Osmanoğlunun Sürgünü




Yapım Tarihi - 2006
Süre - 00:30:00
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe, Betacam
Bölüm Sayısı Süresi - 9 x 30'
Yayın Tarihi - 16.10.2006

Yönetmen - Kerime Senyücel
Yapımcı - Kerime Senyücel
Yapım Yardımcısı - Elif Kabacaoğlu
Yönetmen Yardımcısı - Elif Kabacaoğlu
Kameraman - Haluk Ertuğrul, Ertuğrul Erarslan, Okay Albayrak
Sesçi - Muharrem Arman
Kurgu - Sibel Tekin
Danışman - Prof. Dr. Ekmeleddin İnsanoğlu, Osman Selahaddin Osmanoğlu, Orhan
Osmanoğlu, Cemil Arda, Samuh S. Adil
Metin Yazarı - Doç. Dr. Orhan Koloğlu, Kerime Senyücel
Seslendiren - Serpil Akıllıoğlu
Özgün Müzik - Derya Köroğlu, Prof. Dr. Emre Aracı, Vedat Kosal

3 Mart 1924’te çıkarılan 431 sayılı Kanun’la Osmanoğlu Hanedanının Türkiye
Cumhuriyeti hudutları içerisinde oturmaları sonsuza dek yasaklanır. Üç kıtada
700 yıl hüküm sürmüş imparatorluğun başındaki ailenin kaderi o günden sonra
yeniden yazılır. Gittikleri ülkelerde maddi sıkıntı çeken ilk kuşak her an
vatana kavuşma arzusuyla yanıp tutuşurken, beklenen af, kadınlar için 28,
erkekler içinse 50 yıl sonra çıkacaktır. Dokuz bölümden oluşan bu belgesel dizi,
03 Mart 1924’ten günümüze yaşananları; uzmanlar, tanıklar ve Osmanlı Hanedanı
üyelerinin değerlendirmelerinin yanı sıra arşiv belgeleri ışığında ekrana
taşınmaktadır.

1. Bölüm- “Ailemin Sonu Yeni Bir Dönemin Başlangıcıydı” Osmanlı Hanedan Reisi
olan, 94 yaşındaki Ertuğrul Osman, Birinci Dünya Savaşı sonunda tüm
imparatorlukların sona erişi sırasında, tarih sahnesinden çekilen Osmanlı
İmparatorluğu’nun sonunu, başlığa taşınan bu cümleyle anlatmaktadır. Programda,
1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Saltanat ve Hilafetin kaldırılma sürecinde
Osmanlı Hanedanının 03 Mart 1924 yılında 431 sayılı Kanun’la yurt dışına sürgüne
gidişleri, Osmanlı Hanedanı üyeleri ve tarihçilerin anlatımıyla ekrana
taşınmaktadır.

2. Bölüm- “Diyar-ı Gurbet” adını taşıyan bu bölümde 431 sayılı Kanun’la
vatandaşlıktan çıkarılan Osmanlı Hanedanı’nın ilk durağı olan Fransa Nice’teki
yaşamları anlatılmaktadır. Bu bölümde Hanedanın bir kısmının, sürgün sırasında
Avrupa’yı seçtiği, bir kısmının da Ortadoğu topraklarına doğru yola çıktığı
belirtilmekte Halife Abdülmecid, oğlu, torunları ve ailenin büyük bir bölümünün
sürgün hayatlarını Nice’te geçirdikleri ve bu dönemde Nice kentinin, yalnızca
Osmanlı değil, sürgündeki Avrupa Hanedanlarının da yaşadıkları mekanı olduğu
işlenmektedir. Programda ayrıca, son Osmanlı Padişahı Vahideddin’in Nice’e 60 km
uzaklıkta, İtalya’nın San Remo kentinde yaşadığına ve sürgün kararından sonra
eşleri, çocukları ve torunlarının yanına geldiğine ve ölümüne yer verilmektedir.

3. Bölüm- “Memleketime Kızgın Değil, Kırgınım” başlığı taşıyan bu bölümde
sürgünden sonra yaşamak için Avrupa’yı seçen Hanedan üyelerinin 2. Dünya
Savaşı’nın patlak vermesiyle yaşadıkları zor zamanları ve Paris’in Naziler
tarafından işgali sırasında Yahudi sanılarak toplama kampına götürülen Osmanlı
şehzadesini, Fransa’dan çıkmak için Gestapo’dan vize almaya çalışan Hanedan
üyelerini ve Bulgar zindanlarında yıllar geçiren Sultan V. Murad’ın torununun
öyküleri anlatılmaktadır.

4. Bölüm- “Üzerinde Altı Sahipsiz Kişi Daha Gömülüydü” ‘Osmanoğlu’nun Sürgünü’
belgeselinin bu bölümünde, sürgün sırasında yaşamak için Ortadoğu topraklarını
seçen hanedan üyeleri; Sultan II. Abdülhamid’in en büyük oğlu Mehmed Selim ve
ailesinin Lübnan’daki hayatı ile Mehmed Selim’in oğlu Abdülkerim’in devlet
başkanı olma çabaları ve ardından sır dolu ölümü anlatılmaktadır.

5. Bölüm- “Ortadoğuda Dayanışma Vardı” başlıklı bu bölümde Osmanlı Hanedanı’nın
sürgünden sonra Ortadoğu'daki yaşamları anlatılmaktadır. Nasır Devrimi’nden önce
Kral Faruk döneminde Osmanlı Hanedanı’na Mısır’ın kucak açması, ancak Nasır’la
birlikte yeniden sürgünü yaşamaları ve Sultan Mehmed Reşad'ın torunu Namuk
Efendi'nin bir komplo teorisine kurban gitmesi, Mısır zindanlarında son bulan
yaşamı aktarılmakta ve Osmanlı Hanedanı’nın Suriye, Ürdün ve Lübnan gibi Osmanlı
topraklarında gördüğü iyi kabule yer verilmektedir.

6. Bölüm- “Baş Ucumda Vatan Toprağı” Osmanlı Hanedanı’nın, 1952 ve 1974
yıllarında çıkan kanunlarla vatandaşlık haklarını geri alıp Türkiye'ye dönüşleri
ve yaşlılık zamanlarında yıllarca yaşadıkları, yerleşik düzen kurdukları
ülkelerden iki gün içinde toplanıp gelen hanedan üyelerinin doğdukları
Türkiye'ye duydukları özlem tanıklarca anlatılmaktadır.

7. Bölüm- "İki Dünya Arasında" başlığını taşıyan bu bölümde yurt dışında doğup
büyüyen Hanedan üyelerinin öykülerine yer verilmektedir. Türkçe konuşamayan
ancak sorulduğunda kendilerini Türk olarak tanıtan Hanedan üyelerinin,
yaşayamadıkları bir kültür mirasına sahip olabilme çabası içinde oldukları
işlenmekte ve II Abdülhamid’in torunları Orhan ile Kayıhan OSMANOĞLU’nun 1974’te
çıkan af sonrası geldikleri İstanbul’da kurdukları hayat Suriye’deki sürgün
anılarıyla birlikte ele alınmaktadır.

8. Bölüm- “Sürgün olmanın en büyük dezavantajı insanın köklerini kaybetmesi,
hiçbir yeri benimseyemiyorsunuz.” Bu cümle bir Osmanlı şehzadesine ait. Bu
bölümde Türklük ve Avrupalılık ya da Türklük ve Ortadoğululuk arasında kalmış
olan Hanedan üyelerinin, Türkçeyi konuşamasalar ve Türkiye’de hiç yaşamamış
olsalar dahi sorulduğunda “Türk” olduklarını söyledikleri, bazısının çocuklarını
eğitim için Türkiye’ye göndermeyi düşündüğü, bazısının da Türkiye ile arasında
kültürel bir bağ kurmaya çabaladığı, sürekli Türkiye’ye gelip gittikleri ve
sürgün sırasında, yurt dışında doğmuş büyümüş ve şimdi Türkiye ile bir bağ
kurabilmiş Hanedan üyelerinin köklerini bulma çabası anlatılmaktadır.

9. Bölüm- "Her Yerde Biraz Yabancı " başlıklı bu son bölümde ise Avrupa ve
Amerika’da doğmuş ve bu toplumlara uyum sağlamış, ama yine de Türk kimliklerini
kaybetmemiş olan, Hanedanın genç üyelerinin Türkiye’ye kültürel açıdan pek yakın
olamasalar da, Türkiye’ye ve Türkiye’nin güncel meselelerine objektif bir
bakışla yaklaşabildikleri anlatılmaktadır.

Dokuz bölümden oluşan bu yapım, 2006 yılında, Radyo Televizyon Gazetecileri
Derneği, Yılın En İyi Belgeseli Ödülü kazanmıştır.




Kaynak
Geçmişten Geleceğe Belgeler... Bilgiler... 1968/2008
TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ









Ottoman's Exile

“All cultures sustain themselves for a while, and then end. For instance,
ancient Egyptians were there for ten thousand years. Then came the Romans and
ruled for 1500 years. Then we came and ruled for 700 years. The English came,
and ruled for 120 years. Each civilization, each kingdom experiences a rise, and
then a fall.”

This is how Ertuğrul Osman, the 94-year old leader of the Ottoman dynasty
comments on the end of the Ottoman Empire, which became a thing of the past
along with all other empires at the end of World War I.

The Ottoman Empire covers a 700-year long period of our history. Moreover, the
Ottoman dynasty is the longest living dynasty on earth. The final phase of the
Ottoman Empire is a period not studied through an objective eye till today,

Turkish Radio and Television Corporation decided to make a documentary and
realized it as a co-production of EBU (The European Broadcast Union).

The co-production was undertaken together with AVRO, the public broadcasting
organization of Holland. France 5, ARTE, ERT (Greece) and SVT (Sweden) made
requests to broadcast the documentary.

“Ottomans’ Exile” will be broadcast as nine 30-minute parts. The project studies
the final period of the Ottoman Empire, the establishment of the Republic and
the story of the Ottoman dynasty, which was exiled after the eradication of the
Caliphate.

The Ottoman Dynasty Foundation whose headquarters is located in Paris supported
the documentary.

Filming in Syria, Lebanon and Jordan started in March 2005, after filming in
Turkey was completed.

Grandchildren of Sultan Abdülhamid and Sultan Abdülmecid were filmed in Lebanon.
Having born in 1918, Bilun Hanim Sultan was six years old when she was deported
along with her family. She says, “The grown-ups were crying. When we asked them
why they were crying, they said they had caught cold." Last month, when her
niece asked her to leave Beirut due to the war that broke out in Lebanon, she
said, “My child, I was expelled from Turkey in 1924, then from Jerusalem in
1938. Now I’m too old to leave my home.”

Shots were taken in France, Italy, Austria, Switzerland, England and US
throughout the year 2005. About a hundred people from the Ottoman family were
interviewed.

The objective of this project was to capture interesting and dramatic stories
from the lives of the members of the Ottoman dynasty, who have settled within
various societies of the world, who were able or not to adjust to their new
lives. Some of those stories were full of glory, but most of them were sad.

“I have been away from my fatherland for fifty years, but I’m always there in
spirit and in my dreams. The page ends here. May God protect you." Mehmed Abid-1973

An excerpt from the letter written by Mehmed Abid Efendi, the youngest son of
Sultan Abdülhamit to his cousin a few days before he died...


Project Team
Consultant - Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu, Osman Selaheddin Osmanoğlu, Orhan
Osmanoğlu
Archıve Research - Kerime Senyucel, Elif Kabacaoğlu
Cınematographer - Haluk Ertuğrul
Edıtıng - Sibel Tekin
Sound - Muharrem Arman
Scrıpt - Assoc. Prof. Orhan Koloğlu, Kerime Senyücel
Photography - Hüseyin Öğretmen, Süleyman Yurdakul, Murat Zilelioğlu, Ali
Ahıskalı
Musıc - Derya Köroğlu, Vedat Kosal, Emre Aracı
Translatıon ; Özge Kayakutlu
Poster, Invıtatıon, Pamphlet Desıgn - Alev Altundal, Handan Gökaşan
Assıstant Dırector - Elif Kabacaoğlu
Dırector And Producer - Kerime Senyücel


Source
Kerime Senyucel








Osmanoğlunun Sürgünü
Öncesi... Ve Sonrası...

Yapım Tarihi - 2003-2006
Süre - 00:30:00
Uluslararası Versiyon Süreleri - 1 x 52' 2 x 52'
Bölüm Sayısı - 8
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe, Betacam

Yönetmen - Kerime Senyücel
Yapımcı - Kerime Senyücel
Senaryo - Orhan Koloğlu
Kamera - Haluk Ertuğrul
Ses - Muharrem Arman
Müzik - Emre Aracı, Derya Köroğlu
Kurgu - Sibel Tekin
Yapım, Yönetim Yardımcısı - Elif Kabacaoğlu

Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasının ardından saltanat ve hilafet kurumlarının
sona ermesiyle birlikte, yurt dışına gönderilen Osmanlı Hanedanını konu alan bir
belgesel dizi.

Proje, Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasını takip eden Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluşuyla ortaya çıkan yeni değerler ve kurumlar sisteminin oluşum sürecinde,
ülkelerini terk etmek zorunda kalan Osmanlı Hanedanının sürgün hayatını;
sultanların ve veliahtların dünyada varoluş çabalarını ele alıyor.

Avrupa Yayın Birliği ( EBU ) üyelerinden Alman ZDF, Fransız-Alman ARTE,
Avusturya kanalı ORF, Hollanda'nın AVRO, Galler'den S4C, ve Fransız FTV5
kanalının ortak yapımcı olarak destekledikleri bir proje...



Kaynak
Kerime Senyücel
TRT Radyo Televizyon Dergisi, Sayı 182, Temmuz 2004, Sayfa 6 - 7









OSMANOĞLU'NUN SÜRGÜNÜ BELGESELİ BASIN BÜLTENİ - 8. BÖLÜM

OSMANOĞLU'NUN SÜRGÜNÜ
Osmanlı Tarihi, dünya tarihçileri açısından önemli bir konu. Peki, bizim
Osmanlı'ya, kendi tarihimize bakışımız nasıldır? Osmanlı'ya farklı açılardan
bakmasını en iyi bilen biz olmalıyız. Çünkü Osmanlı Dönemi, tarihimizin ve
kültür birikimimizin 700 yıla yakın bir dönemini oluşturuyor. Osmanlı'nın çok da
incelenmeyen, araştırılmayan, nesnel bir eleştirel gözle bakılmayan bölümü, son
dönemidir.

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, Kerime Senyücel'in yönetmenliğinde, bu geri
planda kalmış, kamuoyunun gündeminde çok yer almamış konuyu bir belgesel proje
ile ele almayı amaçladı ve yapımını bir EBU (Avrupa Yayın Birliği) ortak yapımı
olarak gerçekleştirdi.

"Osmanoğlu'nun Sürgünü" isimli belgesel proje 30 dakikalık dokuz bölüm olarak
hazırlandı. Proje, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemi, Cumhuriyet'in kuruluşu
ve Halifeliğin kaldırılması ile sürgüne giden Osmanlı Hanedanı'nın göç öyküsünü
konu alıyor.

Kameraman Haluk Ertuğrul, Özgün müzik Derya Köroğlu, danışman Prof. Dr
Ekmeleddin İhsanoğlu, yönetmen yardımcısı Elif Kabacaoğlu...


8. Bölüm
BEN SÜRGÜNÜN MEYVESİYİM
Osmanoğlu'nun Sürgünü belgeseli 8. bölümüyle ekranda.

"Sürgün olmanın en büyük dezavantajı insanın köklerini kaybetmesi, hiçbir yeri
benimseyemiyorsunuz." bu söz bir Osmanlı şehzadesine ait.

Türklük ve Avrupalılık ya da Türklük ve Ortadoğululuk arasında kalmış olan
Hanedan üyeleri, Türkçeyi konuşamasalar ve Türkiye'de hiç yaşamamış olsalar dahi
sorulduğunda 'Türk' olduklarını söylüyorlar.

Kimisi çocuklarını eğitim almaları için Türkiye'ye göndermeyi düşünüyor, kimisi
de Türkiye ile arasında kültürel bir bağ kurmaya çabalıyor, sürekli Türkiye'ye
gelip gidiyor.

Sürgün sırasında, yurt dışında Doğmuş büyümüş ve şimdi Türkiye'yle bir bağ
kurabilmiş Hanedan üyelerinin köklerini bulma çabasını bu bölümde
izleyebilirsiniz.

Yayın Tarihi - 4 Aralık 2006
Saat- 22.30
TRT 2








B A S I N D A B E L G E S E L
________________________________________________________________

Belgesel Bitmeden Avrupa Tv'leri Sıraya Girdi...

TRT’nin çektiği ve sürgüne gönderilen Osmanlı Hanedanı’nın günümüzdeki
üyelerinin anlatıldığı “Osmanoğlu’nun Sürgünü” belgeseli büyük ilgi gördü.
Birçok ülke, belgeseli satın almak için sıraya girdi.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı ve Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra
yurtdışına sürgüne gönderilen hanedan üyelerinin yaşadıklarını anlatan
“Osmanoğlu’nun Sürgünü” belgeseline, pek çok yabancı televizyon kanalı talip
oldu. Çekimleri yeni biten belgeselin yayın hakkını almak için Hollanda, Fransa,
İngiltere, Yunanistan, Almanya, İsveç ve Galler gibi ülke televizyonları TRT’ye
başvurdu. Yönetmenliğini Kerime Şenyücel’in üstlendiği belgesel için
Hollanda’nın devlet kanalı AVRO, TRT’yle 5 yılda 5 kez yayınlamak üzere sözleşme
imzaladı. Fransa’nın devlet kanalları France 5 ve ARTE, Yunanistan’ın devlet
kanalı ERT, İngiltere’nin devlet kanalı BBC, İsveç’in devlet kanalı STV,
Almanya’nın devlet kanalı ZDF ve Galler’in devlet kanalı S4C belgeselin yayın
hakkını almak için çalışma başlattı.

Belgesele ilgi 2003 yılında yapılan Avrupa Yayıncılar Birliği (EBU)
toplantısındaki tanıtımdan sonra başlamış. Başta Almanya olmak üzere birçok üye
ülkenin televizyon yöneticileri, Osmanlı ve hanedan üyelerinin öykülerine ilgi
duymuşlar. “Osmanoğlu’nun Sürgünü”nün çekimlerini geçen ay bitirdiklerini
belirten Kerime Şenyücel, TRT adına katıldığı uluslararası toplantılarda son
yıllarda yabancı ülkelerin İslamiyet, Ortadoğu ve Osmanlı ile ilgili programlar
yapılması için çok fazla öneri getirdiğini söyledi. Şenyücel; “Bize,
bulunduğumuz coğrafyaya, tarihimize çok fazla ilgi duyuyor Batılı ülkeler. Bu
konularda yapılacak her türlü çalışmaya ortak yapımcı olarak katılma
isteklerinin giderek arttığını gözlemliyorum.” dedi. Çekimleri Türkiye, Suriye,
Ürdün, Lübnan, Fransa, İtalya, İsviçre, İngiltere ve ABD’de yapılan belgesel
için yaklaşık 50 hanedan mensubu ile bağlantı kuruldu. Görüşülenler arasında II.
Abdülhamid’in İstanbul’daki torunu Harun Osmanoğlu’nun oğulları ve torunları, II.
Abdülhamid’in Ortadoğu’ya giden oğlu Mehmed Selim’in çocukları ile Sultan
Abdülmecid’in Lübnan’da yaşayan torunları Yavuz, Bilun ve Cynthia Alpan yer
alıyor. Montaj aşamasına gelen belgesel, Türkiye’de Nisan 2006’da 8 bölümlük
dizi şeklinde yayınlanacak. Yabancı ülkeler içinse 52 dakikalık gösterimler
hazırlandı. Hollanda’ya önümüzdeki ay teslim edilecek belgesel için lisans
ödemesinin yarısı peşin yapıldı. Diğer yarısı kasetin teslimi ile birlikte
ödenecek. Belgeselin yayın hakkını almak isteyen diğer ülkeler de önümüzdeki
günlerde TRT ile masaya oturacak.

Kaynak
Zaman
17.12.2005




Hanedan Üyeleri "Osmanoğlu'nun Sürgünü" İsimli Belgesel Nedeniyle İstanbul'da
Buluştu

TRT'nin Hazırladığı "Osmanoğlu'nun Sürgünü" İsimli Belgeselin Galası Nedeniyle
Türkiye'ye Gelen Hanedan Mensupları Üsküdar Sözbir Otel'de Akşam Yemeğinde
Buluştu. Hanedanlığın En Yaşlı Üyesi Olan Osman Osmanoğlu Tarafından Verilen
Yemeğe Osmanoğlu'nun 2 Oğlu ve Gelinleri de Katıldı. Oldukça Neşel...

TRT`nin hazırladığı ¨Osmanoğlu`nun Sürgünü¨ isimli belgeselin galası nedeniyle
Türkiye`ye gelen hanedan mensupları Üsküdar Sözbir Otel`de akşam yemeğinde
buluştu. Hanedanlığın en yaşlı üyesi olan Osman Osmanoğlu tarafından verilen
yemeğe Osmanoğlu`nun 2 oğlu ve gelinleri de katıldı. Oldukça Neşeli oldukları
gözlenen hanedan üyeleri, imparatorluğun merkezi olan Dolmabahçe Sarayı
manzarası eşliğinde yemeklerini yediler. Osmanoğlu, verdiği yemekten önce dedesi
Abdülmecit`in tablosu önünde basın mensuplarına poz verdi ve aralarında kaç
kuşak olduğunu anlattı. Akşam yemeğinden gazetecilerin kısa süreli görüntü
almasına izin verildi. TRT tarafından hazırlanan belgesel 9 Ekim`den itibaren
yayımlanacak.

Kaynak
Doğan Haber Ajansı
21.09.2006




Osmanoğlu'nun Sürgünü TRT'de...

TRT tarafından çekilen ve 9 Ekim'den itibaren yayınlanacak olan ''Osmanoğlu'nun
Sürgünü'' adlı belgeselin tanıtımı, Osmanlı hanedanı mensuplarının katılımıyla
Dolmabahçe Sarayı'nda yapıldı.

TRT tarafından çekilen ve 9 Ekim'den itibaren yayınlanacak olan ''Osmanoğlu'nun
Sürgünü'' adlı belgeselin tanıtımı, Osmanlı hanedanı mensuplarının katılımıyla
Dolmabahçe Sarayı'nda yapıldı.

Tanıtımda konuşan V. Murat'ın torunu Osman Selahattin Osmanoğlu, belgesele
kendisinin danışmanlık yaptığını belirterek, ''TRT'ye ve Milli Saraylar Daire
Başkanlığı'na çok teşekkür ediyorum.

Şu an burada 100'den fazla hanedan mensubu bulunuyor ve bazıları birbirlerini
ilk kez görme fırsatı elde ettiler'' dedi. Osmanoğlu, program dolayısıyla
hayatta olan 25 şehzadeden 13'ünün geceye katıldığını dile getirerek, ''Aramızda
şu anda hanedanın en büyük üyesi Osman Nami Osmanoğlu ve en küçüğü benim torunum
2 aylık Ziya bulunuyor'' diye konuştu.

Gecede basın mensuplarına bir açıklama yapan Osmanlı Hanedan Vakfı Başkanı Cemil
Adra da vakfın bir aile vakfı olduğunu, Osmanlı hanedanı dışında kimsenin
alınmadığını kaydederek, ''Vakfın amacı, aile geleneklerini sürdürmek, birliği
sağlamak ve ailenin tüm kanuni haklarını savunmaktır'' dedi. Vakfın tamamen
politikadan uzak olduğunun altını çizen Adra, şu ana kadar Türkiye
Cumhuriyeti'nden herhangi bir yetkiliyle görüşmeleri olmadığını söyledi.

Geceye katılan İstanbul Valisi Muammer Güler, bazı hanedan üyelerine çeşitli
hediyeler sundu. Tanıtıma, aralarında TRT Genel Müdür Vekili Ali Güney,
aralarında Bülent Osman Bey ve Kenize Murat'ın da bulunduğu hanedan mensupları
ve çok sayıda davetli katıldı. Bu arada gecenin sonunda programa katılan tüm
hanedan üyeleri Dolmabahçe Sarayı merdivenlerinde basın mensuplarına poz
verdiler.

-''OSMANOĞLU'NUN SÜRGÜNÜ'' BELGESELİ-

TRT tarafından hazırlanan 9 bölümlük ''Osmanoğlu'nun Sürgünü'' belgeseline,
Osmanlı hanedanı üyeleri ve İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Genel Sekreteri Prof.
Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu danışmanlık yaptı. Hanedan üyelerinin yaşadığı Türkiye
dışında 9 ayrı ülkede toplam 60 saat çekimin gerçekleştirildiği belgeselde çok
sayıda Tanık ve uzmanın görüşü alındı.

Belgeselin 9 Ekim Pazartesi günü yayına gireceği, ayrıca Hollanda, Fransa,
Yunanistan ve İsveç televizyonlarından da yayın taleplerinin geldiği bildirildi.
Bu arada, belgesel ile ilgili olarak hazırlanan fotoğraf sergisi de Dolmabahçe
Sarayı Milli Saraylar Daire Başkanlığı İdare Binası'nda açıldı.

Kaynak
AA
20 Eylül 2006




Osmanoğlu'nun Sürgünü
CHP, belgeselin 'amacını' sordu...

CHP İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur , TRT'de yayımlanacak ''Osmanoğlu'nun
Sürgünü'' belgeselini TBMM gündemine getirdi.

Bodur, Devlet Bakanı Beşir Atalay 'ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na
sunduğu soru önergesinde, dizinin yapımındaki amacı sordu. ''Dizide, 1924'te
sınır dışı edilen hanedan mensuplarının mağdur gibi gösterilmeleri, şimdilerde
çeşitli kurum ve kuruluşlarca sinsice yürütülen Cumhuriyet ve Atatürk
düşmanlığına güç verip katkı sağlamaz mı'' sorusunu yönelten Bodur, program için
kaç lira harcandığını öğrenmek istedi. CHP'li Bodur, önergesinde şu sorulara yer
verdi:

''Yapım giderleri TRT bütçesinden mi, yoksa başka bir kaynaktan mı sağlanmıştır?
Dizinin tanıtımı için Dolmabahçe Sarayı'nda verilen resepsiyon giderleri ve
katılımcı hanedan mensuplarının ulaşım ve barınma giderleri nasıl ve hangi
kaynaktan yapılmıştır?

TRT çalışanlarına ücretleri sözleşmeler gereği zamanında yapılabiliyor mu? TRT
Genel Müdür Vekili Ali Güney 'in mesleki orijininin köy imamlığı olduğu doğru
mu?''

Kaynak
Cumhuriyet, 23.09.2006
Ankara (AA)



Büyük Osmanlı buluşması

TRT'de 9 Ekim'de yayına girecek 'Osmanoğlu'nun Sürgünü' adlı belgeselin tanıtımı
Osmanlı Hanedanı mensuplarının katılımıyla Dolmabahçe Sarayı'nda
gerçekleştirildi

TRT tarafından çekilen ve 9 Ekim'den itibaren yayınlanacak olan 'Osmanoğlu'nun
Sürgünü' adlı belgeselin tanıtımı, Osmanlı Hanedanı mensuplarının katılımıyla
Dolmabahçe Sarayı'nda yapıldı.

Tanıtımda konuşan V. Murat'ın torunu Osman Selahattin Osmanoğlu, belgesele
kendisinin danışmanlık yaptığını belirterek, 'TRT'ye ve Milli Saraylar Daire
Başkanlığı'na çok teşekkür ediyorum. Şu an burada 100'den fazla hanedan mensubu
bulunuyor ve bazıları birbirlerini ilk kez görme fırsatı elde ettiler' dedi.

13 şehzade katıldı
OSMANOĞLU, program dolayısıyla hayatta olan 25 şehzadeden 13'ünün geceye
katıldığını dile getirerek, 'Aramızda şu anda hanedanın en büyük üyesi Osman
Nami Osmanoğlu ve en küçüğü benim torunum 2 aylık Ziya bulunuyor' diye konuştu.

Gecede basın mensuplarına bir açıklama yapan Osmanlı Hanedan Vakfı Başkanı Cemil
Adra da vakfın bir aile vakfı olduğunu, Osmanlı Hanedanı dışında kimsenin
alınmadığını kaydederek, 'Vakfın amacı, aile geleneklerini sürdürmek, birliği
sağlamak ve ailenin tüm kanuni haklarını savunmaktır' dedi.

Güler'den hediyeler
ADRA vakfın tamamen politikadan uzak olduğunun altını çizdi. Geceye katılan
İstanbul Valisi Muammer Güler, bazı hanedan üyelerine çeşitli hediyeler sundu.
Belgesele, Osmanlı Hanedanı üyeleri ve İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Genel
Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu danışmanlık yaptı. Hanedan üyelerinin
yaşadığı, Türkiye dışında 9 ayrı ülkede toplam 60 saat çekimin
gerçekleştirildiği belgeselde çok sayıda Tanık ve uzmanın görüşü alındı.
Belgesele Hollanda, Fransa, Yunanistan ve İsveç televizyonlarından da yayın
taleplerinin geldiği bildirildi.


Kaynak
Tercüman
21.09.2006




Lawrence Operasyonu

Casus Lawrence eliyle, Türklerle Arapları'ın arasına nifak tohumları saçan
İngiltere, şimdi yine aynı yöntemle kimliğini kaybetmiş Osmanlı hanedanının
üyelerini kullanmaya çalışıyor. Osmanlı hanedanı üyeleri, vakıf mallarına el
konulduğunu İleri sürerek Türkiye'den hak iddia etmeye hazırlanıyor

Devletin televizyonu TRT tarafından çekilen ve kısa bir süre sonra ekranlarda
gösterilecek olan 'Sürgündeki Osmanlılar' belgeselin tanıtımı için İstanbul'a
getirtilen Osmanlı hanedanı üyelerinin gövde gösterisi yapmaları tartışıla
dursun, çok ciddi iddialar da gündeme gelmeye devam ediyor. İddialar arasında
özellikle Avrupa'da yaşayan ve İngilizlerle kan bağı bulunan hanedan üyelerinin,
saltanattan kalan vakıf mallarına el konulduğu gerekçesiyle başvuru yapmaya
hazırlandıkları bulunuyor. İşin içinde İngiliz parmağı olduğunu belirten
gözlemciler, casus Lawrance vasıtasıyla Türklerle Arapların arasına açan
İngiltere'nin aynı yöntemle şimdi de, kimliğini ve dilini kaybetmiş Osmanlı
hanedanının üyelerini kullanarak Türkiye'yi yeni bir sıkıntının içine çekmeye
çalıştığını belirtiyorlar. Özellikle yurtdışında yaşayan hanedan üyelerinin
İngiliz oyununa geldikleri vurgulanırken, başta Dolmabahçe ve Topkapı Sarayı
olmak üzere, İstanbul'un birçok yerindeki vakıf mallarına el konulduğu
gerekçesiyle hem Türkiye'de hem de uluslararası mahkemelerde dava açmaya
hazırlanıyorlar. İngilizler, kan bağı kurdukları Osmanlı hanedan mensuplarını,
tıpkı Araplar'a yaptırdıkları gibi Türkiye'ye ihanet ettirmek için yeni bir
'Lawrence operasyonu' düzenliyorlar. Bakalım hangi hanedan mensupları devlete
karşı 'miras davası' açacak?

Lawrence kimdir?

Araplar'ı Osmanlılara karşı kışkırtıp, Türk topraklarına batılı işgal güçlerin
girmesine ön ayak olan İngiliz casusu. Thomas Edvard Lawrence 1888 de doğmuştur.
Zengin bir aileye mensuptur. Oxford Üniversitesi'nde Arkeoloji tahsil etmiştir.
Arabistan, Suriye, Mısır ve Filistin'de etütler yapmış; bir Arap kadar Arap dil
ve adetlerini, Bir Müslüman kadar Müslümanlığın şartlarını ve inceliklerini
öğrenmiş, her haliyle Şark'a intibak etmiştir. Bu bilgileriyle, Arap şeyhlerini
İngiliz altınlarıyla kandırıp, Osmanlı'ya karşı savaştırmıştır. Günümüzdeki
uzantılarına ilham kaynağı olan Lawrence, 1930 da Ağrı Dağı isyanında Kürt
aşiretlerini baş kaldırmaya teşvik eden, hudut hadiseleriyle İran'la aramızı
bozmaya çalışan Gizli kuvvetlerin başında da bulunmuştur.

Türkiye'ye ihanet
ediyorlar

Türkiye'de yaşayan Osmanlı hanedanı üyeleri, içinde İngiliz parmağı olduğu
yorumları yapılan Dolma Bahçe toplantısı ile ilgili olarak çarpıcı açıklamalar
yaptılar. Hanedanın önemli isimleri, Türkiye'ye zarar vermemek için resepsiyona
katılmadıklarını belirttiler. Dolmabahçe Sarayı'ndaki davete, Osmanoğulları'nın
en önemli katılmazken, bugüne kadar Türkiye'ye gelmemiş ve Türkçe bilmeyen
hanedan üyelerinin gövde gösterisi yapması, hanedanı ikiye bölmüş durumda.
Türkiye'de kendi topraklarında bugüne kadar huzurlu ve mutlu yaşadıklarını
belirten ailenin büyükleri, hiçbir zaman siyasetin içine girmedikleri, yapılan
bu toplantılarla siyasete çekilmeye çalışıldıklarını söylediler.

TRT'nin davetine katılmayı reddeden bir hanedan mensubu, yaptığı açıklamada "Bu
şekilde tartışma yaratacak toplantılar sadece ailemizi değil, memleketimizi de
küçük düşürür" dedi. Sürgüne gönderildikleri 1924 yılından bu yana sessiz
kaldıklarını ve basınla temas etmemeye Özen gösterdiklerini hatırlatan hanedan
mensubu konuşmasına şöyle devam etti- "Siyasetle hiçbir zaman uğraşmadık, gazete
sayfalarında bile görünmemeye çalıştık. Ama, bazı genç akrabalarımız yıllar
boyunca itina gösterdiğimiz bu kuralı şimdi unutmuş görünüyor ve kendi
reklamlarını yapmaya çabalıyorlar. Bu ülke, 600 sene boyunca ailemizin adıyla
anıldı. Bu reklam merakı, dolayısıyla sadece ailemize değil, bir zamanlar
'Osmanlı İmparatorluğu' olan Türkiye'ye de zarar verici bir hale geliyor."
TRT'nin organizasyonuna katılmayanların başında, Osmanoğlu ailesinin 95
yaşındaki "reisi" Osman Ertuğrul geliyordu. İkinci Abdülhamid'in torunu olan
Osman Ertuğrul, şu anda İstanbul'da bulunuyor.

Davete gitmeyen bir diğer önemli isim de, Sultan Vahideddin ile Halife
Abdülmecid Efendi'nin torunu olan Neslişah Sultan (Osmanoğlu). Uzun yıllardan bu
yana İstanbul'da yaşayan ve katıldığı davetlerde çekilen fotoğrafları basında
sık sık yeralan Neslişah Sultan'ın yanı sıra kızkardeşi Necla Hibetullah Sultan,
İkinci Abdülhamid'in yine İstanbul'da yaşayan torunu Neslişah Saffet Sultan,
Sultan Abdülmecid'in soyundan gelen Fevziye Sultan ile Osmanoğlu ailesinin "iki
numaralısı" olan Burhaneddin Cem de Dolmabahçe Sarayı'ndaki davete gitmediler.





Hangi hanedan?
Demek ki neymiş! Osmanlı hanedanı da artık "buralı", Osmanlı, Türk, İstanbullu
falan olmaktan çok "hanedan"mış!..
Lafı dolandırmaya, uzun uzadıya düşünmelere kalkmaya gerek yok, dün
gazetelerimizde yer alan Son Osmanlılarıın fotoğrafları yeterince çok şey
anlatıyordu.
Doğrusu ben fotoğraflara bakarken bir ayrım çizgisi koymakta zorlandım- Kim
bunlar? Burası neresi?
Monaco Prensliği mi, Osmanlı torunları mı?
Belçika kraliyet ailesi mi, yoksa Habsburgların son temsilcileri mi?

TRT tarafından yapılan "Osmanoğlu'nun Sürgünü" adlı belgeselin tanıtım gecesinde
80 yıldan sonra ilk kez bu kadar kalabalık bir şekilde buluşan hanedan
mensupları çok modern, çok Batılı ve gayet aristokratik görüntüler sergilemiş.
Bu belli!

Ama bu görüntülerde "biz"e dair bir şey var mı?
Hele o bütün sevimliliklerine karşın belli ki poz vermekten fena halde sıkılıp
somurtmuş aryan sarı saçlı, royal kravatlı küçük şehzadelere ne demeli? Bize
İsveç prenslerinden daha tanıdık, daha "yakın" bir görüntü sunduklarını
söyleyebilir miyiz?
Bu çocukların kan bağları bulunan uzak dedeleriyle; mesela sultan Abdülhamit
veya Abdülmecit'le (onların alabildiğine "yerli", Müslüman ve Osmanlı ruhuyla)
gerçekten bir bağları kalmış mıdır sizce?
Haşmet BABAOĞLU-VATAN

AKP Kıbrıs'ı
tasfiye ediyor

Hürriyet Gazetesi yazarı Tufan Türenç, Müftü Ahmet Yönlüer'in, Kıbrıs'ın, AKP
tarafından tasfiyesine aracı olduğunu belirterek şunları yazdı- "AKP, daha
doğrusu Başbakan Erdoğan, Kıbrıs'taki siyasi operasyonu Kıbrıs Müftüsü Ahmet
Yönlüer'e yaptırttı. Erdoğan, yakını olan Yönlüer'i bu operasyonu yapmak, CTP-DP
koalisyonunu devirmek ve yerine AKP'ye karşı koymayacak bir hükümet kurulması
için görevlendirdi. Müftünün bu konuda becerisi ise inanılmayacak kadar verimli
çıktı.
Din işlerini bir yana bırakan müftü, kolları sıvayıp siyaset sahnesine daldı ve
kısa zamanda koalisyon hükümetini dağıttı, Serdar Denktaş'ı devre dışı bıraktı.
Kıbrıs'ta ilk kez böyle bir oyun oynanıyor. AKP, Kıbrıs'ta müftü eliyle dini
siyasete alet etmiştir. Ada'da Batı'nın dayatmalarına boyun eğecek dikensiz gül
bahçesi isteniyor. Kıbrıs, böyle demokrasi dışı operasyonlara alışkın değil.
Böyle bir çirkinlik ilk kez yaşanıyor Kıbrıs'ta. Bütün bu çirkin gelişmelerden
sonra akılları kemiren soru şu- Hükümet, KKTC'nin tasfiyesine mi hazırlanıyor?"
Tufan TÜRENÇ-HÜRRİYET

KUPÜR
Sıra Karadeniz'e gelecek!
AKP iktidarının 'ver-kurtul' dış politikası nedeniyle, KKTC'de hak iddia eden
Rumlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurarak, Kıbrıs'taki
mülkleri için Türkiye'den 25 milyar dolar talep ediyor. Türkiye'yi köşeye
sıkıştırmak isteyen Rumlar, mülk tazminatı olarak isteyecekleri paranın
Türkiye'de olup olmadığının araştırılmasını istedi. Anadolu'nun bazı
bölgelerinde özellikle Karadeniz Bölgesi'nde de sözde Pontus'tan kalan mülkleri
olduğunu iddia eden Rumlar'ın, AİHM'den çıkacak karara göre, buradan da tazminat
talep edecekleri belirtiliyor.



Kaynak
Osman TIĞRAKLI
osmantigrakli@hotmail.com
Yeni Çağ
23.09.2006



Hanedan hortlatıcı TRT!

TBMM 1922 yılında saltanatı kaldırdı. Böylece padişahlık olayına son nokta
konuldu.

Osmanlı hanedanı da Cumhuriyet'in ilanından hemen sonra, 1924 yılında sınırdışı
edildi. Son padişah Vahdettin zaten vatana ihanet etmiş ve 1922'de bir İngiliz
zırhlısına binerek yurtdışına kaçmak zorunda kalmıştı.

Atılan bu önemli adımlarla Türk milleti padişahların kulu olmaktan çıkarıldı,
Cumhuriyet rejiminin vatandaşı oldu.

Hanedan mensuplarına yıllar sonra af getirildi. İsteyenler sade vatandaş
kimliğiyle Türkiye'ye yerleşti. Çoğu dışarıda kaldı.

Burada bir gerçeği de yazalım. İptal edilen, son verilen Osmanlı hanedanı,
Cumhuriyet rejimi aleyhine çalışma yapmadı. Sessiz sedasız oturdular. Ne
yapmaları mümkündü ki!.. Karşılarında Mustafa Kemal Atatürk isimli bir dev ve
bütün dünyaya Örnek olan Türkiye Cumhuriyeti vardı.

Aradan uzun yıllar geçti. Şimdi geldik 2006 yılına. Bu konularda artık geriye
dönüş yok. Bunu bile bile, bazı çevreler ve devlet kurumları şimdi bile "Osmanlı
ve hanedan özlemiyle" yanıp tutuşuyor. Bunların başında bugünkü TRT yönetimi
geliyor.

Türkiye'de yüzlerce televizyon kanalı var. İçlerinde en az izlenen, programları
en az rağbet gören TRT. Bu kurum ayrıca batık ve maaşları bile zor ödeyebilen
durumda.

Bu kurumu günümüzde Ali Güney isimli bir köy imamı, genel müdür vekili olarak
yönetiyor! Ekibiyle birlikte tamamen AKP'nin adamı. TRT'yi hükümet borazanı
yapmayı başaran (!) ve yayıncılıkla ilgisi olmayan biri.

* * *

Ülkemizin başka hiçbir konusu kalmamış gibi, TRT şimdi dizi hazırladı.

"Osmanlı'nın sürgünü. Bir hanedanın vatansız kalışı."

(Dizinin adını önce Son Osmanlılar koymuşlardı. İsim ve içerik Murat
Bardakçı'nın kitabından apartma idi. Bardakçı protesto çekti, değiştirmek
zorunda kaldılar.)

Amaç hanedanı gündemde tutmak, padişahlığı anımsatmak. İki gece önce bu dizi
nedeniyle Dolmabahçe Sarayı'nda görkemli bir resepsiyon düzenlendi. Hanedan
mensupları bir araya getirildi.

Kadın erkek, çoluk çocuk... Bazıları Türkçe bilmiyordu, pek çoğu Türk vatandaşı
değildi!

Bizim medyanın deyimiyle "prensler, prensesler, şehzadeler" buluştu.

Yok bayım, o günler artık çok geride kaldı. Bu ülkede kökeni ne olursa olsun
hanedan, prens, prenses, şehzade mehzade yok ve olmayacak.

* * *

Ben bu yazımda başka bir konuya değinmek istiyorum. Bizim TRT ile Osmanlıcılık
(!) arasındaki ilişkiye. Elimde TRT'nin her ay yayınladığı "Radyo Televizyon"
isimli derginin Eylül 2006 sayısı var. Bu dizi sayfalarca öyle tanıtılıyor, öyle
anlatılıyor ki, bilmeyen biri Osmanlı hanedanına acır, onlara yapılan haksızlık
(!) nedeniyle ağlamaklı olur. Hanedan, devletin dergisinde yazı ve
fotoğraflarla, öve öve, acındıra acındıra bitirilemiyor.

Bunu yapan, devletin kurumu. Cumhuriyet rejiminin TRT'si. Ama onlara örneğin bir
Atatürk belgeseli ısmarlasanız gülüp geçerler.

* * *

Şimdi burada TRT'ye soruyorum. Dolmabahçe'de düzenlenen görkemli resepsiyona
yurtdışından ve Türkiye'den çağrılan 100'den fazla hanedan mensubunun yol ve
otel parasını, ziyafet masraflarını kim örgütleyip ödedi?

Devlet kurumları, saray resepsiyonundan para aldı mı? Almadıysa niçin!

(Parantez açıyorum. İstanbul Valisi de ziyafete katıldı ve bir şehzadeye
üzerinde Osmanlı tuğrası bulunan bir vazo armağan etti. Bravo!)

Dizinin maliyeti ne kadar? Beş kuruşa muhtaç TRT bu parayı nereden buldu?

Bu yakışıksız olaya alet olmayan birileri de vardı. Örneğin, "hanedanın" en
yaşlı üyesi Osman Ertuğrul (95) ve Neslişah Osmanoğlu (85) İstanbul'da oldukları
halde protesto edip gelmediler.

* * *

Ne acıdır ve ne günlere kaldık!.. Osmanlı hanedanını hortlatmaya, acındırmaya
kalkışan kurum devletin TRT'si.

Osmanlı'yı yeniden hain Vahdettin'in yaşayıp kaçtığı Dolmabahçe'ye -bu kez
resepsiyonla- döndürmeyi başaran yine TRT.

Köy imamı yönetiminde hızla yol alıyorlar! Ellerinden gelse daha fazlasını
yapacaklar ama bizler, milyonlarca Cumhuriyet evladı buradayız.

Bu arada TRT'ye bir soru sorayım, araştırıp haber yapsınlar. Acaba bu
resepsiyona katılan bazı hanedan mensupları devlete karşı "miras davası" açma
hazırlığı yapıyor mu? "Atamız padişahlardan kalan malı mülkü ve ziynet
eşyalarını bize verin" demek için çalışmalar başlatıldı mı?

İmam genel müdürün TRT'si için güzel bir haber olur!


Kaynak
Hürriyet
22 Eylül 2006
Emin Çölaşan
ecolasan@hurriyet.com.tr