Müzikler
Çeşitli Sefoni Orkestraları
Burek Albümü, Burek, Sarajevo (Dino MERLIN)
Başka Bir Bosna...
Vivet Kanetti, yıllar önce aynı gazetede birlikte çalıştığımız arkadaşımız. Son
olarak hazırladığı Bosna'yı izledik. Haber Türk'te yayınlanan bu belgesele çok
hoş bir ad bulunmuş; 'Vivet Kanetti'nin Bosna'sı'. Tek kamerayla, aylar Süren
çalışma sonucu böylesine bir yapımın ortaya çıkışı güzel. Vivet'in yakaladığı
farklılıklar hemen anlaşılıyor. Bu arada Mirza'yı da kutlamayı unutmuyoruz.
Kaynak
Burhan AYERİ
gunes.com
Vivet ve Bosna
Yazar arkadaşım Vivet Kanetti’nin nasıl bir olağanüstü bir emekle ve sınırlı
imkanlarla hazırladığını yakından bildiğim, Habertürk’te yayınlanan, ‘Soykırım
ve Kuşatmadan 10 yıl sonra Bosna, Hersek’te’ belgeselinin ilk bölümünü
İstanbul’da olmadığım için izleyemedim. Muhtemelen, ikinci bölüme de
yetişemeyeceğim ama ‘Kafka’nın Şatosu’ ve ‘Mizah ve Suçluluk Duygusu’ adlı son
bölümlere yetişeceğimi sanıyorum. İzlememiş olmama rağmen, Vivet’in belgeselini
yüreğinde bir mücevher gibi taşıdığı hakkaniyet duygusu ile ördüğünden eminim.
Bosna’yı hatırlıyor musunuz? Ben 1995 yılında, İstanbul’da yapılmış en büyük
mitinglerden birine katıldığınızı hatırlıyorum. Vivet’in belgeselinin
duyurularını okuyunca; o insanlar nerede, diye düşündüm.
O sırada, herhangi biri Bosna’ya karşı bir şey söyleyebilir miydi? Söyleseydi
diyelim, beden olarak sağ kalsa bile ruhen sağ kalabilir mi? Asla! Bu kadar
hassas olduğumuz bir konuda neden asıl ihtiyaçlar sırasında aynı heyecanı
göstermeyiz? Neden, çok ilgileniyormuş gibi yaptığımız bir konuda iş başa
düştüğünde, sorumluluklarımız hatırlatıldığında sıkılıp, kaçarız?
İlgimiz sadece gösterişe dayalı, yürekten paylaşmalar değil mi? Biz, Bosnalı
kardeşlerimizin yaralarını sarmak, onların savaş enkazından derinleşmiş
kederlerini onarmak için hiç ilgilenmedik. Biz, Bosna ile içinde bulunduğumuz
toplum içinde itibar ve güç kazanmak için ilgilenir gibi yaptık. Böyle görünmek,
siyasi prim de getiriyordu. Ne getirdiyse aldık, cebimize koyduk. Ya sonra!
Bizde sorumlulukların sonrası yoktur...
Hayatını yazar sorumluluğuyla tanımlamış, Vivet Kanetti, savaş esnasında da çok
ilgili olduğu toplumun savaş sonrasını izlemek, anlamak ve bizi yüzleştirmek
istedi. Projesi taslak halindeyken, Bosna ile ölümüne ilgiliymişçesine ruhani
bir hava sergileyenlerin, Vivet’i nasıl gereksiz bir çalışma olduğuna ikna etmek
istediklerinden de haberdarım.
Çünkü, Bosna sadece savaş sırasında iyi kar getiriyordu. Karı alıp dosyayı
kapattık. Çünkü sonrasında emek koymak lazımdı ki emek bizim için ölümden
beterdir. Kısa sürede kar ve güç getirmeyecek her konu gereksizdir. Kardan
parayı kastetmediğimi de dip not olarak düşeyim.
Bizim neden en küçük bir farklılıkta davrananları, bedenen ve ruhen linç etmeye
tetik Duran şiddetimizi capcanlı tutup, inançlarımızın sürekliliği için bu kadar
umursamaz olduğumuzla yüzleşmek çok zor. Yüzleşmeden de değişmek imkansız.
95 mitinginde, ‘Bosna için canımız feda,’ pankartlarını ve binlerce insanın aynı
anda bağırdı sloganları hatırlıyorum. Gerçekten de o insanların canlarını
vermeye hazır olduğuna inanırım. Ama sadece o gün! Kabile duygusu ile... Ve
canını vermeye hazır o insanların mesela paralarından bir küçük parça koparıp
veremediklerini, akıl ve bedenlerinden küçücük bir emeği nasıl esirgediklerini
de bilirim. Sevgili arkadaşım Ahmet Kaya gibi ‘Bu ne yaman çelişki,’ demiyor,
‘Bu ne yaman iki yüzlülük,’ diyorum.
Aynı şekilde Bosna için canını veren kimilerinin, Bosna için toplanan paralar
karşısında, canını vermekten daha zor bir iş olan nefsini korumayı
başaramadığını da biliyorum.
Canını verebilecek kadar adanmış, ama canını verdiğin insanların hakkından
çalmayacak kadar adanmamış olmak galiba bizim dinimizin de milliyetimizin de
temel sorunu!
Dolayısı ile kaç Türk kalkıp da Vivet’in Bosna belgeseline emek koyar, para
koyar, inanç koyar? O, 95 meydanındaki insanlar nerede, diye sorarsanız, sanırım
onlar şimdi kendilerini daha güçlü kılacak olan, daha karlı Bosnalar buldular.
03.02.2006
"Soykırımı gördüm"
Soykırım ve Kuşatmadan 10 Yıl Sonra Bosna-Hersek- Üç buçuk yıl kuşatma ve
soykırım yaşamış Bosna-Herseklinin serüveni farklı çevrelerden insanların
tanıklıklarıyla ekrana geliyor. Vivet Kanetti imzalı belgesel dört bölümden
oluşuyor.