net/Sinema, 13.02.2007




Duygu Asena'nın anısına uğradık

Yurtdışında pek çok festivalde ödüller alan yönetmen Ceyda Aslı Kılıçkıran, 'bir kadının içsel yolculuğu'nu anlattığı 'Geçerken Uğradım' filmini tanışma imkânı bulamadığı Duygu Asena'ya adadı. Ona uğramak bana da iyi geldi...

Bu gazetecilik işlerine Nokta dergisinde başladım. Sonra yolum Kadınca'ya düştü. 10 yıla yakın iki dergi arası mesai yaptım. Pek de zorluk çekmiyordum açıkçası, insan eşitliğiydi konumuz. Daha iyi, daha parlak günler için yazıyorduk sonuçta bu dergilerde.
Aradan 25 yıl geçmiş ama 25 adım atamamışız ne yazık ki.
Eşitlik, meşitlik, parlaklık hak getire hâlâ... Gerçi, bu zaman içinde kadınlar konusunda bir ilerleme görmedim değil. Duygu Asena'dan itibaren amirlerim hep kadın oldu. Genel yayın yönetmenim, yazı işleri müdürüm, editörüm, sevgililerim, karım... O ayrı mesele. Bir ilerleme var gibi geliyor bana ayrıca...
Bu kadar zırvalamamın nedeni, Duygu Asena anısına yapılan 'Geçerken Uğradım' adlı film. Yönetmeni Ceyda Aslı Kılıçkıran'la konuşurken, 25 yıldır bir şeyin değişmediğini hissettim, içim acıdı eşitlik meselesinden... Baktım ki, kadının adı hâlâ yok.
Ceyda hanım, vaktiyle okuduğu 'Kadının Adı Yok'tan çok etkilenmiş, içinde bir değişim yaşamış- "Aslında değişiklikten çok, kendime itiraf edemediğim şeyler buldum o kitapta. Zaten 80'li yılları yaşayan kadınların çoğunda, Duygu Asena'nın adı geçtiğinde aynı gözleri, aynı yürekleri görüyorum."

'Işığı bilmek için, karanlığı bilmek gerek'
Kılıçkıran değişik bir film yapmış, olaya daha evrensel takılmış meğer. "Kadın-erkek eşitliği olarak değil, daha hümanist yaklaşıyorum, daha evrensel şeyler yapmaya çalışıyorum. Film, ruhsal öğretiler ve maneviyatla ilgili. Hoşgörü, insana saygı, hayata pozitif bakma... Tasavvuf ve Doğu felsefelerini içinde barındırıyor. Film de hiçbir şeyin son olmadığını, her sonun yeni bir başlangıç olduğunu anlatıyor. Zor bir işe girdik. Işığı bilmeniz için, karanlığı bilmeniz gerek. Amacımız bir mesaj verebilmek, insan yaşamına katkıda bulunabilmek. İyi yansıtabilirseniz, pek çok insanın bu mesajı alabileceğini zannediyorum. Çünkü çoğu zaman kim olduğumuzu bilemeyiz. İçsel yolculuğu anlatmak kolay değildir. Evrensel bir kadın perspektifi var bu filmde" diyor.
Kılıçkıran'ın pek çok festivalden ödülleri var. Zaten bu film de şu anda dünyayı geziyor. Sene sonuna kadar da aralarında Edinburgh, San Diego, Birmingham Shout ve Avrupa Film Festivali'nin de olduğu irili ufaklı pek çok festivali ziyaret edecek.
"Yanlış anlaşılan Türk imajını değiştirmeyi amaçlıyorum. Duygu Asena'ya ithaf edildi bu film. Yurtiçinde de gösterime girecek ama ilk amacımız yurtdışı festivalleri. Çünkü festival filmi diye yola çıktık. Yani çok ticari olmayan, evrensel öğeler içeren, birtakım mesajlar veren bir film. Sonuçta ticari bir vizyon filmi yapmadık. Zaten bu filmde kadının ticari amaçlarla kullanılması söz konusu" diye anlatıyor.
'Kolay mı sanki?' dedik, en zor iştir içsel yolculuğu yansıtabilmek. Birini biliyorum, Luis Bunuel.
O feci anlatırdı bu yolculuğu filmlerinde ('Viridiana', 'Tristana', 'Belle de Jour' gibi). Zor bir yolculuktur bu, gemi nereye gider, bilinmez çünkü çoğu zaman.


Başrolde Hale Soygazi
Filmde Hale Soygazi başrolde ki kendisi zamanında 'Kadının Adı Yok'ta da oynamıştı. Arda Esen ve Ahmet Mümtaz Taylan da diğer oyuncular. Bir de Fadik Sevin Atasoy var kadroda. Dört yaşında 'Teneke' oyunuyla ödül kazanan, 'O Şimdi Mahkûm' dolayısıyla da 'Altın Portakal' alan Fadik kız.

O da konuya yönetmeni gibi koyu yaklaşıyor- "Aslında kadın daha sabırlı bir yapıda olduğu için artık üst mevkilere gelebiliyor. Zaten Osmanlı tarihine bakın, hep kadınlar idare etmiş durumları. Bu film kadının iç yolculuğunu anlatıyor. 'Ne olmadığını görüyor, sonra ne olduğunu anlıyor. Ben olaya insan diye bakıyorum. Kadın ve erkek diye düşünmek insanı kısıtlayan, kategorize eden bir şey. Dolayısıyla bu kısıtlamayı erkek de, kadın da alt edemiyor. Hele bizim gibi Avrupa ve Asya'nın birleştiği bir coğrafyada yaşıyorsan bu çok daha belirgin oluyor. Feodaliteyle modernizm arasında kalıyorsun. Erkek de kadın da fırsatını bulduğunda kendini koyuveriyor" diyerek özetliyor durumu.
Halbuki işin özü insan, Atasoy'a göre- "Hep bunu hatırlamak lazım. Bir erkeği kadın yaratıp büyütüyor zaten. Eser onların. Zaten onun için kadınlar kendi içinde bir yolculuğa çıksın ki, iyi erkek evlatlar büyütsün bu zorlu yaşam için. Hepimizin korkuları, acıları, travmaları var. İnsanlar birbirine merhem olacakken, acıtmaya gayret gösteriyor galiba."


radikal.com.tr, 17/02/2007
Hızır TÜZEL




Yönetmen Ceyda Aslı Kılıçkıran, son filmi “Geçerken Uğradım”ı, geçtiğimiz yaz yaşama veda eden gazeteci-yazar Duygu Asena’ya ithaf etti. Film, Einstein’ın İzafiyet Teorisi’ni yazan bir genç kadını, Mehpare’yi anlatıyor. Filmde; Hale Soygazi, Fadik Sevin Atasoy, Ahmet Mümtaz Taylan ve Arda Esen rol alıyor. Filmin senaryosu da yönetmene ait.

Kılıçkıran, Uçan Süpürge’nin sorularını yanıtladı.

“Geçerken Uğradım”da, Mehpare karakteriyle Duygu Asena’ya gönderme yapıyorsunuz. Duygu Asena’yı bir yönetmen gözüyle mi, yoksa bir kadın bakışıyla mı ele aldınız?

Aslında öncelikle bir kadın olarak ele aldım. Daha sonra da yazar bir kadın olarak ona gönderme yaptım. Film Asena’nın hayatı değil. Ben filmimi ona ithaf ettim, hayatını ele almadım. Benzer tek nokta filmdeki karakter Mehpare’nin (Fadik Atasoy) de bir yazar olması ve onun gibi evrensel bir dünya görüşüne sahip olması. Mehpare Einstein’ın İzafiyet Teorisi’ni yazan bir genç kadın. Bu konu üzerine aldığım tüm sorular ve tepkiler benim ne kadar doğru bir yolda olduğumu gösterdi. Aynen Sertab Erener’in bir Türk kadınının İngilizce şarkı söyleyebilmesiyle dünyayı şaşırttığı gibi, şimdi de bana “Böyle bir kadın olur mu? Bir kadın nasıl İzafiyet Teorisi’ni bilebilir ve bu konuyu düşünebilir?” diye soruyorlar. Sanırım kadın filmleri konusunda Türk sinemasının sıkıntısı da bu. Kadın yönetmenler az olduğu kadar, gerçekten kadın filmleri yapılmadığını düşünüyorum. Kadın filmi, kadına dair çok özel bir bilgiyi, mesajı veya deneyimi yansıtmalı. Türk sinemasındaki Ömer Kavur ve Atıf Yılmaz gibi erkek yönetmenlere büyük saygı duyuyorum. Çünkü onlar bu boşluğu doldurmaya çalıştırlar ve çok da başarılı oldular.
Ancak, yine de gönül, kadın yönetmenler kadın filmleri çeksin istiyor. Çünkü hiçbir erkek kadın dünyasını bir kadın kadar sağlıklı ifade edemez.


Duygu Asena, Türkiye’de kadın özgürleşmesinin simge isimlerinden biri. Yayınlandığı döneme göre çok radikal bir kitap olan ‘Kadının Adı Yok’ filme çekildiğinde de ortalık birbirine girmişti. Filmi yaparken, Asena’nın sık sık erkek egemen sisteme, kadınların ikincilleştirilmesine, kendi bedenleri ve yaşamları üzerindeki haklarının ihlal edilmesine ya da mutluluk arayışlarına vurgu yaptığı kitaplarından da yararlandınız mı? O kitaplardan izler, sesler var mı filmde?

Sanırım şu konuya açıklık getirmem gerekiyor- Ben, Duygu Asena hayranı değilim. İlk kitabından sonra, hiçbir yazısını takip etmedim. Ancak, burada çok önemli bir nokta var. Asena çok cesur bir kadındı ve bu beni çok etkiledi. 80’lerde böyle bir çıkış yapmak herkesin harcı değildir. Ben, “Kadının Adı Yok” kitabını okuduğum zaman, onlar benim düşündüğümü kendime itiraf edemediğim şeylerdi. Ve sanırım, özellikle 80’leri yaşayan tüm kadınlarda bu kitap aynı etkiyi yaptı. Ben Asena’yı iyi veya kötü bir yazar veya iyi ya da kötü bir feminist olarak değerlendirmiyorum. Onu sadece cesur bir kadın olarak takdir ediyorum.

Film için oyuncu seçiminde nelere dikkat ettiniz? Bence filmi izlerken Hale Soygazi’den daha doğru bir seçim olamazdı herhalde, diyeceğiz hepimiz. Bu tercihin özel bir nedeni var mı?

Elbette. Hale Soygazi olmadan bu film kanatsız bir kuş gibi olurdu. Onun Türk sineması ve kadın filmleri konusundaki tecrübelerinden faydalandık. Kadın filmleri denince ilk aklıma gelen isim oydu. Ayrıca, Türk sinemasının en iyi kadın oyuncularından olduğunu düşünüyorum. Oyuncu seçerken, gerçekten oyunculuk eğitimi almış olanları tercih ediyorum, onlarla çalışıyorum. Oyunculuk bir filmde çok önemli. Yönetmeni iyi ifade edebilmesi için hem iyi bir oyuncu hem de yönetmenle aynı frekansa sahip biri olmalı.
Ben bu filmde bu konuda çok rahat ettim. Çünkü başrol oyuncularım Hale Soygazi ve Fadik Atasoy benimle aynı dünya görüşüne sahip iki arkadaşım. Fadik Atasoy’un da şu anda Türkiye’nin en iyi genç oyuncusu olduğunu düşünüyorum. Altını çizmem gereken diğer nokta da, kadın filmi yaparken kadın oyuncuların sizinle aynı heyecanı paylaşması. Çünkü meslek hayatlarında her zaman kendilerini doğru bir şekilde ifade edebilecekleri projeler önlerine gelmiyor. Onlar yalnız yönetmeni değil, kendilerini de filmde ifade etme şansı buluyorlar.

Siz daha önce hep kısa film yaptınız bildiğim kadarıyla. Bu da ilk uzun metrajlı filminiz. Sinema yolculuğunuz nasıl başladı?

Aslında kısa film değil, festival filmleri çekiyorum. Bu film de bir festival filmi ancak hikayeden dolayı süresi diğerlerinden uzun. Bu konuda önemli olan sanırım hikayeyi en iyi ne kadar süre içinde anlatabileceğiniz. Vizyon filmlerinde gereksiz uzatmaların izleyiciyi yorduğunu düşünüyorum. Daha önceki filmlerimde hikayenin anlatımı açısından en iyi sürelerdi.

Yönetmenlik geçmişim ise TRT’den geliyor aslında. Beni TRT yetiştirdi diyebilirim. Babam TRT’nin ilk yapımcı-yönetmenlerinden ve ben onunla birlikte iş hayatında çok bulundum. Daha sonra İngiliz Edebiyatı okudum ve yazar olma konusunda kendimi geliştirdim. İyi bir yönetmen olabilmek için önce iyi bir yazar olmak gerektiğini düşünüyorum. Daha sonra TV yapımları ve reklam yazarlığı derken kendimi kendi yazdığım filmleri çekerken buldum. Bu bir enerji... Sadece hayata geçirmek kalıyor geriye.

Dünyada ve Türkiye’de de çok sayıda erkek yönetmen var, buna karşılık, kadın yönetmenlerin sayısı çok az. Sinema sektöründe kadınları hangi engeller bekliyor? Kadın yönetmenlerin ve kamera önünde/arkasında çalışan kadınların çoğalması için neler yapılması gerektiğini düşünürsünüz?

Çünkü ne yazık ki, hâlâ kadınların önünde pek çok engel var. Bu filmi çektiğimde bana “Aaa, hadi canım, hâlâ kadın sorunları mı var yani?” diyenler oldu. Çok üzgünüm ama var! Öncelikle, sizin iyi bir iş çıkarabileceğinize çok zor inanıyorlar. Bu yüzden daha çok savaş vermek, enerji harcamak ve onlara kanıtlamak zorundasınız. Bu sorun, diğer meslekteki kadınlar için de geçerli. Özellikle yönetmenlik, teknik bir erkek işi olarak göründüğünden kadınlara bunu yakıştırmıyorlar ve yapabileceğinize inanmıyorlar. Sanırım, kadın yönetmen sayısının azlığı bundan İleri geliyor. Hatta yaptığınız iyi bir işi seyredenler bile (yapımcılar dahil) onun iyi olmasında sizden hariç başka bir neden arıyorlar. Örneğin, onun bir montaj harikası olduğunu söylüyorlar. Yani hâlâ siz yapmadınız, sizin yanınızda bulunan erkekler yaptı!!! Söylediğim gibi, işimiz zor. Hep size inanan birilerini bulmak zorundasınız. Herkes de o kadar şanslı olamayabilir. Sanırım biz kadınların önce birbirimize inanıp birbirimize destek vermemiz gerekiyor.

“Geçerken Uğradım” ne zaman vizyona girecek? Sizin bundan sonraki projeleriniz neler olacak?

Geçerken Uğradım’ın ilk hedefi yurt dışı. Vizyon tarihi belli değil. Çünkü biz önce dünyayı ve yurt dışını hedef alarak yola çıktık. Ticari amaçlı bir film yapmadık. İçinde mesajı olan bir film yaptık. Ancak, bu arada, filmin yurt içinde Uçan Süpürge gibi çok önemli ve seçkin festivallerde gösterilmesini arzu ediyoruz. Kadın filmleri çekmeye devam etmek istiyorum ve bu konuda en önemli amacım yurt dışında Türk kadınını tanıtabilmek. Bunun için tarihteki önemli kadınlarımızla ilgili dönem filmleri yapmak istiyorum.


Kaynak
Uçan Süpürge