Evvel Zaman İçinde




Yapım Tarihi - 1951
Süre - 01:30:00
Format - Canlandırma, Renkli, Türkçe, 16mm Film

Yönetmen - Turgut Demirağ
Yapımcı - Turgut Demirağ
Eser - Yüksel Ünsal
Senaryo - Tahir Olgaç
Animasyon - Yüksel Ünsal
Görüntü Yönetmeni - Yüksel Ünsal, Turgut Demirağ
Çizer Ekibi - 21 Kişi
Sanat Yönetmeni - Yalçın Ünsal
Yapım - And Film

Nasreddin Hoca, Keloğlan ve Gülderen Sultanın çeşitli maceralarını anlatan tamamıyla renkli ilk Türk animasyon filmi.



İlk uzun metrajlı ve renkli canlı resim (cartoon film) denemesi. Ancak; filmin negatifleri, banyo için gönderilen California'daki MGM stüdyosunda kayboldu.






Yeşilçam’ın Kayıp Çizgi Filmi: Evvel Zaman İçinde

Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde sinema eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye’ye geri dönen Turgut Demirağ, 1945 yılında And Film adında bir film şirketi kurdu. 1946 yılında Reşat Nuri Güntekin’in aynı adlı eserinden uyarlanan Bir Dağ Masalı‘nı yaptı. Film, ticari bir başarı getirememiş olsa da o güne kadar çekilmiş en pahalı film unvanını aldı. Bu film aslında, And Film’in “ilklerin” gerçekleştiği bir yer olacağının ilk sinyalleriydi. 1951 yılında, İstanbul Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünü grafik sanatçısı olmak için bırakan Yüksel Ünsal, Demirağ’ın kapısını çaldı ve çizgi film yapmak istediğini söyledi. Ticari anlamda popüler işlere imza atmamış, ancak sanat filmleri konusunda yenilikçi bir anlayış getiren Demirağ, bu fikri kabul etti.

1951 yılında, Yüksel Ünsal yönetimindeki 21 genç çizer Evvel Zaman İçinde için hazırlıklara başladı. Çizgi filmde Nasreddin Hoca, Keloğlan ve Gülderen Sultan gibi Türk masal kahramanları yer alıyordu. Evvel Zaman İçinde sadece ilk uzun metrajlı çizgi film değil, aynı zamanda da ilk renkli film girişimiydi. Ne Ali İpar’ın 1954’te gösterime giren ve ilk gerçek renkli film tartışmalarına konu olan Salgın ne de Muhsin Ertuğrul’un aynı yıl gösterime giren ve ilk renkli Türk filmi olarak kabul edilen Halıcı Kız bu ünvanın asıl sahibi değildi.

1952 yılında çizimleri tamamlanan filmin renkli banyosu Türkiye’de yapılamadığından, laboratuvar işlemleri için Metro Goldwyn Mayer Stüdyolarına gönderildi. Ancak, ne olduysa burada oldu. Film stüdyodan hiçbir zaman geri dönmediği gibi yüz binden fazla renkli karton çizilerek meydana getirilen filmin negatifleri de esrarengiz bir biçimde kayboldu.

İddialara göre, laboratuvar taşınırken filmler fazlalık sanılarak çöpe atılmıştı. Olay Yüksel Ünsal’ı sinemaya küstürdü. 1967 yılında Baytekin Fezada Çarpışanlar filminin görsel efektlerini yaptıktan sonra bir daha hiçbir filmde yer almadı. Dahası, olayın ardından Türkiye’de uzun yıllar çizgi film yapılmadı.

Sonrasında Demirağ, MGM’ye açtığı davayı 1968 yılında kazanarak 74 bin 250 dolar tazminat aldı. Ancak, film hiçbir zaman seyirciye ulaşamadığıyla kaldı. Eğer ilk renkli ve uzun metrajlı çizgi filmimiz 1951 gibi bir tarihte gösterime girebilmiş olsaydı, bugün Türk sineması için birçok şey farklı olurdu.

Naz Ekmekçi
5 Ekim 2019
novicinema.com








Türk Sinemasının İlk Uzun Metrajlı Çizgi Filmi: Evvel Zaman İçinde

“Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali” çerçevesinde basılan Türk Sinemasının İlk Uzun Metrajlı Çizgi Filmi 'Evvel Zaman İçinde'', hem tarihin karanlığında kaybolmaya yüz tutmuş bir gerçeği ortaya çıkarıyor hem de bugün yaşayan çizerleriyle yapılan röportajlar ve filme ait çizimlerle, afişlerle geçmişi bugüne taşıyor.

"Amerika’dan yeni dönmüş olan yenilikçi yönetmen Turgut Demirağ “AND” filmi kurmuş ve “ilk”lere imza atmıştır. Attığı bu ilkse Türkiye sinema tarihini yeniden gözden geçirilmesini sağlayacak bir girişim olmuştur. Çünkü bu filmle “ilk uzun metrajlı film” in yanı sıra “ilk renkli film” girişimi de başlatılmış oldu. Böylece tarihte bilinen 1954 yapımı, M. Ertuğrul’un “ilk renkli film” unvanlı “Halıcı Kız” filmi de yerinden edilmiş oldu. Çünkü “Evvel Zaman İçinde” tamamı renkli yapılan bir filmdi.

Yıl 1951... Yüksel Ünsal adlı genç, yetenekli bir üniversite öğrencisi yapımcı ve yönetmen Turgut Demirağ’ın kapısını çalar ve der ki: “Ben çizgi film yapmak istiyorum” . İşte böyle başlar “Evvel Zaman İçinde” adlı filmin hikayesi…"

Burçak Evren, Müjgan Yıldırım
21. Altın Koza Film Festivali, 2014





















''Türk Çizgi Filmi'' Metro Goldwyn Mayer'de nasıl buhar oldu?

Turgut Demirağ'ın sanat yaşamındaki unutamadığı en büyük acı..

Turgut Demirağ'ın yapımcılığını üstlendiği, animatör Yüksel Ünsal ve ekibine hazırlattığı "Evvel Zaman İçinde" adlı çizgi film, uluslararası üne sahip ABD şirketi Metro Goldwyn Mayer Stüdyoları'nda esrarengiz biçimde kaybolmuştu!

Nasreddin Hoca, Keloğlan ve Gülderen Sultan gibi halk masalı kahramanlarını içeren ilk Türk Çizgi Filmi "Evvel Zaman İçinde" laboratuvar işlemleri için gönderildiği Goldwyn Mayer Stüdyoları'nda buhar olup uçuvermişti! Uluslararası üne sahip ünlü ABD'li şirket bünyesinde gerçekleşen bu esrarengiz olayı bugüne kadar hala aydınlatılabilmiş değil!

İlk Türk Çizgi Filmi "Evvel Zaman İçinde"'nin afiş ve lobi çalışmalarından bir örnek

İşte size casusu romanlarına taş çıkartacak bir soru: Türk sinemasının 1950'li yıllarda giriştiği bu ani ve beklenmedik atak "sabote" mi edilmişti?

1951 yılının Eylül ayında çalışmalarına başlanıp 1952'de tamamlanan film, ortak bir emeğin ürünüydü. Örneğin canlı resim tekniğinin Türk Sineması'nda yeterince bilinmediği bir dönemde 21 genç ressam, bu proje üzerinde geceli gündüzlü çalışmıştı. Bu genç ve azimli ekibi yöneten karikatürist-ressam Yüksel Ünsal, o yıllarda 23 yaşında Teknik Üniversite'de öğrencidir. Çizgi filmin temel konusu üzerinde çalışma yapan da yazar Tahir Olgaç'tır.

Ne var ki; tüm bu ekip çalışması, Türk Sineması'nın ilk çizgi filmi olan ''Evvel Zaman İçinde" (MGM) Metro Goldwyn Mayer'in CIA bile parmak ısırtan "esrarengiz buharlaştırma" kazanında kaybolmuştu.

İlk Türk Çizgi Filmi "Evvel Zaman İçinde" eğer esrarengiz bir biçimde kaybolmamış olsaydı, Türk Sineması 1950'li yıllardan başlayarak tüm dünya sinema ve televizyon kuruluşlarına çizgi film ihraç eden bir ülke olacaktı.

TURGUT DEMİRAĞ

Doğum Tarihi : 1920, Sivas
Ölüm Tarihi : 1987, İstanbul

Boğaziçi ve Kabataş Liseleri'nde okudu. 1939 yılında tarım mühendisi olmak için ABD'ye gitti. Fakat Southern California Üniversitesine girerek Sinema Bölümünden mezun oldu. Amerika'da sinemacılık eğitimi gören ilk yönetmenimiz. 1945 yılında And Film şirketini kurdu. 1947 yılında çekimlerine başladığı, "Evvel Zaman İçinde" Türkiye'de yapılan ilk çizgi film, ilk renkli film ve uzun metrajlı ilk animasyon olma özelliğini taşımaktaydı. Sinemalarda gösterime çıkabilmesi için 35mm profesyonel formata basılması gerekiyordu. Bu amaçla Amerika'ya gönderildi. Fakat filmler kayboldu. Yönetmen Demirağ, laboratuar aleyhine ABD mahkemelerinde tazminat davası açtı. Yaklaşık iki yıl süren duruşmaların sonucunda laboratuarı kusurlu bulan Amerikan Bölge Mahkemesi, yapımcı şirketine 82 bin 500 dolar tazminat ödemesini kararlaştırdı. Turgut Demirağ'ın tam adı Ömer Turgut Demirağ'dır. Babaannesi küçükken "Turram benim" diye çağırırmış. Bazı filmlerde yönetmen adı olarak kullandığı Ömer Turra'nın açıklaması böyledir. Ömer Turra adı Sami Şekeroğlu'nun yönettiği Sinema TV Enstitüsü çalışanı tarafından bizzat Turgut Demirağ'ın kendisine sorulmuştur. Ayrıca yapım şirketi olan AND Film'in AND kelimesinin kaynağı da Ahmet Nuri Demirağ isminin baş harfleridir. Bu kişi Turgut Demirağ'ın babası veya amcasıdır. Ahmet Nuri Demirağ ise Türkiye'de uçak fabrikasını ilk yapan adamlardan birisidir. Türk Film prodüktörleri Cemiyeti (Film Yapımcıları Derneği) başkanlığı da yapan Turgut Demirağ sanatçı Melike Demirağ'ın babasıdır.

26 Kasım 2014
Agah Özgüç






Türk çizgi filmciliğini mahveden hata

Amerika, yalnızca Süleymaniye'deki askerlerimizin başına torba geçirmekte ya da Ege'de savaş gemilerimizi batırmakta değil, geçmişte zaman zaman sanatçılarımızın başına türlü çoraplar örmekte de pek mahir olmuş bir ülke. Türk sinema tarihinde bir çok açıdan bir "ilk" olan efsanevî filmimiz "Evvel Zaman İçinde: Nasrettin Hoca, Keloğlan ve Gülderen Sultan"ın başına gelenler üçüncü dünya kültürlerine karşı sergilenen bu kaba-saba ve özensiz yaklaşımın az bilinen bir başka örneğini oluşturmakta...

Türkiye'de yapılan ilk çizgi yapıt unvanına sahip "Evvel Zaman İçinde", aynı zamanda da ilk renkli filmimiz olma özelliğini taşımaktaydı. Animasyon film çalışmalarının emekleme devrelerinde riskleri azaltmak adına genelde kısa metrajlı öykülerin tercih edilmesine karşılık, yönetmen Turgut N. Demirağ büyük bir cesaret örneği göstererek Türkiye'nin ilk çizgi filmini uzun metrajlı olarak tasarlamıştı. Çekimlerine 1947 yılında başlanan film, döneminin bütün önemli çizerlerinin (ki, o tarihlerde henüz "çizgi film sanatçılığı" diye bir meslek yoktu, bunların büyük bölümü reklâm illüstratörleriydi) ortak katkısıyla hazırlanmaktaydı. Görüntü yönetmeni Yüksel Ünsal ise bu kalabalık ekibin şefliğini yürütüyordu.

Dört yıllık emek, onbinlerce kare çizim...

"Evel Zaman İçinde"yi tam dört yılda ve büyük sıkıntılar içinde tamamlayan yönetmen Demirağ, 1951 yılında filmi bir dizi teknik işlem için ABD-California'daki Ünlü bir laboratuara gönderdi. Yaklaşık 90 dakika uzunluğundaki film, kabaca bir hesapla, tamamı renklendirilmiş olan 100 bin kare çizimden oluşmaktaydı.

Demirağ filmi 16mm kamerayla çekmişti ve yapıtın sinemalarda gösterime çıkabilmesi için 35mm profesyonel formata basılması gerekiyordu. O tarihlerde ise Türkiye'de bu işlemi başarıyla gerçekleştirebilecek bir tek laboratuar bile yoktu. Bu amaçla master film ve ona bağlı bütün ek çekimler "büyültme" (blow-up) çalışması için topyekün ABD'ye gönderildi.

İnanılmaz ihmalle gelen yıkım

Yönetmen Turgut Demirağ, uzunca süre California'daki laboratuarda kalan filminden hiç bir ses çıkmadığını görünce, büyük emek verdiği yapıtının akıbetini öğrenmek üzere Amerikalılarla bir dizi yazışma gerçekleştirdi. Önceleri mırın kırın eden Amerikan şirketinin yetkilileri en sonunda baklayı ağızlarından çıkaracaklardı. Laboratuar kısa süre öncesinde bir başka adrese taşınmış, bu taşınma işlemi sırasında da bir Amerikalı teknisyen Türkiye'den gönderilen bobinleri "ıskarta filmler" sanarak şehir çöplüğüne göndermişti! Amerikalı yetkililer işi olabildiğince pişkinliğe vurmaya çalışırken, bu vahim hatanın Türkiye cephesindeki yankılarını ise kavrayabilmekten acizdiler. Çöplüğe giden şey yalnızca alelâde bir film bobini değil, aynı zamanda da düzinelerce insanın dört yıllık el emeği ve göznuru, yanısıra da geleceğe dönük umutlarıydı.

Tazminat, emeği geri getirir mi?

Çılgına dönen yönetmen Demirağ, her türlü fedakârlığı göze alarak, sorumlu laboratuar aleyhine ABD mahkemelerinde tazminat davası açtı. Yaklaşık iki yıl Süren duruşmaların sonucunda laboratuarı kusurlu bulan Amerikan Bölge Mahkemesi, davalının Demirağ'ın yapımcı şirketine 82 bin 500 dolar tazminat ödemesini kararlaştırıyordu. Bu, o dönem için hayli yüksek bir tazminat rakamıydı, ancak elbette ki büyük umutlarla yapılan ilk Türk çizgi filmini asla geri getiremedi.

Dâvâyı kazanmış olmalarına rağmen büyük bir moral bozgunu yaşayan Türk çizerleri, ondan sonra da bir daha uzun yıllar boyunca başkaca bir sinema filmi için ellerini fırçalarına uzatmayacaklardı. Yapılanlar, siyah-beyaz, kısa metrajlı, çoğunlukla da reklâm filmciliğine yönelik yüzeysel işlerle sınırlı kaldı. Ta ki, 1990'lara kadar...

Kendilerine gönderilen bir kaç bobin filmi etiketleyip koruma altına almaktan aciz olan bir Hollywood laboratuarı -kasıtlı olmasa bile laçkalığı nedeniyle- gelişmekte olan bir ülkenin ulusal sinema endüstrisine işte böylesine ağır bir darbe vurmuştu. Bugün bile bir çok çizgi film sanatçısı, Türk animasyon sektöründeki derin atâlet ve o hiç bitmeyen keyifsizliğin nedenlerini sayarken, "Evvel Zaman İçinde"nin başına gelen bu talihsiz olayı önde gelen gerekçeler arasında anmaktadır.





BU KARELERİ ÇOCUKLARIMIZ ASLA GÖREMEDİ:

Eğer, 1951 yılında Amerikalı bir laboratuar teknisyeninin akıl almaz salaklığına toslamasaydı, Türk çizgi filmciliği belki de bugün "animasyon sinema" alanında dünyanın en önde gelen ülkeleri arasında yer alacak, ülkemizde de "Külkedisi", "Fantasia", "Mısır Prensi" ya da "Arslan Kral" gibi unutulmaz animasyon klasikleri üretilebilecekti.

Bundan tam 52 yıl önce banyo işlemleri için ABD'ye gönderilen ilk uzun metrajlı Türk çizgi filmi "Nasrettin Hoca", California'daki Ünlü bir laboratuarın yetkilileri tarafından yanlışlıkla "çöpe atıldı". Ve bu inanılmaz hata, Türk animasyon sanatçılarının geleceğe dönük bütün umutlarını da bir daha kolay kolay toparlanamayacak şekilde tahrip etti.

Yukarıda, ilk Türk çizgi filmi "Evvel Zaman İçinde"nin çizim çalışmalarından geriye kalan birkaç eskizden biri görülüyor. Dönemine göre mükemmel sayılabilecek bir görsel dille hazırlanan bu öncü eser, Türkiye Cumhuriyeti'nde yetişen genç nesillerin hiçbiri tarafından izlenemedi. Onun boşluğunu "He-Man" ya da "Voltran" ile ikame ettik!


Kaynak
Ali Murat Güven
yenisafak.com.tr







“Evvel Zaman İçinde” adlı bir film yapıldı. Yoksa yapılmadı mı? Türk canlandırma sinemasından gizemli bir hikaye.

Turgut Demirağ, And Film çatısı altında birkaç film çektikten sonra yeni bir arayış içerisine girer. Desen-anime film hakkında yeterli bilgiye sahip olmamalarına karşın, Yalçın ünsal ile birlikte normal metraj desen-anime film yapmaya karar verirler. Bunun için Güzel Sanatlar Akademisi’nden resim yapan 40 kadar öğrenci ile anlaşırlar. T. Demirağ, altı ay süresince bu 40 öğrenciye malzemeler temin ederek belli bir ücret karşılığında yazıhanesinde çalışmalarını sağlar. Senaryo aşamasında, Türk kültürüne ait hikayelerden yola çıkmayı isterler. Nasrettin Hoca hikayeleri üzerinde mütabık kalınır. Ancak sonrasında Nasrettin Hoca’nın tüm bir film boyunca işlenmesinin yeterli olmayacağı ve sıkıcı olabileceği endişesiyle, Keloğlan masalları ile birleştirerek ortaya yeni bir senaryo çıkarırlar.

Her planın resmi yapılır ve storyboard’ları hazırlanıp yazıhanenin duvarlarına asılır. T. Demirağ’ın akademik birikimi doğrultusunda bir animation stand yaptırılır. Bu stantta tek kare çekebilen bir makine ile çekimler yapılmaya başlanır. 48 bin adet kağıda ve jelatin üzerine boyanarak çekimler tamamlanır. O dönemde Türkiye’de renkli film laboratuvarı bulunmadığı için, T. Demirağ’ın Hollywood’da yaşayan bir arkadaşına çekilen filmleri posta yolu ile gönderirler. Hollywood’da bulunan MGM Studio’sundan gelen tahsihler tekrar Türkiye’de düzeltilip posta ile Hollywood’a gönderilir. Bu işlem sekiz yıl boyunca sürer. Sekizinci yılın sonunda 35 mm siyah beyaz montajlanmış olarak dublaja hazır olduğu bildirilir. Türkiye’de tamamlanacak olan ses dublajından sonra kopyaları almak ve teknik problemleri halletmek için Hollywood’a gidilecektir. T. Demirağ posta yolu ile Hollywood’daki stüdyoya mektup yollayarak 21 bin dolar göndereceğini ve ses kaydı ile geleceğini belirtir. 15 gün sonra mektuba cevap verilir: “21 bin dolar için teşekkür ederiz, ancak neden bahsettiğinizi anlayamadık!”

Turgut Demirağ bunun üzerine kendilerine 1952’den 1959 yılına dek yapılan yazışmaların olduğunu, negatiflerin özel kasalarda saklandığının bildirildiğini ve bu konuda yazışmaların elinde bulunduğunu belirten bir mektup daha gönderir. Bununla da yetinmez, kalkıp Los Angeles’a gider. Yönetimin değiştiğini ve eski yönetimden devralınan eşyalarda bu film ile ilgili hiçbir kayıt bulunmadığını söylerler. Yolculuğundan hiçbir sonuç çıkmaz ve Türkiye’ye döner; altı ay sonra T. Demirağ şirketi mahkemeye verir ve davayı kazanır. Ancak verilen 82.500 dolarlık ceza, sekiz yıllık emeği maddi ve manevi olarak elbette ki karşılayamaz. “Evvel zaman içinde Nasreddin Hoca - Keloğlan ve Gülderen” animasyon filmi sadece çalışılmış afişleri ve çekilen fotoğrafları ile bir anı olarak kalır.

Bu konuda filmin başarısız olduğu için böyle bir hikayenin uydurulduğu ya da hiç çekilmediği gibi söylentiler kulaktan kulağa dolaşmış olsa da T. Demirağ’ın elinde bulunan filmden kısa bir parça korunarak günümüze kadar gelmiştir. “Evvel zaman içinde” desen anime filmi tümüyle çekildi mi bunu kesin olarak bilmiyor olsak da geçmişte Türk canlandırma sinemasının bu tip bireysel çabalarla var olabildiğini ve zaman zaman kendini toparlayıp özgün eserlere imza atan; fakat talihsizliklerle yeniden gerileyen bir yapıda olduğunu görebiliyoruz. Animasyon dünyasındaki gelişmeleri sanatsal ve teknolojik olarak takip etmenin çok zor olduğu o günlerde kaleme hakim karikatüristlerin çabaları sayesinde başarılı bir başlangıç yapılmış. özellikle siyasi olayların ardından bir ifade biçimi olarak animasyonun kullanıldığı dönemlerdeki örnekler, gösterildiği tüm ülkelerde beğeni toplamış, Türkiye’de de oldukça ilgi görmüştür. Diğer yandan bu gelişmeler, siyasi içerikli animasyon filmlerin yasaklanması ve hatta gösterildiği sinemaların dahi kapatılması ile sekteye uğramıştır.

Günümüzde Türk canlandırma sinemasının var olabilmesinin koşulları, eskiye oranla çok daha yorucu ve masraflı. Türk animasyonu henüz var olmaya çalışırken, yabancı yapımlar gerek tarz, gerek içerik, gerekse teknik açıdan önemli bir sektörün parçası haline geldiler. Sektörün oluşturduğu standartlar izleyicide belli bir beklentiyi de beraberinde getirdi. Türk yapımı bir animasyon filminin, sinemalarda boy gösterebilmesi için öncelikle güçlü finansörlere ihtiyaç duyulmaktadır. Zira bu alan, kapsamlı çalışma koşulları gerektirmektedir. ülkemizde teknik açıdan bir gelişimi, maddi olanakları daha fazla olduğundan reklam sektöründe görebilmemiz mümkün.

Günümüzde uzun soluklu prodüksiyonlar belli bir teknolojik altyapının sağlanmasıyla hayata geçebilseler de kişisel animasyonlar kendi varoluşlarını kendi imkanları dahilinde gerçekleştirebiliyorlar.

Bu üretimlerin gün ışığına çıkması, insanlarla paylaşılması animasyon dünyasını reklam sektörünün tekelinden kurtarıp, uluslararası festivallerde var olan bir yapıya kavuşmasını sağlayacaktır. Animasyon ile ilgilenen genç nüfusun her geçen gün arttığı ülkemizde teşvik edici girişimlerin çoğalması gerekmektedir. Bu konuda festivaller ve özel gösterimler gibi organizasyonlara sürekli olarak ihtiyaç duyulmaktadır.



Kaynaklar:
çeviker, Turgut; “Türk Canlandırma Sinema Tarihi”
Yapım Tarihi: 1995, Süresi : 30’

Volkan Ekşi
Eylül 2007
Grafik Tasarım dergisinde yayımlanmıştır.