Yapım Tarihi - 2015
Süresi - 00:28:00
Format - Belgesel, Renkli, Kürtçe
Yönetmen Director - Veysi Altay
Görüntü Yönetmeni Cinematography - Veysi Altay
Kurgu Editing - Veysi Altay
Ses Sound - Semih Yıldız
İletişim Contact - veysialtay@hotmail.com
‘‘Nû Jin’’ (Yeni yaşam, yeni kadın) adlı belgesel ‘Kadın yaşamdır. Yaşam
direniştir. Direniş de Kobanê’dir’ sloganıyla Kobanê’de IŞİD’e karşı YPJ
saflarına katılan Elif Kobanê (18) adlı savaşçının bir günlük yaşamını konu
alıyor. ‘‘Nû Jin’’ ayrıca IŞİD’in 15 Eylül’de Kobanê’ye saldırısına ve YPG,
YPJ’nin bu saldırıya karşı 5 aylık direnişine bir kadın savaşçının yaşamı
üzerinden ayna tutmaya çalışıyor.
‘‘Nû Jin’’ (new life, new women) depicts the daily life of a woman guerilla,
Elif Kobanê (18), joining in the Women’s Protection Units (YPJ) in their battle
against ISIS with the slogan ‘Woman is life. Life is resistance and resistance
is Kobanê’. The documentary relates the ISIS assault of 15 September 2014 and
the five-month resistance by the YPJ and People’s Defense Units (YPG) through
the lens of Elif Kobanê.
8. Documentarist İstanbul Belgesel Günleri, Gösterim Seçkisi. 2015
7. Hangi İnsan Hakları? Film Festivali, Direniş Öyküleri Bölümü, Gösterim
Seçkisi. 2015
6. Yılmaz Güney Kürt Film Festivali, Film Gösterimi. 2015
2. Axtamara Film Günleri, Belgesel Film Gösterimleri Seçkisi. 2015
11. İşçi Filmleri Festivali, İstanbul Gösterim Seçkisi. 2016
4. Filmamed Belgesel Film Festivali, Tematik Bölüm, Direniş Filmleri Gösterim
Seçkisi. 2016
Kaynak
Documentarist İstanbul Belgesel Günleri
Veysi Altay ve Dicle Anter’e hapis cezası
Kobani’de IŞİD’e karşı savaşta yer alan üç kadının yaşamının anlatıldığı “Nû Jîn”
belgeselinin yönetmeni Veysi Altay ve filmin Batman’da Yılmaz Güney Sinema
Salonu yöneticilerinden Dicle Anter’in yargılandığı davada karar duruşması
yapıldı. Mahkeme heyeti, Anter’e 2 yıl 1 ay, Altay’a ise 2 yıl 6 ay hapis cezası
verdi.
“Nû Jîn” (Yeni Yaşam) belgeselinin yönetmeni Veysi Altay ve filmin gösterildiği
Batman Belediyesi Yılmaz Güney Sinema Salonu eski Müdürü Dicle Anter’in “örgüt
propagandası” suçlamasıyla yargılandıkları karar duruşması Batman 2. Ağır Ceza
Mahkemesi’nde yapıldı.
Duruşmaya, yönetmen Veysi Altay, Batman Belediyesi Yılmaz Güney Sineması’ndaki
müdürlük görevinden Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen Dicle Anter
ve avukatları katıldı. İddia makamı, esas hakkındaki mütalaasını tekrarlayarak,
Anter ve Altay’a “örgüt propagandası” suçundan hapis cezaları verilmesini talep
etti. Ardından söz alan Anter’in avukatı İzzet Kurtbaş, Belediye Kültür
Müdürlüğü’nün gösterime izni verdiğini vurgulayarak, ”Onayın ardından müvekkilim
de alt kadrolara talimat vermiş ve gösterim yapılmıştır. Bunun suç olup olmadığı
bilinemez. Bilecek konumda da değildir. Mütalaaya katılmıyoruz, suçlayacak bir
husus yoktur. Müvekkilimin beraatını talep ediyoruz” dedi. Veysi Altay’ın
avukatı Mehmet Bağatır ise, “Nû Jîn” filmiyle IŞİD’e karşı mücadele sırasında
Kobani kent merkezinde yaşananların anlatılmaya çalışıldığını kaydetti.
Bağatır, “Müvekkilim hayatını riske atarak savaşın çirkinliğini anlatmaya
çalışmıştır. Söz konusu belgesel film, dünya çapında ödüllere sahip bir filmdir;
dünya bunu terör örgütü propagandası olarak değerlendirseydi ödül vermezdi” dedi
ve ekledi: “Belgeselin suçlama konusu olan afişinde bir kadının kucağında köpek
yavrusu vardır; savaştan tüm canlıların etkilendiğini gösteren bir karedir bu.”
Dicle Anter ise suçlamaları kabul etmediğini belirterek, “Belgeselin gösterimde
olduğu sürede herhangi bir yasaklamanın olmadığı ve bize bu konuda hiçbir
bilgilendirme yapılmadığı, daha sonra gelen bir yasaklamanın da o dönem için bir
suç teşkil etmeyeceğini ifade etmek istiyorum. Gösterimin olduğu dönemde yasaklı
olmayan bir belgesel filmin, Batman Belediyesi’ne ait bir binada gösteriminden
dolayı, üstelik görevini yapan bir belediye çalışanı olarak nasıl suç işlediğimi
anlamakta zorlanıyorum” şeklinde konuştu.
Altay ve Anter’e hapis cezası
Savunmaların ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, belgeselde “örgüt
propagandası” yapıldığı iddiasıyla yönetmen Veysi Altay’a 2 buçuk yıl hapis
cezası verdi. Mahkeme, filmin gösterildiği salon yöneticilerinden Dicle Anter’e
ise 2 yıl 1 ay hapis cezası verdi. Öte yandan Anter ve Veysi Altay’a ‘yurt
dışına çıkış yasağı’ konuldu.
Avukatlar karara itiraz edecek
Duruşmanın ardından kararı değerlendiren Dicle Anter, “Bu ülkede neyin suç olup
olmadığını bilmiyoruz artık; cezayı alt sınırdan uzaklaştırmanın hiçbir geçerli
sebebi yok. 2 yıl 1 ay verilmesi bilinçlidir, 2 yılın altında kalsa
ertelenebilecek olan ceza, böylece yatarı olan bir cezaya dönüştürüldü” dedi.
Altay ve Anter’in avukatları da kararı hukuka aykırı, cezanın alt sınırdan
uzaklaştırılmasını ise ağır bir yaklaşım olarak değerlendirdi. Avukatlar,
gerekçeli kararın açıklanmasının ardından karara itiraz edeceklerini açıkladı.
13 Şubat 2019
Kobanê direnişi 'Nu jîn' ile beyaz perdeye taşınıyor
IŞİD'e karşı YPG/YPJ savaşçılarının direnişinin sürdüğü sırada Kobanê'de kalan
Yönetmen Veysi Altay, en şiddetli çatışmaların yaşandığı sürede çektiği görüntü
ve yaptığı röportajları 'Nu Jîn' adlı belgeselde bir araya getirdi.
Kobanê direnişi, belgesel film ile film sevenlerin karşısına çıkıyor. Kobanê'de
en şiddetli çatışmaların yaşandığı süreçte kentte bulunan Yönetmen Veysi Altay,
çektiği görünler ve yaptığı röportajlardan oluşan belgesel, Yapım 13,
Mezopotamya Sinema ve Ortadoğu Sinema Derneği'nin katkısıyla beyaz perdeye
taşıdı. 45 dakikalık belgesel filmde, Kobanê direnişinde yer alan 3 YPJ ve bir
YPG savaşçısının ana karakterleri oluşturuluyor. Yeni yaşamdan ismini alan "Nû
Jîn" adlı belgesel, "Kadın yaşamdır, yaşam direniştir, direniş de Kobanê'dir"
sloganıyla, Kobanê'de IŞİD'e karşı YPJ saflarına katılan Elif Kobanê, Viyan
Peyman ve Arjîn adlı YPJ savaşçılarının Kobanê de yaşanan savaşın içindeki
yaşamlarını konu alıyor. Belgesel, 3 Eylül'de saat 19:30'da, Şişli Kent Kültür
Merkezi'nde izleyiciyle buluşacak
Belgeselin Kobanê'deki mücadelenin küçük bir kesintisini oluşturduğunu belirten
Altay, "Adı Nujîn yani yeni yaşam. Kobanê'de direniş ile birlikte ortaya çıkan
yeni bir yaşam, yeni bir ideoloji, yeni bir felsefe, yeni bir Ortadoğu
şekillenmesi ve onunda Kobanê'de somut bir örneği vardı. Orada kurmaya
çalıştıkları sistemin ismini filme verdik. Hem Nujîn, hem Nujin yani yeni yaşam,
yeni kadın. Kürt kadınları herkesin bildiği gibi o direnişte öncülük ettiler. Bu
filmde o büyük mücadelelerinin küçük bir kesitini anlatıyor" diye kaydetti.
'KOBANÊ'DEKİ DURUMU DIŞARI AKTARMAYA ÇALIŞAN GAZETECİLERDİK'
Filmin çok zor koşullarda çekildiğini belirten Altay, "Kobanê'de yaşanan savaş
içerisinde çektiğimiz görüntülerler oradaki durumu dışarıya ulaştırmak isteyen
gazetecilerdik" dedi. Kobanê'ye girdiği ilk zaman bir belgesel projesinin
olmadığını dile getiren Altay, "Bu fikri düşünecek bir zamanımız bile yoktu.
Sıcak bir dönemdi. Çok zor şartlarda yapılan çekimler ve bir çalışma. Sonrasında
yaptığımız çalışmayı bir belgesele dönüştürebilir miyiz fikri doğdu. Sonrasında
da bir belgesele dönüştürdük" dedi.
'KOBANÊ DİRENİŞİNİ KADIN SAVAŞÇILAR ÜZERİNDEN ANLATMAYA ÇALIŞTIK'
Belgeselin sadece Kobanê'de inşa edilen yeni yaşam mesajını içermediğini
kaydeden Altay, "Kobanê bir direniş kalesidir. Kobanê'de aslında bir direniş var
ve bu direnişin yanında birde yeni bir yaşamın inşası var. Bildiğimiz gibi
Kobanê direnişi, kendi tarz ve yaşamıyla dünya gündemine girmiş bir direniştir.
Küçükte olsa o direnişi kadın savaşçılar üzerinden anlatmaya çalışıyoruz" dedi.
'4 KARAKTERDEN 2'Sİ HAYATINI KAYBETTİ'
Belgeselin kendisi için direnişe bir borç anlamı taşıdığını dile getiren Altay,
"Belgeselin 4 karakterinden 2'si savaşta yaşamını yitirdi. Hatta bir arkadaş,
yaptığımız röportajdan iki saat sonra yaşamını yitirdi. Yine Viyan Peyman'ın
hikayesini anlatıyor. Onların anısına da böyle bir film çalışması oldu" diye
kaydetti.
Sanatçılara çağrı yapan Altay, "Kobanê hak ettiği ilgiyi görmedi ama kesinlikle
sanatçıların ilgi odağı olmak zorunda. Çünkü orada her türlü iz var" dedi.
Altay, şu ana kadar devletin halka yaptığı zulümleri konu alan filmler çektiğini
ancak bu defa bir halkın kendi direnişini konu aldığını ve bunun da Nujîn'i
diğer filmlerinden ayırdığını söyledi. (DİHA)
28 Ağustos 2015
evrensel.net
Kobanî direnişi film oldu
Kobanî'de IŞİD'e karşı verilen mücadele sırasında yaşanan savaşın tanığı olan
Yönetmen Veysi Altay çektiği görüntüleri Nû Jîn- Yeni Yaşam adıyla belgesel film
yaptı.
Kobanî'de IŞİD'e karşı verilen mücadele sırasında yaşanan savaşın tanığı olan
Yönetmen Veysi Altay çektiği görüntüleri Nû Jîn- Yeni Yaşam adıyla belgesel film
yaptı. Filmin Diyarbakır'daki galası 11 Ekim'de Cegerxwîn Kültür Merkezi'nde
saat 19:00'da yapılacak.
Kobanî'deki halkın IŞİD'e karşı verdiği direniş mücadelesi belgesel film oldu.
Kobani'de en şiddetli çatışmaların yaşandığı süreçte kentte bulunan Veysi Altay,
çektiği görüntüleri 45 dakikalık bir filmle beyazperdeye taşıdı. Nû Jîn- Yeni
Yaşam adlı yapım, üç YPJ (Halk Savunma Birliklerinin Kadın Gücü) ve bir YPG
(Halk Savunma Birliği) gerillasının hikayesine odaklanıyor. Film; "Kadın
yaşamdır, yaşam direniştir, direniş de Kobanî'dir" sloganıyla, Kobanî'de IŞİD'e
karşı, Elif Kobanê, Viyan Peyman ve Arjîn adlı gerillaların kentte devam eden
savaşın içindeki gündelik yaşamı ve verdikleri mücadeleyi konu alıyor. Film
IŞİD'in 15 Eylül'deki Kobanî saldırısına karşılık savaşçıların 5 aylık
direnişine ayna tutuyor.
3 Eylül'de İstanbul'da galası yapılan filmin Diyarbakır'daki gösterimi ise
Cegerxwîn Kültür Merkezi'nde saat 19- 00 da yapılacak. Yapım 13, Ortadoğu Sinema
Derneği ve Kayapınar Belediyesi'nin katkılarıyla gerçekleşen film izleyicilerini
bekliyor.
Yönetmen Altay, belgeselin, Kobanî'deki mücadelenin küçük bir kesitini
oluşturduğunu ve bu direnişle ortaya çıkan yeni bir yaşam ve Ortadoğu
şekillenmesinin örneği olduğunu söylüyor. Kobanî'de kurulmak istenen sistemin
adını filme verdiklerini belirten yönetmen, Kobanî'de yaşanan savaş içerisinde
çektiği görüntüleri kamuoyuna yansıtmak isteyen bir gazeteci olarak orada
bulunduğu ifade ediyor. Altay, "Film fikrini düşünecek zamanımız bile yoktu.
Sıcak bir dönemdi. Çok zor şartlarda çekimler yaptık. Sonrasında yaptığımız
çalışmayı bir belgesele dönüştürme fikri doğdu" şeklinde konuşuyor.
Belgeselin kendisi için direnişe ödenen bir borç anlamı taşıdığını da dile
getiren Altay, 'Belgeselin dört karakterinden ikisi savaşta yaşamını yitirdi.
Hatta bir arkadaş, yaptığımız röportajdan iki saat sonra yaşamını yitirdi.
Onların anısına da böyle bir film çalışması oldu' diyor.
Veysi Altay'ın mayın mağdurlarını anlatan "Eksik Hayatlar", Cizre'de 1990-95
yılları arasında devlet tarafından kaybedilen ya da katledilen insanların
hikayelerini anlatan "Faîlî Dewlet" ve 33 yıl boyunca oğlunu arayan Berfo
Ana'nın hikayesini anlatan "Berxwedana 33 salan-Dayika Berfo" (33 Yıllık
Direniş-Berfo Ana) adlı belgesel yapıtları bulunuyor. Ayrıca "Em ên Wenda"
(Kaybolan Biz) adlı kayıpları ve Cumartesi Anneleri'nin mücadelesini anlatan
kitap da Altay'ın çalışmaları arasında.
gazeteciler.com
'Kobane bize gösterdi - 'Nû Jîn' (Yeni Yaşam) mümkün'
Kobane direnişini, bugün ikisi hayatta olmayan üç kadın üzerinden anlatan
Mezopotamya Sinema Komünü'nden Veysi Altay'ın yönettiği 'Nû Jîn' (Yeni Yaşam)
adlı belgeselin galası Şişli Kent Kültür Merkezi'nde yapıldı. Sanatatak'tan
Ayşegül Sönmez'in sorularını yanıtlayan Veysi Atay, "Yeni yaşam mümkün. Tam da
Kobane bize bunu gösterdi" diyor.
Kobane savaşıyla ilgili yapılmış en taze belgesel ‘Nû Jîn’ (Yeni Yaşam),
özellikle gerçek savaş sesini yanılsamasız aktarışıyla, yani o doğal sesiyle,
bitmiş bir belge olmaktan ziyade deneysel bir film etkisine sahip. O yüzden bir
belgesel ve ondan çok daha ötesi... Yönetmen Veysi Altay, kadınları filmin
merkezine koyarak onların bakış açılarıyla bu adaletsiz savaşı belgelemeye
girişmiş. Kadın kahramanların gözünden savaş ve gündelik savaş, duygu sömürüsü
yapmadan akıyor. Filmin en etkileyici sahnesi, filmin kahramanlarından Elif’in
sabah yatağından kalkarken gördüğü kameradan rahatsız olarak yorganını üstüne
çekişi. En etkileyici öğesi ise sesi. Aslında filmin sesi filmin en büyük
kahramanı, gizli anlatıcısı. Zaman zaman rüzgarın doldurduğu ve bir şey
duymamızı olanaksızlaştırdığı ses, gerçeklik duygumuzu körüklüyor. Tamamen yerle
bir olmuş kentin içinden yaşam çıkarmaya çalışan Kobaneli direnişçilerin gülmesi
çok etkileyici bir de... Ağız dolusu gülmeleri. Her fırsatta. Tankların,
bombaların, kanlı savaşın ortasında... Yarından emin, dünyanın yarın daha iyi
bir yer olacağını düşünmeleri, bu uğurda yarın yaşamamayı bile göze almaları,
Yarın’a olan inançları kesinlikle seyirlik.
‘Yeni Yaşam’ mümkün mü? Kobane bize bunu mu gösterdi?
Öncelikle belgeselimiz, ‘Nû Jîn’ (Yeni Yaşam) “Kadın yaşamdır. Yaşam direniştir.
Direniş de Kobanê’dir” sloganıyla Kobanê’de IŞİD’e karşı YPJ saflarına katılan
Elif Kobanê (18) Viyan Peyman ve Arjîn adlı üç kadının Kobanê’de savaşın
içindeki yaşamlarını konu alıyor. ‘Nû Jîn’ ayrıca IŞİD’in 15 Eylül’de Kobanêye
saldırısına ve YPG, YPJ’nin bu saldırıya karşı 5 aylık direnişine üç kadın
savaşçının yaşamı üzerinden ayna tutmaya çalışıyor. Yeni yaşam mümkün. Tam da
Kobane bize bunu gösterdi. Aslında sadece Kobanê değil, Rojava ve Rojava’da
oluşan sistem bize yeni yaşamın mümkün olduğunu gösterdi. Çünkü Ortadoğu ’ya
yabancı, diktatörlüklere karşı, insanların kendini sömürgelerden uzak
yönetebilme imkanı sağladı. Bu da yeni yaşam anlamına geliyor. Bu sistem,
Kobanê’deki direnişle birlikte dünya gündemine geldi ve somutlaştı. Çünkü işe
kadınlar el attı ve bu konuda çok kararlı görünüyorlar. IŞİD’e karşı verdikleri
mücadelede de bunu gösterdiler.
Filmi çekerken yaşadıklarınız filme mi benziyordu?
Evet. Aslında tam film sahneleri gibi. Gerçek olmayacak kadar büyük bir kadın
direnişi vardı. Tabiki sadece kadınlar yoktu direniş saflarında. Ama Kobanê’deki
devrime kadınlar öncülük ediyordu. Aslında Kobanê’deki insanların tek istediği,
yaşadıkları yerde ölmekti. Ama ona karşı her şeyi yok eden, talankâr, işgalci,
katil sürüsü IŞİD vardı. Öyle olunca da Kobanê’de her kare film gibiydi. Savaş
ahlakı yoktu. Ekolojiye, insana, doğaya, tarihe, hayvana dair ne varsa IŞİD
tarafından yok edilmeye çalışılıyordu. Şehir harabeydi. Köylerde insanlar yoktu.
Her gün yüzlerce bomba düşüyordu. Ortalık keskin nişancılardan geçilmiyordu.
Günün ve gecenin her saatine kurşun ve bomba sesleri hakimdi. Kürt kadınları ve
erkekleri Kobanê düşmesin diye kendi bedenlerini tanklara ve toplara karşı bütün
dünyanın gözü önünde siper ediyordu. Ve biz buna şahitlik ediyorduk. Bir
gördüğümüz savaşçıyı birkaç saat sonra artık göremiyorduk. Orada yaşamayan ve o
direnişi göremeyenlere anlatmak çok zor. Kesinlikle yerinde görmek çok başka bir
şey.
Sürekli travmayla uğraşan bir belgesel yönetmeni olarak kendinizi nasıl
konumlandırıyorsunuz, bu da bir travma değil mi?
Devletin Kürdistan’ın en verimli arazilerini mayınlamasından dolayı bir sürü
mayın mağduru insan var. Onların mağduriyetiyle ilgili belgesel çektim. Yine
devletin Cizre’de bugün olduğu gibi 1990’lı yıllarda 3-4 yıl içinde katlettiği,
kaybettiği ve mezarsız bıraktığı insanların hikayesini anlatan ‘Faîlî Dewlet’
adında bir belgesel çektim. Yine 33 yıl boyunca devletin kaybettiği oğlunu
arayan, bulamadan gözleri açık giden toplumun vicdanı Berfo Ana’nın ‘33 Yıllık
Direniş-Berfo Ana’ adlı belgeseli çektim. Bunların her biri ayrı bir travma
durumu. Kendimi devletin insanlığa, özelde Kürtler’e karşı işledikleri suçları
deşifre eden ve etmeye çalışan bir konumda görüyorum. Bundan da çok memnunum.
Aslında kesinlikle bir travma, çünkü artık devlet kafası ve katliamcı yaklaşımı
bizi öyle bir noktaya getirdi ki, çay içerken, yemek yerken, tatile giderken,
eğlenirken, uyurken bile vicdan azabı duyduğumuz bir noktadayız. Çünkü her gün
Cizre’de, Amed’te (Diyarbakır), Hakkari’de, Şırnak’ta katliam haberi alıyoruz.
Bunun kendisi bile ciddi bir travma. Ama bir şey yapmamak daha büyük bir travma
olabilirdi. Bir şeylerle uğraşmak ve üretim içinde olmak, travmatik durumu belki
biraz erteliyor. Şu an çok farkında değilim!
Bu pozisyonunuz üzerine konuşalım...
Konuşalım!
Nerede duruyor belgeleyen? Siz?
Benim uğraştığım belgeseller gerçeğin tam ortasında duruyor. Devletin katletme
refleksine karşı vicdan savaşı veren insanların direnişi ve hikayesini
insanların kendi dilinde ve yarattıkları mücadele gözünden gereçeğin tam
ortasında duruyor. Ben de devletin katliamcı yönüne karşı direnenlerin tam
yanında durmaya çalışıyorum. Çünkü kendim de o mücadelenin bir parçasıyım.
Özne bir yandan, çünkü savaşın ortasında o da savaşa karşı konumlanmış oluyor...
Belge nedir? Belgelemek? Kurgu değil mi aslında belgesellerin hepsi? Kurmacayla
belgeseli birbirinden ayıran en temel şey nedir sizce?
Her insanın olduğu gibi belgeleyenin de hatta belgeleştirenin de bir özne olarak
belli değerler çerçevesinde konumlanması kadar doğal bir şey yok. Bu sanatta da
savaşta da ve hayatın diğer alanlarında da böyle işlemekte. Tabi ki
belgesellerin hepsi bir şekilde gerçeğe yakın kurgulardır. Her ne kadar
hikayeler gün gibi gerçekte olsa da, belgeleyen kişi durduğu yerden
değerlendirerek bir şekilde olayı kurguluyor. Yani kurgu ve gerçek iç içe geçmek
zorunda.
Etik ve estetik çatışıyor mu bazen? Böyle otantik durumlarda? Savaş halinde?
Benim yaptığım işlerde bazen değil her zaman etik ve estetik çatışıyor. Açıkçası
ben kendi belgesellerimi yaparken etiğe çok daha fazla önem veriyorum. Çünkü,
insanların kendi kanıyla, mücadelesiyle, direnişi ve mağduryetiyle yazdığı bizim
de çektiğimiz belgeseler de etik çok daha ön planda. Bu estetiği yok saymak
anlamına gelmiyor tabiki. Özellikle son çektiğim Nûjîn belgeselinde, hiç bir
estetik kaygım olmadı. Çünkü sıcak savaş halindeydik. insanlar gözlerimizin
önünde yaşamlatını yitiriyorlardı. Açıkçası benimde oradan belgesel çıkartmak
gibi düşüncem yoktu. Sadece dünyanın merak ettiği basınında Kobanê içinde
olmadığı ve ilgi göstermediği bir dönemde, Kobanê de neler oluyoru anında
haberleştirmekti. Ondan dolayıda estetik biraz geri plandaydı. Ama belgeseli
kurgularken estetiğe hakettiği kadar önem vermeye çalıştık. ‘Nû Jîn’
belgeselinde 4 karekterimiz var; 3 YPJ’li kadın direnişçi, bir erkek YPG
direnişçisi. Bir arkadaş ropörtajdan 2 saat sonra yaşamın yitirdi, bir başka
kadın direnişçi ise 1 ay sonra yine IŞİD’le mücadelede yaşamın yitirdi. Yani
belgeselin kahramanlarının yarısı şu an aramızda değil.
Tarih yazımı yaptığınızı düşünüyor musunuz mesela?
Kesinlikle. Çünkü coğrafyamızda belge, gerçeği kayıt altına alma çok
önemsenmiyor. Benim yaptığım çalışmalar tarihte ne kadar yerini alır bilmiyorum
fakat bu tür çalışmalar tamamıyla kanla ve direnişle yazılan tarihi
belgelemektedir. Gelecekte insanlar gerçekleri ve yaşanları bu tür kalıcı
çalışmalardan öğrenecekler.
Kobane geçtiğimiz yüzyıldan en çok neyi hatırlatıyor?
Kadının gücünün ve direnişinin yeni bir dünyayı ve yaşamı kurabileceğini
hatırlatıyor. Ayrıca Stalingrad direnişini.
Bu belgesel sinemalarda gösterilecek mi?
Türkiye'de sinemalar gösterir mi, bilmiyorum. Süreç değişti. Herkes (özellikle
yazılı ve görsel basın) doksanlı yıllarda nerde duruyorsa, aynı yerinde durmaya
başladı. Devletin diliyle konuşmaya ve yalan yanlış bir sürü haber yapmaya
başladı.Türkiye devletinin de bir şekilde desteklediği katiller sürüsü (IŞİD)
ile ilgili mücadele eden ve direnen insanların hikayesini sinemalar gösterirler
mi bilmiyorum. Gösterecekler varsa tabii ki gösterilmesini isteriz. Zaten
Türkiye'de daha önce sansürle gündeme gelmiş hiçbir festivale filmi göndermeyi
düşünmüyorum. Fakat Kürdistan'da köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir, filmi
göstermeyi düşünüyoruz. Tabii ki Batı'dan talep olursa, belgeseli göstermek çok
iyi olur. Oluşan bir sinema meclisimiz var meclis ve sineme komünleri üzerinden
her yere ulaştırmayı ve küçük de olsa Kobanê'de direnen insanlara borcumuzu
ödemeye çalışacağız.