Yapım Tarihi - 2013
Süresi - 00:44:00
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe, HD, 1080p, 16:9
Yönetmen - Didem Şahin
Yapımcı - Didem Şahin
Yapım - Al Jazeera Turk
Senaryo - Didem Şahin
Kurgu Yönetmeni - Çetin Timur
Görüntü Yönetmeni - Meliko Adriani
Yönetmen Yardımcısı - Gençer Tatar
Prodüksiyon Asistanı - Kübra Yücel
“Nereden geldiğini bilmediği için nereye gideceğini de bilmiyordu” Alex Haley
“2014 Soçi Kış Olimpiyatları” muhaliflerinin “Anti Maskot”larını arama serüveni
ile tarihlerine sahip çıkan Kafkasyalıların hikayesi”
2014 Kış Olimpiyatları, Rusya'nın Soçi şehrinde, 'Çerkes Sürgünü'nün
gerçekleştiği topraklarda yapıldı. Dünya'daki en büyük diasporayı oluşturan
Çerkesler, soykırımın 150.yıldönümü olan 2014'te, Olimpiyatların atalarının
mezarları üzerinde yapılmasına 'Hayır' dediler.
Bununla birlikte, Soçi müsabakaları, UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan ve
koruma altında olan Kafkasya doğal yaşam alanları, Soçi Milli Parkı üzerinde
tesis edildi. Dünya çapındaki çevre örgütleri bu durumun gerçek bir çevre
felaketine yol açacağını söylediler ve 'Hayır' dediler.
No Sochi! Belgeseli, sembolik bir yarışma olan Anti - Maskot yarışmasına katılan
Kafkasyalı çizer Aydan Çelik'in öznel hikayesinden yola çıkarak yapılandırdığı
anlatı ile Kafkas-Rus çatışmasının tarihsel kökenlerinden bugüne uzanan ve son
olarak kendini en somut şekilde Soçi Olimpiyatları'nda var eden Rusya'nın
Kafkasya politikasını irdeliyor.
2014 Kış Olimpiyatları, 7-23 Şubat tarihleri arasında Rusya'nın Soçi şehrinde, "Çerkes
Soykırımı"nın gerçekleştiği topraklarda yapılacak. Bugün dünyadaki en büyük
diasporayı oluşturan Çerkesler, soykırımın 150. yıldönümü olan 2014'te,
Olimpiyatların atalarının mezarları üzerinde yapılmasına "hayır" diyorlar.
Bununla birlikte, Soçi Müsabakaları, UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan ve
koruma altında olan Kafkasya doğal yaşam alanları, Soçi Milli Parkı üzerinde
tesis edilmekte. Dünya çapındaki çevre örgütleri bu durumun gerçek bir çevre
felaketine yol açacağını söylüyor ve "hayır" diyorlar.
"No Soçi" belgeseli, "Soçi 2014 Kış Olimpiyatları" muhaliflerinin eylemlerinde
kullanacakları "Anti- Maskot"larını arama serüveni ile tarihlerine, topraklarına, kimliklerine
sahip çıkma mücadelesi veren Kafkasyalıların hikâyesine tanıklık ediyor.
Belgesel, sembolik bir yarışma olan Anti - Maskot yarışmasına katılan Kafkasyalı
çizer Aydan Çelik'in öznel hikâyesinden yola çıkarak yapılandırdığı anlatı ile
Kafkas - Rus çatışmasının tarihsel kökenlerinden bugüne uzanan ve son olarak
kendini en somut şekilde "Soçi Olimpiyatları"nda var eden Rusya'nın Kafkasya
politikasını irdeliyor.
13 Aralık 2013 19:00 - 20:00
TMMOB Mimaelae Odası İstanbul büyükkent Şubesi, Karaköy
• Filmin karakterleri ve yönetmeni ile söyleşi yapılacaktır.
“No Sochi” İstanbul Gösterimine Yoğun Katılım
“No Sochi” belgeselinin İstanbul özel gösterimi gazeteciler, akademisyenler ve
İstanbul’da yaşayan Çerkeslerden oluşan yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.
Levent Kültür Merkezinde yapılan özel gösterimde yoğun katılım sebebiyle
belgesel iki seans halinde izleyiciler ile buluştu. Her seansın ardından
gerçekleştirilen söyleşiler esnasında izleyiciler, Yönetmen Didem Şahin ve
belgeselin ana karakteri Aydan Çelik’e sorularını sorma imkanı buldu.
Çerkes olan yazar ve çizer Aydan Çelik’in gözünden Çerkesler’in Soçi
Olimpiyatları’ndan nasıl etkilendiklendiğini anlatan “No Sochi” Belgeseli aynı
zamanda Çerkesler’in olimpiyat, soykırım ve Soçi üstüne Duygu ve düşüncelerini
aktarmaya çalışıyor. “No Sochi” aktivistlerinin mücadelelerini de detaylı bir
şekilde anlatma çabası içinde olan belgeselde Rus tarafının görüşlerine de yer
veriliyor. Soci gerçeğini tüm yönleriyle irdelemeye çalışan No Sochi’ de,
aktivistlerin karşı karşıya kaldıkları baskılar da izleyicilere sunuluyor.
Didem Şahin’in Al Jazeera Türk için yönetmen ve yapımcılığını yaptığı belgesel,
daha önce Uluslararası Al Jazeera Belgesel Film Festivali’nde finale kalmayı
başarırken, yine kanal tarafından yayın akışı içinde sıklıkla yer almaya devam
ediyor.
16 Aralık Pazartesi akşamı gerçekleştirilen İstanbul özel gösterimin ardından
açıklamalarda bulunan Yönetmen Didem Şahin, “No Sochi” nin önümüzdeki günlerde
Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde, üniversitelerde ve yurt dışında bir çok
gösterim yapacağını belirtti.
17 Ara, 2013
caucasusforum.org
Soçi için- “No Sochi!”
Didem Şahin'in Al Jazeera Türkçe için hazırladığı “No Sochi”nin Ankara'dan sonra
bir gösterimi de İstanbul'da yapıldı.
2014 Soçi Olimpiyatları, büyük Çerkez soykırımının 150. yılında yapılacak.
Çerkezler gerçekleştirdikleri birçok eylem ve etkinlikle soykırımın 150.
yıldönümünde Çerkezya'nın başkentinde yapılacak olimpiyatlara karşı seslerini
duyurmaya çalışıyorlar. Çerkezlerin dünyaya duyurmaya çalıştıkları öfkeli
çığlıklarına önemli bir katkı da Didem Şahin'in “No Sochi” adlı belgeseli oldu.
Didem Şahin'in Al Jazeera Türkçe için hazırladığı “No Sochi”nin Ankara'dan sonra
bir gösterimi de İstanbul'da, Levent Kültür Merkezi'nde yapıldı. Çerkezler ve
Çerkez soykırımına duyarlı kesimlerin katıldığı gösterim salonun yetersiz
kalması üzerine tekrarlandı.
No Sochi'nin ana teması Çerkez yazar ve çizer Aydan Çelik'in gözünden
Çerkezya'ya yapılan bir yolculuk. Bu yolculukta, Soçi'nin olimpiyat inşaatları
ile birlikte tahrip edilen eşsiz doğasına da tanıklık ediliyor. Belgeselin en
vurucu sahnesi de yine Soçi seyahatinde görülüyor- Kafkasya'da bir Rus gece
kulübünde Çerkez danslarının yapıldığı, gece ve kulüplerine özgü iğrenç
çığlıkların atıldığı sahne, belgeselde esaret durumunu saniyeler ile
özetleyebilmiş.
Çerkezya seyahatinin yanı sıra, belgesel, başta Türkiye'dekiler olmak üzere
Çerkez diyasporasının olimpiyat karşıtı mücadelesini konu ediniyor. Rusya'nın
olimpiyatları kazanmasının ardından yaptığı maskot yarışmasına karşı
Türkiye'deki Çerkezlerin anti-maskot yarışmasına vurgu yapılıyor. Ayrıca
belgeselde Gazeteci Fehim Taştekin'in olimpiyatlar ile ilgili görüşlerine de yer
veriliyor.
Belgesel gösteriminin ardından Didem Şahin ve Aydan Çelik kısa bir söyleşi
gerçekleştirdiler. Şahin gerçekleştirdikleri seyahati kısa tuttuklarını ve
güvenlik sebebiyle Rus devletine belgesel çektiklerini belli etmemeye
çalıştıklarını ifade etti.
No Sochi İstanbul'un ardından diğer kentlerde ve olimpiyat karşıtı etkinlikler
düzenlenen ülkelerde gösterilmeye devam edecek.
Çerkezler seslerini yükseltiyor
Çerkezler, atalarının mezarları üzerinde yapılacak olan olimpiyat adı altındaki
emperyalist Rus propagandasına karşı gün geçtikçe mücadelelerini yükseltiyorlar.
Soçi Olimpiyatları'nın başka bir açıdan Çerkez halkı için olumlu olduğu
söyleniyor. Çünkü Türk devleti tarafından da asimile edilen Çerkezler Soçi 2014
ile ulusal bilinçlerini tazelemeye çalışıyor, birlik oluyor ve mücadele
ediyorlar.
Kızıl Bayrak / İstanbul
sosyalistforum.net
RÖPORTAJ
Dîdem Şahin:“Sochi’ nin Kıyılarına Değil Serin Sularında Yüzmeye Davet Ediyoruz”
Kış Olimpiyatlarına Rusya tarafından aday gösterilmesiyle birlikte Çerkeslerin
de gündemine girdi.
2006 yılından beri özellikle diasporanın ana gündemi Soçi. Soçi Olimpiyatlarına
karşı dünyanın bir çok ülkesinde organize olan Çerkes Aktivistler Soçi’nin
gerçeklerini ve Çerkesler için önemini gündeme getirmeyi büyük ölçüde
başardılar. Uluslararası basında yer almayı başaran özellikle No Sochi 2014
inisiyatifi aynı zamanda kalıcı çalışmalara da zemin hazırlıyor. İşte o kalıcı
çalışmalardan bir tanesi de “No Sochi” belgeseli. Belgeselin Yönetmeni Didem
Şahin ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide onun gözünden Soçi muhalefetini okumaya
çalışırken, No Sochi’den, kendisine, filmin ana karakteri Aydan Çelik’ten, çevre
felaketine ve Çerkesler’e kadar bir çok konuyu konuştuk…
Guşısp- ‘Berlinale Talent Campus’ organizasyonuna katılım sürecinde ‘Benim
hayatta bir tek tutkum var- ‘İnsanı ve hayatın’ gercegini kesfetmek ve anlatmak,
ki bu tutkudur beni film çekmeye yönelten. Film çekmek benim için kendi özüme ve
varoluşuma ilişkin bir keşif ve heyecan, varım yoğum bu. ‘ diyorsunuz. No Sochi
belgeselinizde bu ‘keşfin’ ve ‘heyecanın’ yansımaları var mı ?
Dîdem Şahin- Öncelikle ‘keşif’ tanımına açıklık getirmek gerek sanırım. Bu
durumda ‘keşiften’ önce ‘arayış’tan bahsetmek gerekir. Hikaye anlatmak belgesel
sinemacı olmamın bir sonucu değil, benim varoluşu anlamlandırma çabamın, üretime
yansıyan biçimidir. İnsan’a, Hayat’a dair görünenin veya gösterilenin değil
‘Hakikat’in arayışında olma halidir. Kapitalizmin en vahşi, yara aldıkça daha da
vahşileşen çaresizliği ile; savaşı, düşmanlığı, iktidar hırsını, bencilliği
dayattığı, yarattığı dil ve hayat modeli ile bu dayatmaları özümsetip ‘Erdem’
saydırttığı, fabrikasyon modelleri ‘İnsan’ diye yutturmaya çalıştığı, evime,
toprağıma, cinsiyetime, kimliğime, inancıma müdahale ettiği varoluşun bütün
alanlarına arsızca saldırdığı bir dönemde karşı duruşun, mücadelenin, yokluktan
var etmenin, sevgi, barış, paylaşım, dostluk, vefa, vicdan yani ‘Güzel’ in yani
‘İnsan’ ın arayışında olma hali diyelim…İşte bu yolculukta ki her keşif sizi
tümleyen yap bozun birer parçasıdır. İnsan’a, Hakikat’e yaklaştıkça orada
kendinize, tabiata, evrene dair sır perdesi kalkar ve siz tüme, varlığınızın
özüne ulaşırsınız.
Guşıps- No Sochi bu arayışın neresine düşer ?
Dîdem Şahin- Kadim Kafkasya’nın, Karadeniz kıyısındaki sürgün limanına düşer…
Çocukluk anılarımda akordiyon sesi var, notalara basan tuşların ahenkli
vuruşları… Sanırım beni o limana götüren bu ezgidir. Anneannemi, rengarenk çiçek
desenli önlüğü belinde, oklavayla hamur açarken hatırlıyorum; Ocakta kuzu eti
haşlanıyor, ben minik ellerimle sarımsak soyuyorum… Salonda açık olan
televizyondan bir ezgi mutfağa sokuluyor…. Anneannem oklavayı bırakıp salona
gidiyor, ben de arkasından… Televizyon’ da Kafkas Halk Dansları topluluğu
gösteri yapıyor. Otantik kıyafetler içinde genç kızlar parmak uçlarında periler
gibi süzülüyor, erkekler uzun deri çizmeleri, belinde kamalarıyla hünerde
yarışıyor. Anneannem unlu elleri kucağında, neşeyle ‘bak diyor, Çerkes onlar.
Biz de Çerkesiz, aslını asla unutma’ Gösteri bitiyor, işimizin başına dönüyoruz…
Çerkes kadınların okordion çalması adettendir. Anneannem de çalar; kâh keyfinden
kâh kederinden çeyizlik dantel gibi sarıp sakladığı Hohner marka akordiyonunu
sandıktan çıkardı mı bana evde bayram olurdu. Anneannem, köyden gelin olup
çıktığında, anılarının yanında, atalarının ezgilerini de beraberinde getirmişti.
Bir de sessiz harf dizinininde tek sesli harfi ‘o’ymuş gibi duyduğum, gırtlaktan
telafuz edilen ama Fransızca’yla hiç bir melodik yakınlığı olmayan ‘Anneannemin
lisanı’ var… Anneannem köyde yaşayan kızkardeşine telefonda anlamadığım bir
dilde Neşeli, hüzünlü, hasret yüklü cümleler kurarken bana kelimelerin
vurgusundan, duygusundan tahminler yürutüp, konuştuklarını anlıyormuşum gibi
bilgiçlik taslamak düşerdi. Aradan yıllar geçti.. Annem, doğum yerim Almanya’
dan beni büyüteceği İstanbul’ a taşınırken valizinde Elvis Presley, Frank
Sinatra plakları vardı, akordiyonlu ezgiler Anneannemle beraber Almanya’nın bir
küçük şehrinde kalmıştı… Çerkeslere dair uzun yıllar tek bildiğim; Kendilerine
has dilleri var, kadınları akordiyon çalar, hamur, et ve sarımsakla yapılan
‘Gınnış’ları dünyanın en lezzetli yemeğidir. No Sochi! belgeseli çocukluk
anılarımın kıyısıdır bu anlamda
Guşıps- Soçi’de yaşananları filminizle nasıl anlattınız yada hikayeleştirdiniz ?
Dîdem Şahin- Kafkas - Rus savaşları yaklaşık 300 yıl aşamalarla Süren bir savaş.
Soçi ise Kafkasya’ da Rus İmparatorluğunun silah yoluyla işgal ettiği son toprak
parçası. Soçi’ nin yerli halki Ubıhlar, ne var ki bu halkın neredeyse tamamı bu
son direniş noktasında yok edildiler. Ruslar 1864 Mayısında Soçi’ yi ve Kbaada
Vadisi’ ni kuşatıyorlar ve Kuban ırmağı ağzına kadar olan Karadeniz kıyısını
işgal ediyorlar. Bu bölgede yasayan Çerkeslerin çoğunu öldürdüler, kalanını da
Osmanlı topraklarına sürdüler. Sizinde yakinen bildiğiniz gibi bu gün
Çerkeslerin çoğu geçmişte Osmanlı toprakları olan Anadolu, Ürdün, Suriye, Mısır
ve Balkanlarda yaşıyor. Bu tarihi gerçeği Kafkas halklarının bugününe bakarak
vermeye çalıştım. Türkiye, diasporada en fazla Çerkes’in yaşadığı ülke. Filmin
ana karakteri Aydan Çelik’ in ailesi Kabardey. Aile sofrasında dedenin küçük
torununa kendi dilinde sayı saymayı öğretmesi ve oğlu Aydan’ a sürgün geldikleri
ülkede anadilinin yasak edildiğini anlatması bu anlamda önemlidir. Belgeselde
Aydan Çelik ailesinin sürgün edildiği Kafkasya’ya gider. Bu yolculuk bahsini
ettiğimiz tüm o sürgün coğrafyasını kapsıyor. Aydan bu yolculuk boyunca
duygularını ve düşüncelerini bizimle ve izleyicilerle paylaştı. Belgeselde yer
verdiğimiz İstanbul’daki eylem Çerkeslerin her yıl 21 Mayıs’ta bu soykırım ve
sürgünün hesabını sormak için düzenledikleri eylemdir. Aynı tarihte Rus
milliyetçileri “Kafkas Savaşı”nın sona erdiği bir fetih günü olarak Krasnaya
Polyana’da kutlama yapıyorlar. Bilindiği gibi Olimpiyatlar’ın kayak merkezi de
burası olacak.
Guşıps- Aslında bu filmle ve hikayesiyle şahsi bir bağınız da var ?
Didem Şahin- 2014 Kış Olimpiyatları’nın Soçi’de yapılacağının haberini ilk defa
muhalif Çerkeslerin web sitesinde okudum. Aynı dönemde Anneannemin Sivas,
Kangal’ daki köyüne gitmiştim ve bir sözlü tarih çalışması yapmıştım. Sürgün
güzergâhını köyden yola çıkıp ilk çıkış noktasına kadar yaz boyunca katetmeyi,
yazmayı ve kaydetmeyi planlıyordum. Oradaki çalışmalarım ve okumalarım 1864
Büyük Kafkas sürgünü ve Çerkes diasporasının oluşumu hakkında bilgilenmemi
sağlamıştı ama Soçi’nin Olimpiyat’larla birlikte gündeme gelmesi bütün
planlarımı değiştirdi. Biraz önce de dediğim gibi benim anne tarafım Çerkes.
1864 sürgünüyle bugün ki Çeçenistan’dan önce Trabzon’a gelmişler. Yıllarca
farklı yerlerde yaşadıktan sonra en son Sivas’ın Yukarı höyük köyüne
yerleşmişler. Bu köyün tamamı Çeçen. Yeni jenerasyon değil ama eskiler Çeçence
konuşur, geleneklerine de bağlıdırlar.
Guşıps- Peki belgesel için nasıl hazırlandın, hangi kaynakları kullandın?
Dîdem Şahin- Soci Olimpiyatlarına muhalif olan Çerkeslerin bir oluşumu var No
Sochi 2014, (http://nosochi2014.com/ ) ilk önce bu web sitesini inceledim. Bu
oluşumun öncüleri ve Turkiye ayağı olan Kafkasya Forumu ile mail üzerinden
iletişime geçtim. Kendileriyle Soçi Olimpiyatları’ na muhalif duruşları ve Soçi’
nin onlar için ne ifade ettiğini konuşmak istediğimi söyledim. Hemen yanıt
geldi. Bir kaç gün sonra, İstanbul’ un metropol telaşına sırtımı dönmüş, 148 yıl
öncesinin Soçi’ sinde Rus orduları tarafından abluka altına alınmış kadim
Çerkeslerin hikayesini dinliyordum. Karşımda oturan Çerkes delikanlısı tüm
enerjisi ile Kafkas - Rus çatışmasının tarihçesini özetlemiş, bütün kalbiyle,
adını aldığı Kuban’ın suları kadar duru gözleriyle bakarak bana ‘Barışı,
dostluğu temsil eden Olimpiyatlar Soçi’de yapılamaz. Atalarımızın kemikleri
üzerinde kayak yapmalarına müsade edemeyiz’ diyordu. O dakika her ne pahasına
olursa olsun bu belgeseli yapmaya karar verdim. Bu delikanlı nezninde tüm Dünya
Çerkeslerin sesini duyacaktı. Belgeseli çektik ve Kuban Kural filmin hem önemli
karakterlerinden biri hem de danışmanı oldu. Kuban karakteri benim için yeni
jenerasyon Çerkeslerin temsiliydi ve filmde öyle yer aldı. Genç kuşak Çerkesler
önceki kuşaklardan daha politikler ve kimliklerine sahip çıkıyorlar. Sembolik
bir yarış olan Anti - Maskot yarışması ve Kuban’ in sunduğu ‘Marje’ adlı TV
programı da bunun bir göstergesidir. Belgeselin ana karakteri Aydan Çelik’le
tanışmamız ise tamamen Anti - Maskot yarışması vesilesiyle oldu. Belgeseli
çekmeye karar vermiştim ama filmin dramatik yapısını oluşturacak öyküm,
dolayısıyla ana karakterim yoktu. Forumun, Olimpiyatlar ve Soci’nin gerçek
anlamını sembolize edecek Anti - Maskot Yarısması açmaya karar vermesi benim tam
da aradığım şeydi. Hikayeyi bu yarışmayla oluşturmaya ve ana karakterin de bu
yarışmaya katılan bir çizer olmasına karar verdim. Yarışmacının profesyonel
olması yada yarışmayı kazanması önemli değildi hatta Çerkes bile olmayabilirdi,
yeter ki filmin ana fikrini anlatmamıza olanak sağlayacak güçlü bir karakter
olsun. Böylece bir taraftan çekim ekibimle yarışmanın süreçlerini kaydederken
diğer taraftan Forumun izniyle yarışmaya başvuran adayların özgeçmişlerini
okumaya başladım. Ve Tanrı Aydan’ı gönderdi :) Aydan Çelik’ in çizimleri
profesyonel bir elden çıktığını hemen belli ediyordu. Yarışmalara katılmayı
prensip olarak doğru bulmayan Aydan’ın bu etkinliğe katılmasının tek nedeni
kendi aidiyetiyle ve Soçi gerceği karşısında bir şey yapılması gerektiğini
düşünmesi nedeniyledir ki kendisi de bunu ifade eder. Aydan’ı tanıyan Çerkes bir
kaç arkadaşım bana ‘aradığın karakter Aydan olabilir, mutlaka O’nunla
tanışmalısın’ dedi. Önce hakkında araştırma yaptım, yazdıklarını okudum,
çizimlerine baktım. Ve sevinçle fark ettim ki Aydan Çerkes bir çizer ama aynı
zamanda ekoloji ile yakından ilgilenen bir aktivist, bisiklet sevdalısı. Bu çok
önemliydi çünkü Soçi ‘de yaşanan sadece bir halkın trajedisi değil muhteşem bir
tabiatın tahribatı, ekolojik bir trajediydi aynı zamanda. Filmin yönetmeni
olarak beni zorlayan taraf ise bu iki ana damarı tek bir vucutta uyumlu bir
şekilde bir araya getirmekti. Aydan Çelik bu anlamda tam da aradığım insandı.
Kendisiyle tanışınca zaten aksi düşünülemezdi çünkü entellektüel birikimi olan
ve bu birikimi ustaca damıtıp kendi muhalif ve derin anlam dünyasından, esprili
bir şekilde sohbet ve sanat üreten bir insan Aydan Çelik. Aydan’la
sohbetlerimizde anladım ki Adigelerin Kabardey boyuna mensup olan ailesi 1864
sürgünüyle Osmanlı topraklarına yerleştirilmişti ve Aydan o güne değin
anayurduna hiç gitmemişti. Madem öyle o zaman Aydan’ ı Kafkasya’ ya biz
götürelim dedik. Yarışma henüz sonuçlanmamıştı ama biz Soçi biletlerimizi
almıştık. Kafkasya çekimleri 5 gün sürdü, bizim için zorlu bir süreçti. Çekim
iznimiz yoktu, isteseydik alamazdık zaten. Dikkat çekmemek için Canon Mark II
kullandık ve bir yerde çok fazla kalmamaya Özen gösterdik. Uzun araba
yolculukları yaptık çünkü çekim yaptığımız alan oldukça geniş bir bölgeydi.
Krasnodar, Lazarevsk ve Soçi Adler bölgesini boydan boya gezdik. Bu güzergah
aynı zamanda 1864 sürgün kıyılarını da kapsayan alandı. Sadece Soçi limanı değil
Karadeniz’ in tüm kıyı bölgeleri Çerkeslerden arındırılmıştı. Yolculuğumuz bize
planlamadığımız süprizler getirdi. Çerkeslerin düğününe tesadüf ettik örneğin.
Aydan’ın düğün evinde ki soydaşlarıyla kendi dilinde değilde İngilizce iletişim
kurması bence en etkileyici sahnelerden biridir. Aydan’ ın kendisi için ise
derinde kalan bir yaranın acılması gibi.. o İnce sızıyı ve toprağıyla, insanıyla
‘buluşma’sının keyfini yüzünden çok rahat okuyabilirsiniz. Biz o gün ve aksam
geç saatlere kadar düğündeydik, ve çok ama çok mutluyduk.
Guşıps- Genel olarak film çekme yöntemin hakkında bilgi verir misin? Bu film
özelinde neden böyle bir tarz seçtiniz ?
Dîdem Şahin- Genel olarak (observational documentary) gözleme dayalı belgesel
türünü tercih etsem de aslında her öykü kendi tarzını yaratıyor, ben de buna
uyuyorum. Bir önceki filmim ‘Benim Ali Sami Yen’im’ i uluslararası spor
camiasında çok bilinen bir futbol statyumuna yıkım kararı çıkması üzerine
yaptım. Belgesel, stadyumun tarihçesi üzerinden fubot & siyaset ilişkisini
irdeliyordu. Burada ana karakter stadyumun kendisiydi. Belgeselin elementleri
ise Ali Sami Yen stadyumuyla ilişkili olan insanlar, olaylar, arşivler ve
yıkımdı. Ama ‘Beyrut’a gittiğimi anneme söylemeyin’ belgeselinin tarzı tamamen
farklıdır. Bu belgesel 2006′da İsrail’in Lübnan saldırısında savaş bölgesine
giden belgeselci kızın hikayesidir. Arşiv yoktur, tasarlanmış bir röportaj veya
çekim mekanı yoktur. Tanıklık halinden müdahil olma hali vardır. Yani filmi
çekme eylemi içindeki özne konumundayken filmi çekilen hikayenin bir parçasına
dönmek. Filmi çeken yönetmen Didem’in, Beyrut’lu bir çocuğun çektiği, dışarıdan
gelen filmci kız olması. No Sochi belgeselinde ise tek bir türden bahsedemeyiz.
Filmin bir yürütücü karakteri var ve en az onun kadar güçlü yan karakterleri
var. Bu karakterlerle ilgili tüm sahnelerde mümkün olduğunca gözlemci olmaya
gayret ettik. Ama yönetmen inisiyatifi vardır. Ana karakterin Soçi’ye gitmesi bu
insiyatiftir. Aydan’ ı sadece İstanbul’ da ofisinde çizim yapan bir çizer olarak
bıraksaydık film bu kadar güçlü olmazdı. Aydan’ ın bakışından yani meselenin
asıl muhatabından ve onun gözlerinden o coğrafya anlatılmalıydı. 1864 Çerkes
sürgünü ve soykırım çok bilinen bir gerçeklik olmadığı için röportajlara yer
vermek gerekiyordu. Harita kullanmayi tercih etmem ama bu belgeselde coğrafyanın
tam olarak algılanması için yer verilmeliydi. Kurguda TV programı ‘Marje’nin
içine yerleştirdik, böylece filmin genel anlatımı içinde sakil durmadı. Bu
belgesel Al Jazeera Türk için çekildi ve onların önerisiyle Rus tarafınında
konuyla ilgili yaklaşımını yansıtacak bir röportaj yaptık. Bence önemli bir
röportajdır. Belgeselde özellikle Kafkas müziklerini kullandık. Çoğunlukla
otantik versiyonlar olduğu gibi, modernize edilmiş bir Çecen çocuk şarkısı olan
‘Daymohk’u Kardeş Türkülerin sesi Feryal’ in güzelim yorumuyla filmde kullandık.
Guşıps- Film genel olarak Aydan Çelik’in gözüyle Soçi’ yi izliyor sanırım, öyle
değil mi?
Dîdem Şahin- Evet, ama başka karakterlerde var ve tabi başka hikayeler. Kuban
mesela. Kuban Kural’ ın annesi Soçi’ nin yerli halkı olan Ubıhlardan. Babası ise
başka bir Çerkesya halkı olan Adige halkından. Kendisini Çerkes olarak
tanımlıyor. Yaklaşık 10 yıldır Kafkasya Forumu üyesi. No Sochi 2014 inisiyatifi
aktivistlerinden. 2006 yılından beri Soçi Muhalefeti ile ilgili her
organizasyona katıldı. 2011 ve 2012 yıllarında 21 Mayıs Çerkes Soykırımı
eylemlerinin koordinasyonunu yaptı. 149 yıl önce atalarının soykırıma
uğradıkları coğrafyada şimdi soykırımı gerçekleştiren Rusya’nın olimpiyat
yapacak olmasını atalarına ve tüm Çerkeslere hakaret olarak algılıyor. Ve buna
başta Çerkesler ve Kafkasya Halkları olmak üzere vicdan sahibi herkesin karşı
çıkması ve sesini yükseltmesi gerektiği düşünüyor. Benim Kuban’la tanışmam
anlattığım gibi belgesel fikri üzerine oldu. Kafkasya Forumu’ nun temsilcisi
olarak görüşmeye gelmişti ve ilk andan itibaren çok güzel bir ilişki kurduk.
Filmi geniş bir zamanda çektim ve bu süreçte mümkün oldukça Kuban’la bir araya
geldik, yazıştık. 21 Mayıs eylemi bu tanışıklığın aylarca sonrasıdır. Kuban’ın
olüm tehtidi alması kanımı donduran bir olaydı, halen polis koruması altında
yaşıyor.
Guşıps- Bu filmi yaparken en büyük hedefiniz neydi?
Dîdem Şahin- 2014 Kış Olimpiyatları Soçi’ yi gündeme getirdi. Rusya Soçi’ yi bir
tatil cenneti ve sporun merkezi olarak lanse ediyor. Ama hiçbir şekilde buranın
gerçeğinden, Çerkeslerden bahsetmiyor. Çerkes Soykırımını anlatan, ima eden hiç
bir şeye müsade etmiyor. Rusya bütün Dünya’nın gözleri önünde Kafkas
coğrafyasında suç işliyor. İnsan Hakları çalışanları, gazeteciler, aktivistler
tehdit ediliyor hatta öldürülüyor. Belgeseldeki karakterlerden biri olan Suren
Gazaryan çevreci bir aktivist, barışcıl eylemlerinden dolayı kriminal suçla
yargılandı, bulunduğu bölgeden dışarı çıkması yasak. 2009 yılında öldürülen
Natalia Estemirova’ nın , Dağıstan’da yayınlanan Çernovik gazetesinin kurucusu,
insan hakları ihlalleri ve yolsuzluklar hakkındaki çalışmalarıyla tanınan
Hacimurad Kamalov cinayetinin suçluları da cezalandırılmadı. Human Rights Watch’
un raporunda 2012’ de Rusya’ da, postsovyet dönemi sonrası sivil topluma yönelik
baskıların en ciddi boyutlara ulaştığı ifade ediliyor. Bütün bunlar birbiriyle
bağlantılı. Soçi Kış Olimpiyatları Rusya’nın imaj yenileme çabasıdır, kanlı
ellerini Soçi’ nin karlarıyla temizlemeye çalışıyor. Benim tek amacım bu gerçeği
göstermek.
Guşıps- Soci olimpiyatları yaklaşmaktayken filmin ve kampanyaların etkisi neler
olabilir?
Dîdem Şahin- Elbette bu saatten sonra Olimpiyatların durdurulması mümkün değil.
No Sochi Muhalefeti de bu sebepten mücadelesini ‘kNOw Sochi’ sloganıyla devam
ettiriyor. Yani, Soçi’ yi biliyor musunuz? Film bu anlamda Çerkeslerin
çığlığının dünya tarafından duyulmasına vesile olacak. Bununla birlikte,
Çerkesler açısından kimliklerinin farkına varma, sahip çıkma süreçlerine de
hizmet edecegini düşünüyorum. 149 yıl önce tarih sahnesinden Rusya tarafından
silindiği varsayılan bir halkın tarih sahnesine tekrar çıkışının görselidir “No
Sochi” Belgeseli. Olimpiyat köyünün inşaasında sebep olunan çevre felaketinin
boyutlarını gözler önüne sereceği için insana değer vermeyen bir devletin doğaya
verdiği zararında görselini sunacağına inanıyorum.
Guşıps- No Sochi herhangi bir yerde gösterildi mi peki şimdiye kadar, yada
gösterilecek mi?
Dîdem Şahin- Belgeselimiz ilk olarak Uluslararası Al Jazeera Belgesel Film
Festivali’nde yarışma finalisti olarak gösterildi. Daha sonra Al Jazeera World
Televizyonunda yayınlandı. Türkiye’de henüz sadece 19 Mayıs Üniversitesi’nde
‘Kafkasya Belgeselleri’ kapsamında gösterildi. 14 Aralık’ta Ankara Çerkes
Derneği’nin misafiriyiz. 21 Aralık Cumartesi Bursa Uludağ Üniversitesinde bir
gösterim daha olacak. Sadece Türkiye’de değil Avrupa ve Amerika’da da özel
gösterimler için çalışmalar yapılıyor. Sanırım 19 Ocak’ta Hamburg’da bir
gösterim olacak. Ayrıca Londra ve New Jersey’ de de gösterilecek film. Özellikle
Soçi Kış Olimpiyatları’nın yapılacağı Şubat ayına kadar ve sonrasında Türkiye’de
ki bir çok Üniversitede ve Çerkes derneklerinde gösterimler olacak. Ancak, 16
Aralık Pazartesi akşamı Levent Kültür Merkezi’ nde özel bir gösterimi olacak No
Sochi!’nin. Geceye filmin yapımında, yönetiminde emeği geçen herkes katılacağı
gibi, meselenin ilgilileri, muhatapları, acısını çekenler, akademisyenler,
gazeteciler, sinemacılar da konuğumuz olacak. Gösterimden sonraki muhabbeti çok
önemsiyorum, bu anlamda Sochi’nin kıyılarına değil, serin sularında yüzmeye
davet ediyoruz herkesi.
Guşips- Önümüzdeki dönem için yeni projelerin neler peki?
Dîdem Şahin- En başta söylediğim gibi hikaye anlatmak benim yaşam biçimim
dolayısıyla tanımadığım, bilmediğim kapıları çalmaya ve o ev sahipleri ile aynı
sofrada oturup dertlerini, neşelerini, becerilerini, mücadelelerini anlamaya ve
anlatmaya devam edeceğim. Montajını henüz bitirdiğimiz yeni bir belgesel var.
Türkiye’nin Olimpiyat yıldızı olarak tanıyıp sevdiği Gamze Bulut’ un hikayesi.
Bu film Eskişehir’ in mütevazi Emek mahallesinden Dünya yıldızlığına koşan 20
yaşında bir kızın hikayesi olmakla birlikte- sevgi, Özen, ilgi, vefa,
fedakarlık, dayanışma, emek… hani hayatın içinden neredeyse yitip giden, yeni
neslin sözlüklerden ögrenecekleri, insanı ‘insan’ eden, güzel eden anlamları
açığa çıkartan, görünür kılan bir belgesel… Ayrıca yeni hikayeler de var tabi
çekilmeyi bekleyen. Ama Türkiye koşullarında belgesel çekmek çok zor, No Soçi’
de şanslıydım çünkü Al Jazeera Türkiye’ nin program müdürü Mustafa Özkaya bu
projeye ve yönetmen olarak bana inandı, desteklemeseydi belki No Sochi! bu
şekilde çekilemeyebilirdi. Şimdi yeni belgesellerimin bütçesi için araştırma
yapıyorum. Bir an evvel sete çıkmak için sabırsızlanıyorum. Her öykü kendi
yolumun devamı gibi.