Nazım Hikmet, İpek Film'in dublaj stüdyosunda Abidin ve Arif Dino kardeşlerle (sağda).
Yapım Tarihi - 2007
Süre - 01:05:00
Format - Belgesel, Siyah Beyaz, Türkçe, Betacam
Yönetmen - Necip Sarıcı
Melodram sineması ve arasına şarkıların serpiştirilmesiyle oluşturulan
“şarkılı-melodram” filmleri, birçok ülkenin vazgeçemediği bir film türüdür. Hint
ve Mısır sinemasından sonra, Türk sinemasında da renkli-şarkılı melodramlar
1969-1973 arasında altın çağını yaşamıştır. Lale Film Stüdyosu’nda 800’e yakın
yerli, 3.000 kadar yabancı filmde tonmaysterlik yapan Necip Sarıcı’nın kişisel
arşivini kullanarak yaptığı bu film, besteleri 1.000’i aşkın filmde kullanılan
Metin Bükey’in ve resme sesleriyle Can katan Nevin Akkaya, Abdurrahman Palay,
Jeyan Mahfi Ayral, Adalet Cimcoz gibi tiyatro sanatçılarının filmlerde kaybolan
sesleri ve şarkılarına bir saygı duruşudur.
26. Uluslararası İstanbul Film Festivali, Ulusal Belgesel Film Yarışması. 2007
Kaynak
İstanbul Film Festivali Web Sitesi
Sesleri belgesel oluyor...
“Yaşşeee”... Öztürk Serengil’le hatırlanan bu replik aslında Mücap Ofluoğlu’na
aitti. Nazım Hikmet ise Mümtaz Osman adıyla senaryo yazıp dublaj yönetmenliği
yapıyordu. Necip Sarıca, Dublaj Tarihi adlı belgeselinde bilinmeyenleri
anlatıyor.
Lale Film’in sahibi, 54 yıllık dublaj yönetmeni Necip Sarıca, Türk dublajının
belgeselini çekmeye hazırlanıyor. Sarıca, Dublaj Tarihi adını verdiği belgeseli
Kasım sonunda yayına hazırlayacak. Belgeselde Adalet Cimcoz, Ferdi Tayfur, Nevin
Akkaya, Jeyan Mahfi Tözüm gibi bir dönem sesleriyle Türk sinemasına renk katan
isimler yer alacak. Sarıca belgeselinde neler yapacağını anlattı.
Necip Sarıca- "Dublaj belgeseli için geç bile kalındı" diyor.
Türk DUBLAJ TARİHİ NAZIM HİKMET’LE BAŞLAR
“Türk dublaj tarihi Nazım Hikmet’le başlar. Nazım, İpek Film’in sahibi İhsan
İpek’le çok yakın arkadaştı. Orada uzun süre dublaj yönetmenliği ve çeviri yaptı
ama bunu kimseye söylemedi. Bu süre içinde kendi adı yerine müstear yani takma
ad kullandı. Mümtaz Osman müstear adıyla senaryolar yazdı; 18 senaryo ve yanı
sıra sayısız müzikal.”
FERDİ Tayfur BİR DUBLAJ DAHİSİYDİ
Ferdi Tayfur, üç dilde çeviri yapıp ayaklarıyla yürüyüş efekti yaratırdı.
“Nazım Hikmet’in hapishane dönemlerinde Ferdi Tayfur, dublaj işine yeni
başlamıştı. Çok beğenilen Lorel-Hardy, Arşak Palabıyıkyan, Üç Ahbap Çavuş
tiplerini taklit ederek ünlenen Tayfur’un olağanüstü taklit yeteneği vardı. O
dönemde birçok filmde oynadı; Ankara Ekspresi, Bir Millet Uyanıyor vs...
Hayatının geçtiği alan, İpek Film’in kapalı dublaj salonuydu. Diğer bir özelliği
de İngilizce, Almanca ve Fransızca metinleri anında Türkçe’ye çevirip
seslendirmesi. Annesi Alman’dı, o yüzden çok iyi Almanca konuşuyordu. Oturduğu
yerde bir efekt kutusu vardı. Bazen ayak sesleri çıkarıyor, bazen başka sesler.
Muhtelif efektler yapardı. Ferdi Tayfur’un efekt kutusu çok meşhurdu. Dört kollu
çengi anlayacağınız!”
SADETTİN Erbil, Öztürk SERENGİL’İ SESLENDİREMEDİ
“Öztürk Serengil sinemada kendi sesini hiç kullanmadı. Onu Mücap Ofluoğlu
konuşuydu. O çok tutulan ‘yaşşeee’leri Mücap’a aittir aslında. Ancak Mücap bin
lira yerine iki bin lira isteyince, işi Sadettin Erbil’e verdiler. Filmler
tutmayınca Mücap’tan özür dilendi, istenilen para verildi. Öztürk Serengil de
Mücap’ın sesiyle eski popülerliğini tekrar yakaladı.”
“Abdurrahman Palay, günde 12 saat dublaj yapıyor, bizler de 14-15 saat
çalışıyoruz. Dikkatimizden kaçtığı zamanlar oluyordu. Abdurrahman Bey, vücudunun
yarısını sehpaya dayardı. Nayır, nolomazlar o sırada çıkmış olabilir. Bazen
bizim gözümüzden de kaçardı. Kaçmadığı zaman ikaz ederdik. Çok hiciv konusu
oldu. İnsanlar aldıkları ücretin çok çok üzerinde çalışıyorlardı, çok
yoruluyorlardı. Temerküz kampı gibi o zehirli odalarda günde 12 saat kalmak ne
demek?”
DUBLAJ KRALİÇESİ CİMCOZ
“Adalet Cimcoz, Devlet Malzeme Ofisi’nde memure olarak çalışırken, ağabeyi Ferdi
Tayfur ‘Gel diyor, şöyle bir deneyelim...’. Adalet Hanım da salona giriyor ve
bir daha çıkamıyor. Adalet Hanım yakın arkadaşı Sezer Sezin’in önerisiyle ilk
dublajını Sezer Sezin için yaptı. Aynı zamanda yazardı; “Fitne Fücur” müstear
ismiyle sosyete yazıları yazıyordu. Kendisiyle ölene kadar çalıştım.”
Nevin Akkaya Türk sinemasının dublaj rekortmeni.
10 BİN FİLMDE NEVİN AKKAYA’NIN SESİ Var
“İlk yıllarda dikkat çeken çok önemli bir hanımefendi daha var. Nevin Akkaya çok
genç yaşlarında Muhsin Ertuğrul kabiliyetli bulduğu için tiyatro grubuna almak
istedi. Akkaya’nın ailesi ünden kaçtığı için istemedi. Kendisinin isteği ise
opera sanatçısı olmaktı. Ancak Muhsin Bey’in ısrarından kurtulamadı ve Aynaroz
Kadısı’nda oynadı. Nevin Hanım’da çok önemli ses özelliği vardı. Abartısız
söylüyorum, belki 10 bin filmde Nevin Hanım’ın sesi vardı. O dönemde çok film
ithalatla getiriliyordu. Türk filmi az çekiliyordu. Bunların hepsine dublaj
yapmak zorundaydı. İstanbul’un lüks sinemalarında filmler Fransızca ve İngilizce
oynuyordu ama Anadolu sinemaları Türkçe seviyordu.”
ARAP FİLMLERİNİ DE TÜRKÇELEŞTİRDİK
“Ünlü besteci Saadettin Kaynak beş yıllık sözleşmeyle İpek Film’e alınmıştı.
Kaynak, 100 filme 10-20 arası beste yapıyordu. Arapça şarkıları
Türkçeleştiriyorduk. Bugün hala çalınıp söylenen en güzel bestelerin sahibi
Kaynak’tı. Seslendirenler ise Müzeyyen Senar, Safiye Ayla ve Münir Nurettin
Selçuk’tu. Kaynak, beş yıl o stüdyoya kapandı. Atatürk’ün emriyle de ilk Türkçe
ezanı okudu.”
Sadri Alışık filmlerinde olduğu gibi dublaj stüdyolarında da espriler yapardı.
SADRİ ALIŞIK SETE KOSTÜMÜYLE GELİRDİ
“Oyuncular devamlı setten sete koştukları için dublaja ayıracak zamanları yoktu.
Sadri Alışık ve Öztürk Serengil bazen set kıyafetleriyle dublaja gelir, işleri
bitince tekrar sete dönerlerdi. Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit de çok yoğundu.
Gelip konuşanlar da oyunlara katkıda bulunan insanlar; sanatçının kaçırdığı bir
şey varsa o sesle telafi edilirdi. Ağlıyor, gülüyor, duygusal konuşuyor, sarhoş
oluyor...
O sesin sahibine ait olduğunu zannediyorlardı. Yılmaz Güney’i genelde
Abdurrahman Palay konuşurdu. İzleyiciler Ekrem Bora’nın oynadığı filmde de aynı
sesi duyunca ‘yine Yılmaz Güney konuşmuş’ derlerdi. Nevin Hanım Selda Alkor’u,
Türkan Şoray’ı ve Hülya Koçyiğit’i konuşurdu. Aynı sesleri Jeyan Mahfi Tözüm de
konuşuyordu. Yılda 350, 400 film çekiliyordu. Güne 1, 1,5 film düşüyordu.”
ŞOV HAVASI ESERDİ
“Eğlence havası yaratılırdı seslendirme stüdyolarında. Espriler birbiri ardına
patlatılırdı. Mesela bir Sadri Alışık gelir, milleti güldürür giderdi. Öztürk
Serengil, Saadettin Erbil de ondan aşağı kalmazdı. Orada şov havası eserdi.
Telefon başında yaptıklarında ben hemen mikrofona basıp kaydederim. Sonra
içeriye ses verirdim. ‘Bu kaydı satın alacak mısınız, yoksa sahibine dinleteyim
mi?’ diye... O kayıtlar hala elimde.”
Kaynak
Yasemin ARPA
NTV-MSNBC
14 Temmuz 2006, Cuma