Yapım Tarihi - 2014
Süre - 00:26:00
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe
Yönetmen - Murat Pay
Yapımcı - Semih Kaplanoğlu
Görüntü
Yönetmeni - M. Abdülgafur Şahin
Mâşuk’un Nefesi
Kaplan Film’in yapımcılığında, Murat Pay’ın yönetmenliğinde, Albaraka Türk Katılım Bankası’nın sponsorluğunda
gerçekleşen film, bir çırağın, geleneğin izini takip eden bir ustanın önünde diz
çökerek eski usulde mevlid meşki yapma sürecini anlatıyor. Günümüzde geçen film,
Klâsik Türk Musikisi’nin yüzyıllara yayılan meşk geleneğini usta-çırak ilişkisi
üzerinden olabildiğince otantik bir şekilde anlatırken seyircisine köklü bir
geleneğin izinde özel bir yolculuk vaat ediyor.
Yapım süreci yaklaşık iki yılı bulan döküdrama (docu-drama) tarzındaki Mâşuk’un
Nefesi’nde, usta olarak İstanbul tavrına sahip mevlidhanlığı iyi bilen Hafız
Mustafa Başkan, çırak olarak da konservatuar son sınıf öğrencisi Hafız
Abdurrahman Düzcan yer alıyor.
ALBARAKA ‘MAŞUK’UN NEFESİ’ BELGESELİ BASIN DAVETİ
Değerli Basın Mensubu,
Türkiye'de faizsiz bankacılık alanındaki finansal kuruluşların ilki ve öncüsü
olan Albaraka Katılım Bankası, bankacılık faaliyetlerinin yanı sıra kültür ve
sanat alanındaki köklü medeniyetimizi geleceğe taşıma gayesi ile yaklaşık 30
yıldır çeşitli faaliyetlere desteğini sürdürüyor.
Bu desteklerden biri de, unutulmaya yüz tutan Mevlid geleneğini tekrar
canlandırmak amacıyla Murat Pay’ın yönetmenliğindeki “Maşuk’un Nefesi” adlı
belgesel film oldu.
“Maşuk’un Nefesi”, bir çırağın, geleneğin izini takip eden bir ustanın önünde
diz çökerek eski usulde mevlid meşki yapma sürecini anlatıyor. Klâsik Türk
Musikîsi’nin yüzyıllara yayılan meşk geleneğini usta-çırak ilişkisi üzerinden
olabildiğince otantik bir şekilde anlatırken seyircisine köklü bir geleneğin
izinde özel bir yolculuk vaat ediyor.
“Maşuk’un Nefesi”nin Türkiye’deki ilk gösterimini ise Kültür ve Turizm Bakanı
Sn. Ömer Çelik’in katılımıyla Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriyoruz.
13 Kasım Perşembe saat 19.00’da düzenleyeceğimiz bu özel gösterimde siz değerli
basın mensuplarını aramızda görmekten mutluluk duyacağız.
Saygılarla
Yer- Bağlarbaşı Kültür Merkezi
Tarih- 13 Kasım 2014, Perşembe
Saat- 19.00
NOT- KATILIM DURUMUNUZU EN GEÇ 10 Kasım PAZARTESİNE KADAR BİLDİRİRSENİZ ÇOK
SEVİNİRİZ.
Katılım ve LCV için- Mavi Güvercin İletişim ve Etkinlik / Kenan MEHMETZADE
T- 0212 351 41 11 (165) B- 0530 555 59 84 / M- 0530 644 99 69 /
E- kmehmetzade@maviguvercin.com.tr
Mâşuk’un Nefesi TRT-1'de
Yönetmenliğini Murat Pay’ın, yapımcılığını Semih Kaplanoğlu’nun, görüntü
yönetmenliğini ise M. Abdülgafur Şahin’in üstlendiği belgesel film Mâşuk’un
Nefesi ilk kez televizyon ekranlarında. Mevlid meşkini konu alan film Mevlid
Kandili’nde saat 00.30’da TRT-1’de gösterilecek. Dünya prömiyerini
FIDMarseille’de yapan ve Ekim ayında Altın Portakal’da gösterilen film, Kasım
ayında Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapılan özel gösterim ile
İstanbullu seyirci ile buluşmuştu.
Mâşuk’un Nefesi
Konservatuvar son sınıf öğrencisi Abdurrahman, mevlid meşkine ilgi Duyar ve
geleneksel eğitimi temel alan bu musiki formunu icra etmek için bir arayışa
girer. Günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş meşk geleneğini sürdüren ustaların sayısı
ise epeyce azalmıştır. Bir Kandil günü Sultan Ahmet Camii’nde dinlediği yaşlı
bir mevlidhandan çok etkilenen Abdurrahman, bu ustanın peşine düşer. Ustaya
ulaşmak, ustadan kabul almak ve nihayetinde meşke başlamak konusunda çeşitli
sınavları geçmek zorunda olan talibin yolculuğu umduğu gibi bitecek midir?
Mâşuk’un Nefesi, bir çırağın, geleneğin izini takip eden bir ustanın önünde diz
çökerek eski usulde mevlid meşki yapma sürecini anlatıyor. Mustafa Başkan, Hadi
Duran, Abdurrahman Düzcan ve Murat Şahin’in rol aldığı film Klâsik Türk
Musikisi’nin yüzyıllara yayılan meşk geleneğini usta-çırak ilişkisi üzerinden
olabildiğince otantik bir şekilde anlatırken seyircisine köklü bir geleneğin
izinde özel bir yolculuk vaat ediyor.
tsa.org.tr
2 Ocak 2015
Müdahale Etmek Yerine Şahitlik Etmeye Çalıştım
Murat Pay
SÖYLEŞİ:
Aybala Hilâl Yüksel "Prensip olarak kamerayı şahit olma
pozisyonuna koymaya çalıştım ve bundan hiç taviz vermedim. Müdahalelerim çok
sınırlı oldu çekim sırasında. Hatta müdahale ettiğimiz sahnelerin hiçbirini
kullanamadık. Olmadı, sahici bir yere oturmadı.
Genç bir çırağın bir mevlidhandan klasik Usul ile mevlid meşk etmesini
belgeleyen Maşuk’un Nefesi özel bir gösterim ile İstanbullu sinemaseverler ile
buluştu. Semih Kaplanoğlu’nun yapımcılığında gerçekleştirilen film dünya
prömiyerini FIDMarseille’de yaptıktan sonra Ekim ayında Altın Portakal Film
Festivali’nde gösterilmişti. Yönetmen Murat Pay ile filmin merkeze aldığı meşk
geleneğini, sanatta usta-çırak ilişkisinin önemini ve filmin yapım sürecini
konuştuk.
Mevlid hakkında bir film yapma fikri nasıl ortaya çıktı? Galada kısmen
anlattınız ama tekrar dinlesek güzel olur.
Bir gün Fatih’te sokaklarda geziyoruz. Kelepir, bütün kitaplarını satışa
çıkarmış bir dükkân. Dedik ki kütüphanemizi biraz buradan dolduralım. Bayağı bir
kitap aldık. Onlardan bir tanesi mevlid kitabıydı. Tercüman’ın eskiden bastığı
kitaplardan. O kitap kütüphanede durdu bir müddet. Sonra artık Ayşe’nin (Pay)
aklına nereden geldiyse annesinden duyduğu, annesinin de kendi babasından
duyduğu, dedesinin dükkânındaki meclislerde okuduğu şekilde okumaya başladı
kızımıza. Hatırladı o ritmi. Herhalde bu çocuğa masal, hikâye gibi geliyor.
Bizim kız her akşam mevlid dinlemek istemeye başladı. Anne mevlid oku, anne
veladet oku. Okudukça, ben de dinlemeye başladım mevlidi. Daha önceden köylerde,
orada burada dinledik, şerbetler içtik. Ama ilk kez metnin manasıyla
karşılaştık. Bir de şöyle düşündük bu, günümüzde yaşayan bir çocuğu etkiliyor,
kelimelerini çok anlamasa da. Muhtemelen büyük resmi çok anlamıyor ama
hissediyor. O metnin manası bu hissiyatı taşıyor. Biz de filmle uğraşıyoruz.
Bununla alakalı bir film yapamaz mıyız? Projeyi hazırlamam çok sürmedi. İlk
taslağı Semih Hocaya (Kaplanoğlu) götürdük. Semih Hoca da tamam dedi, bunu
yapalım muhakkak, Efendimizle ilgili… Derken çalışmaya başladık.
İlk taslağı ne zaman hazırladınız? Süreç ne zaman başladı?
Sunduktan sonra tamam yaparız dedik, bir müddet sonra çalışmaya başladık. Ön
hazırlıklara başladım, okumalar, görüşmeler vs. Akabinde projenin yapım sürecini
belirledik. Altı ila sekiz ay ön hazırlık süreci olmuştur. Altı aya yayılan bir
çekim süreci oldu. Üç ila beş ay da kurgudur, renktir, sestir bu süreçler sürdü.
Takriben bir buçuk yıla yayılan bir süreç.
Ön hazırlık döneminde kimlerle görüştünüz?
Konuyla ilgili olabilecek herkesle görüştüm. Elli altmış kişiyle görüşmüşümdür,
belki daha fazla. Amir Ateş, Aziz Bahriyeli, Fevzi Mısır, Halil İbrahim
Çanakkaleli, Hadi Duran, İsmail Coşar… Kimisiyle telefonla, rahatsız olanlar
vardı. Mustafa Başkan’la da bu süreçte bir kere görüşmüştüm Süleymaniye
Camii’nde. Manisa’da bir mevlid şenliğine gitmiştim. Orada birkaç mevlidhan ile
görüştüm. Önemli musikişinaslarla da görüştüm teorik olarak Nuri Özcan, Mehmet
Ali Sarı.
Filmde çırak, mevlid ile haşır neşir olmaya başladığında, mevlid-i şerif bütün
hayatına yayılıyor. Okumalar yapıyor, kitaptan anlamıyor, insanlara gidiyor vs.
Siz de benzer bir süreç yaşadınız mı filme hazırlanırken?
Kendi açımdan iki nokta kesişiyor filmde. Bu filmle beraber, şimdi uğraştığım
işlerde de öyle oluyor, yapma şeklimle filmlerin süreci örtüşmeye başladı.
Mevlid bana yabancı bir dünyaydı. İçinde doğduğumuz ama detaylarını bilmediğim
bir alan. Bütün bu süreçlerde ben de bir çıraklık sürecine girmiş oldum. Bunu
hem mevlidi anlama yönüyle söylüyorum hem de Semih Hocayla yaşadığımız süreç
için de. Semih Hoca sağ olsun bütün birikimini, tecrübesini sakınmadan paylaştı.
Bu filmi daha iyi nasıl yapabiliriz, çok düşündü. Dolayısıyla orada da filmdeki
gibi bir usta-çırak ilişkisi oldu.
Film mevlid kadar meşk geleneğine de odaklanıyor. Usta-çırak ilişkisini öne
çıkarıyor. Geleneğin özellikle sanatın icrasında ve kuşaklar arasında
aktarımında sizce önemi nedir? Şimdi biz her şeyi bir kitap Okur öğreniriz diye
düşünüyoruz.
Meşk geleneği sadece musikide değil bütün sanatların temelinde var; ebru,
minyatür, hat… Bunların ne kadarı hangi seviyelerde devam ediyor bilmiyorum.
Meşkte bilen bir kişi, ama halli bir kişi, bu bildiğini haliyle beraber
aktarıyor. O kültürel birikim de karşı tarafa aktarılmış oluyor. Bir anlamda
mürşid-mürid ilişkisi gibi. İnsan çok önemli bu ilişkide. Temas edecek, diz dize
değecek, nefes nefese gelecek. O zaman gönül gönüle bir temas oluyor, tesir
ortaya çıkmaya başlıyor. Bu hali alıp mekanik bir şeye indirgeyemeyiz. Filmde
Abdurrahman (Düzcan), kitaptan yapabilir miyim diye deniyor, hem de çok Yetkin
bir kitaptan, ama olmuyor. Bir de musikide meşkin karşı tarafa aktardığı en
önemli şeylerden biri tavır. Bir mevlidhanı mevlidhan yapan şey tavrıdır.
Kaynak
Hayal Perdesi'nin 43. sayı
hayalperdesi.net
9 Aralık 2014