Yapım Tarihi - 2012
Süre - 00:30:00
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe, HD
Yönetmen - Kerime Senyücel
Yapımcı - Kerime Senyücel
TRT'den Fatih Sultan Mehmet belgeseli
Sina Koloğlu, TRT'nin uzun süredir üzerinde çalıştığı sekiz bölümlük 'Fatih-
Avrupa’nın Kaderini Değiştiren Adam' belgeselini yazdı.
TRT uzun süredir bir belgesel üzerine çalışmalarını sürdürüyor. ‘Fatih-
Avrupa’nın Kaderini Değiştiren Adam’ı kanalda önemli belgesellere imza atmış bir
isim, Kerime Senyücel üstlendi. Dramatik çekimlerle süslenen belgesel, 30
dakikalık sekiz bölümden oluşacak. Dramatik çekimlerin ve röportajların büyük
bölümü tamamlanmış. Anadolu, yurt dışı ve sunucu çekimleri kurgu ve post
production işi var. Senyücel, “Fatih’in kişiliği üzerine çağını anlamaya çalışan
bir çizgimiz var. Şu anda sinemalarda gösterilen 1453’ten sanırım değişik bir
kulvardayız. Fetih bizim ana konumuz değil” diyor.
Fatih’i kimler oynuyor?
12 yaşındaki Fatih’i küçük oyuncu Ege Akal, Fatih’i İsmail Demirci oynuyor.
Olgunluk dönemindeki Fatih’i ise II. Abdülhamit’in torunu Orhan Osmanoğlu
canlandırıyor. Orhan Osmanoğlu adı ilginç. Ailesinin tarihinde en önemli
hükümdarı canlandırmaktan mutlu olduğunu söylüyor Osmanoğlu. Araştırmaların
başında Bilkent Üniversitesi’ndeki Halil İnalcık Kütüphanesi’nde Prof. Mehmet
Kalpaklı yönetiminde bibliyografya çalışması yapılmış. Yapım mekanı olarak,
Fatih’in fetih ve yaşam alanı Sesa olmak üzere Türkiye’de 10 şehir, yurt dışında
Yunan adalarından Eğriboz, Limni, Semadirek, İmroz ile Kırım, Arnavutluk
Sırbistan, Bosna Hersek İtalya, Romanya, Vatikan kullanılmış. 15 tarihçiyle
sözlü kaynak olarak yararlanılmış.
HD kalitesinde
Dramatik belgesel, HD (high definition- yüksek çözünülürlük) formatında
çekiliyor. Ayrıca 3D animasyonla gerçekleştirilmesi düşünülüyor. Senaryoyu Prof.
Mehmet Kalpaklı yazdı. Arşiv, röportaj dramatik bölümler mekan çekimleri ve 3D
animasyonla gerçekleştirilmesi düşünülmekte. Başbakanlık Tanıtma Fonu ve TRT
(yani bizim elektrik paraları oluyor) tarafından karşılanıyor bütçe.
haberzoom.com
28 Şubat 2012
Dedemin kaftanını doldurmak için 12 kilo aldım!
Fatih Sultan Mehmet'in kişiliğini anlatan Fatih-Avrupa'nın Kaderini Değiştiren
Adam adlı belgeselde Fatih'in 40'lı yaşlarını torunu Orhan Osmanoğlu
canlandırdı. Nedeni ise profilden dedesine çok benzemesi. Belgesel için 12 kilo
aldığını belirten Osmanoğlu “Bellini’nin tablolarındaki Fatih Sultan Mehmet’e
benzedim” diyor.
İstanbul'un kurtuluşu denince pek çoğumuzun aklına ilk o isim gelir... Osmanlı
Devleti'nin tartışmasız en büyük padişahlarından biri olan Fatih Sultan
Mehmet'in hayatı Fatih-Avrupa'nın Kaderini Değiştiren Adam adlı belgesele konu
oldu. Belgeselin yapımcısı ve yönetmeni, daha önce Osmanlı Hanedanı'nın sürgün
hikayesini ekrana taşıyan Kerime Senyücel. Senaryosu ise Bilkent Üniversitesi
Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Kalpaklı'ya ait. Fatih'in Ege Akal'ın
canlandırdığı çocukluk, İsmail Demirci'nin oynadığı gençlik ve 40'lı yaşlarının
anlatıldığı belgeselde, oyunculardan öyle biri var ki çok dikkat çekiyor. Sultan
İkinci Abdülhamit'in, Beyrut'a sürgün edilmiş en büyük oğlu Şehzade Mehmet
Selim'in soyundan gelen yani bir şehzade olan Orhan Osmanoğlu, Sultan Mehmet'in
40 yaşlarındaki halini oynuyor. Ticaretle uğraşan Osmanoğlu'nun, oyunculuğa adım
atma sebebi ise sakal bırakınca profilden Fatih Sultan Mehmet'e çok benzemesi.
Oyunculuk tecrübem yoktu
Peki Osmanoğlu'nun projede yer alma serüveni nasıl gelişti? Osmanoğlu sorumuzun
yanıtını şöyle veriyor- "2004'te Kerime Senyücel, ailemizin sürgün hikayesini
anlatan Sürgündeki Osmanlı adında bir belgesel hazırladı. Kerime Hanım aile
fertlerine ulaşabilmek için benden yardım istedi, ben de kabul ettim. Çekimler
bitince Kerime Hanım, Fatih Sultan Mehmet belgeselinin başlayacağından söz etti.
Bir sene önce de 'Belgeselde Fatih'in 40'lı yaşlarını sen oynar mısın?' dedi.
Önce çok temkinli yaklaştım çünkü oyunculuk tecrübem yoktu. Zamanla dedemi
oynama fikri kafama yattı. Kerime Hanım sakal bıraktırdı ve kilo almam
gerektiğini söyledi. Dedemin ölçülerine göre hazırlanan kaftana girebilmek için
12 kilo aldım. Son halimle Kerime Hanım'ın karşısına geçince bana 'Bellini'nin
tablolarındaki Fatih Sultan Mehmet'e benziyorsun. Başka birine gerek yok, sen
oynayacaksın’ dedi ve kendimi sette buldum."
Sorumluluğum çok ağırdı
Yarım saatlik rolü için uzun süre kamera karşısında kaldığını söyleyen Osmanoğlu
"Oyunculuk çok zor. Yapabileceğimi sanmıyorum. Rolüm kısaydı ancak dedeme
yakışır şekilde oynamalıydım. Ezberime günlerce çalıştım. Türkçeyi sonradan
öğrendiğim için şivem vardı, onları düzeltmeye çalıştım" diyor. Dedesini
oynamanın "onur verici" olduğunu söyleyen Osmanoğlu, bu rolün aynı zamanda
cesaret de gerektirdiği görüşünde- "Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı
İmparatorluğu'nun en kudretli padişahlarından. Dedem farklı bir insandı, çok
büyük bir alimdi. Padişahların arasında en kültürlü olanlarından biriydi. O
yüzden sorumluluğum ağırdı, layıkıyla yerine getirdiğime inanıyorum. Çekimleri
Topkapı Sarayı'nda yaptık, tam o ruh haline girdim."
Fatih'in kişiliğini anlatıyoruz
FATİH - Avrupa'nın Kaderini Değiştiren Adam belgeselinde Fatih'in üç önemli dönemi
anlatılıyor. Belgeselde 3D animasyonların da katkısı olacağını belirten Kerime
Senyücel "Bugüne kadar Fatih'in İstanbul'u üzerine pek çok film yapıldı. Biz
belgeselde Fatih'in kişiliği üzerinden bir tarih yolculuğuna çıkıyoruz. Tabii
bir bölümü de fetih. Böyle bir çalışma bugüne kadar yapılmadı" diyor.
Sokakta yürümeye korkardım şimdi belgeselde rol alıyorum
Orhan Osmanoğlu, Sultan II. Abdülhamit'in, sürgünde Beyrut'a giden en büyük oğlu
Şehzade Mehmet Selim'in soyundan geliyor- "Cumhuriyet kurulduğunda Şehzade
Mehmet Selim, Beyrut'a sürgün edildi. Soyumuz orada devam etti. Babam Harun
Osmanoğlu, Suriyeli olan annemle evlendi. 1963'te ben doğmuşum. İlkokulu Şam'da
okudum. 1974'te İstanbul'a halamın yanına gezmeye geldik. Burayı çok sevdim ve
dönmek istemedim. Babam karşı çıktı 'Türkçe bile bilmiyorsun, nasıl okula
gideceksin?' dedi. Yine de kalmak istedim. Zamanla Türkçeyi öğrendim. Özellikle
ihtilal zamanında kimliğimizden dolayı saklandık, yakalansak tutuklanırdık. Bu
yüzden üniversiteye gidemedim. İş hayatına atıldım, defalarca iflas ettim ama
yine de tutundum. Turgut Özal vatandaşlık hakkımızı verince o zaman kendimi bu
vatana ait hissettim. Zorluklar çektim ama artık her şey değişti. Zamanında
sokakta yürümeye korkardım şimdi belgeselde rol alıyorum!"
Osmanlı’nın en kültürlü padişahı
Belgeselin yapım ve yönetimi deneyimli bir isim olan Kerime Senyücel'e ait. Kısa
bir süre sonra TRT'de yayınlanacak belgesel, 30 dakikalık sekiz bölümden
oluşuyor. Senyücel, neden diğer padişahlar değil de Fatih'in belgeselini
çektiklerini şöyle anlatıyor- "Osmanlı tarihinin en önemli figürlerinden biri.
Fatih, İstanbul'un fethiyle Doğu Roma İmparatorluğu'nun da varisi ve 500 yıl
dünyanın tek gücü olan Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucu padişahı olmuş. Çünkü
imparatorluk yazılı kanunnamesi, ekonomisi ve genel olarak devlet yönetimiyle
aşiret düzeninden imparatorluğa geçmiş. Çok küçük yaşta dört-beş dil öğrenmiş.
Dil, edebiyat, matematik, astronomi ve coğrafya özel ilgi alanları. Özellikle
silah teknolojisine ilgisi hem İstanbul'un fethinde hem Otlukbeli Savaşı'nın
kazanılmasında önemli bir role sahip. Bugün Topkapı Sarayı’nda 13 yaşında el
yazısıyla notlar yazarak okuduğu Homeros'un İlyada'sının Grekçe nüshası onun
sayesinde var."
Fatma Karaman
fatmak@stargazete.com
18 Şubat 2012
Fatih rolü Torun Osmanlı'nın
TRT bu yıl, Fatih Sultan Mehmet'in kişiliğini anlatan bir belgesel çekiyor.
Çekimler bittiğinde 9 bölümde seyredilecek belgeselde Fatih Sultan Mehmet'in
40'lı yaşlarını torunu Orhan Osmanoğlu canlandırıyor.
Osmanoğlu, izlenimlerini "Padişah olmak zormuş" şeklinde anlatıyor. Şu sıralar
Fetih 1453 filmi gündemimizde... Filmde, nelerle karşılaşacağımızı merak
ediyoruz. "Fatih Sultan Mehmed'i nasıl anlatmışlar acaba, İstanbul'un fethi
beyazperdede nasıl görünüyor?" gibi sorular heyecanlandırıyor tarih ve sinema
buluşmasını bekleyenleri. Fakat tarihle ilgili projeler bitmiyor, TRT bu yıl
Fatih Sultan Mehmed'i anlatan bir belgesel çekiyor.
Belgeselin yapımcısı ve yönetmeni, daha önce Osmanlı Hanedanı'nın sürgün
hikâyesini ekrana taşıyan Kerime Şenyücel. Senaryosu ise Bilkent Üniversitesi
Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Kalpaklı'ya ait. Ama belgeselde asıl
dikkat çeken Sultan Mehmet'in 40'lı yaşlarındaki halini, şimdilerde 40'lı
yaşlarında bulunan torunu Orhan Osmanoğlu'nun oynaması...
Orhan Osmanoğlu oyuncu değil. Bu rol için teklif almasının sebebi, sakal
bıraktığında profilden Fatih Sultan Mehmed'e çok benzemesi... Durum böyle olunca
meraklandık. "Sultan Mehmed'e benzeyen Torun kimdir?" sorusunun peşine takıldık.
Kendimizi, Merter'de Mavi İş Hanı'nda tekstil ticareti ile uğraşan Orhan
Osmanoğlu'nun bürosunda bulduk. "Osmanlı soyundan geliyorum demeye korkardım,
şimdi tam tersi. Osmanoğlu olduğum için Sultan Mehmed'i anlatan bir belgeselde,
Sultan Mehmed olarak rol alıyorum!" dediği hayatını konuştuk.
Asıl mesleği ticaret!
Sultan II. Abdülhamit'in, Beyrut'a sürgün edilmiş en büyük oğlu Şehzade Mehmet
Selim'in soyundan geliyor o. Hikâyesi şöyle- Şehzade Mehmet Selim, Beyrut'a
sürgün edilir. Orada, Hıristiyan bir kıza âşık olup evlenir. O evlilikten,
Şehzade Abdülkerim dünyaya gelir. Aile, Suriye'ye yerleşir daha sonra. Şehzade
Abdülkerim de, Suriye'de Arap bir kızla evlenir ve Orhan Osmanoğlu'nun babası
Harun Osmanoğlu dünyaya gelir. Harun Osmanoğlu da Suriyeli biriyle hayatını
birleştirir. O evlilikten de, 1963 yılında, belgeselde Fatih Sultan Mehmed'i
oynayacak Torun, yani Orhan Osmanoğlu doğar.
Orhan Bey, ilkokulu Şam'da Okur. 1974 yılında İstanbul'a halasının yanına
gezmeye gelir. Burayı çok sever ve geri dönmek istemez. Babası, "Türkçe
bilmiyor, yapamaz." diye karşı çıkar bu isteğine. Ama çocuk olmasına rağmen onun
kararı nettir. "Türkçe öğrenebilirim." diyerek babasını ikna eder. İşte o zaman,
gerçek memleketine ve ata diline alışma vaktidir onun için. Çarşamba'da bir
okula kaydını yaptırır. Bir yıl sonra da babası, Şam'daki evlerini satar ve
aileyi toplayıp İstanbul'a Orhan Bey'in yanına taşınır. Zaten artık vakti de
gelmiştir memlekete geri dönmenin. Orhan Bey de bu esnada, dili konuşabilecek ve
anlayabilecek seviyeye gelir.
Fakat, çok sevdiği Türkiye'de Abdülhamit torunu olmanın cezasını daha o yıl
çekmeye başlar. Türkçe öğretmeni ona, Türkçe öğretmek yerine sadece 'Onuncu Yıl
Marşı'nı ezberletmeye çalışır, Abdülhamit'in kızıl sultan olduğunu anlatır. Bu
yüzden, "Ben Türkçeyi Türkçe dersinde öğrenmedim." diyor. Karşılaştığı bu
tutumun sebeplerini ilerleyen yaşlarında anlar Osmanoğlu. Özellikle de 1980'li
yıllarda... İhtilal olduğu zamanlar, "Biz kimliğimizi çok sakladık. Osmanlı
sorundan gelmek kötü bir şeydi çünkü o zamanlar." diyor. Sırf bu yüzden,
üniversiteye de devam etmez. "Babam korktu beni okula göndermeye." diyor.
Maddî sıkıntıları da olduğu için "İlla okuyacağım." diye tutturmaz ve iş arar
kendine. Beyoğlu'nda yürürken bir giyim mağazasında "Tezgâhtar aranıyor" ilanına
rastlar. "İş iştir!" deyip başlar çalışmaya. O yıllar; Orhan Bey ve ailesine
Turgut Özal'ın vatandaşlık ve soyadı hakkı verdiği yıllardır aynı zamanda. Ama
yine de kimliğini çok ifşa etmemeye çalışır. Tezgâhtarlık yaptığı seneler 1991'e
kadar Beyoğlu-Osmanbey hattında devam eder.
1991'den sonra kendi işini kurar. Tekstil üzerine dış ticaret yapar. Yavaş yavaş
kim olduğu da biliniyordur piyasada. Ama iflas ettiğinde, "Keşke Osmanlı torunu
olduğum bilinmeseydi." der. Çünkü, iş yaptığı adamlar, iflastan dolayı borcunu
geciktirince Osmanlı'ya küfreder. Musevilerse, tam tersi bir tutum sergiler ve
sırf Osmanlı torunu olduğu için "Borçlarını sana uygun ne zamansa, o vakit öde."
derler. Orhan Bey bütün bunları, Osmanlı torunu olmanın Türkiye'de hangi
evrelerden geçtiğini göstermek için anlatıyor ve ekliyor- "Ama artık her şey
değişti. Bakın, atalarımızla ilgili belgeseller çekiliyor ve biz o belgesellerde
korkmadan rol alıyoruz!"
Sürgündeki Osmanlı ile başlamış her şey!
Orhan Osmanoğlu'nun belgeselde rol alma serüveni, 2004'te danışmanlık yaptığı
Sürgündeki Osmanlı belgeseli ile başlar. Osmanlı hanedanının sürgündeki
fertlerinin hikâyesini anlatmak isteyen TRT, aileyle irtibata geçebilmek için
onun kapısını çalar. O da, kimliklerini sakladıkları yılların geride kalacağını
düşünerek projeye Can-ı gönülden 'Evet' der.
Hemen işe koyulur ve tam 11 ülkede, belgesel ekibi adına hanedan üyelerinin
kapılarını çalar. İşte, bugün yeni bir belgeselle gündeme gelmesini sağlayan
kişiyle, Kerime Şenyücel ile de o vakitler tanışır. Şenyücel, Sürgündeki Osmanlı
Belgeseli'nin çekimleri bittikten sonra, ona, -şu anda çekimleri halen devam
eden- Fatih Sultan Mehmet Belgeseli'ne başlayacağını anlatır. Bundan bir yıl
önce de, "Bahsettiğim belgeselde Fatih Sultan Mehmet'in 40'lı yaşlarını sen
oynar mısın?" der, sakal bırakmasını ister. Orhan Bey, önce "Benim işim
oyunculuk değil." diye fikre temkinle yaklaşır. Ama, dedesini anlatan rolde olma
düşüncesi, işin seyrini değiştirir. Sakal bırakıp dikilir Şenyücel'in önüne.
Şenyücel, "Tamam" der ve ekler- "Bellini'nin portresindeki Fatih Sultan Mehmet'e
benziyorsun. Başka birine gerek yok"
Sonrası zaten kameranın karşısı... 20 dakikalık rolü için bir gün boyunca kamera
karşısında durur Orhan Bey. "Danışmanlık kolay ama oyunculuk zor." diye tarif
ediyor duygularını ve çekimlerden önce çok çalıştığını anlatıyor- "Ezberim hiç
iyi değildir. En çok orada zorlandım. Dedeme yakışır bir şekilde oynamalıydım.
Bu yüzden gecelerce Kerime Hanım'ın üzerime yüklediği derse çalıştım. Tabi bir
de, onu anlatan kitaplara baktım, işin altından hakkıyla kalkabilmek için."
Zaman
27 Ocak 2012
Sevim Şentürk'ün haberi
Fatih'i, torunu canlandırdı
TRT'nin çektiği Fatih- Avrupa'nın Kaderini Değiştiren Adam Belgeseli'nde Fatih
Sultan Mehmet'i, torunu Orhan Osmanoğlu canlandırıyor.
Fetih 1453 filminin tarihi gerçeklere uyup uymadığı konuşuladursun, şimdilerde
Fatih Sultan Mehmet'in hayatını, kişiliğini anlatmak için 'Fatih- Avrupa'nın
Kaderini Değiştiren Adam' adlı belgeselin çekimleri devam ediyor. Kerime
Şenyücel yönetiminde, uzman bir ekip tarafından, dikkatli ve titiz bir çalışma
ile çekimleri devam eden, animasyon ve canlandırma ile desteklenen belgeselin
2012 sonunda gösterime girmesi planlanıyor. Belgeselde bugüne kadar ulaşılmamış
belgeler de işleniyor. Dramatik bölümlerde 12 yaşındaki Fatih'i Ege Ekal, 25
yaşındaki Fatih'i İsmail Demirci oynuyor. Yaşlı Fatih'i Osmanlı Hanedanından II.
Abdülhamid'in torunu Orhan Osmanoğlu canlandırıyor. Fatih'in unutulmaz Sadrazamı
Çandarlı Halil Paşa'yı, Oktay Dener oynuyor. Belgesel ekibi tarihi bilgileri gün
yüzüne çıkarırken pek çok uzmandan da destek alıyor. Bu çerçevede, Prof. Dr.
Halil İnalcık'ın araştırmaları temel alınmış ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu
Genel Kurulu Üyesi Dr. Mehmet Kalpaklı, metni ve senaryoyu yazmış.
Bizans-Osmanlı uzmanı sanat tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice, Prof. Dr. Serpil
Bağcı, Doç. Dr. Deniz Esemenli görsel danışman olarak yerlerini almışlar.
SEN BENZEMEZSEN KİMSE BENZEMEZ
Orhan Osmanoğlu'na Fatih Belgeseli'nde dedesi Fatih'i canlandırma teklifi Kerime
Şenyücel tarafından getirilmiş. Orhan Osmanoğlu, Kerime Hanım'la 2004 yılında
Son Osmanlılar belgeselinde birlikte çalıştıklarını anlatıyor. "Kerime Hanım'la
Son Osmanlılar diye 9 bölümlük bir belgesel hazırlamıştık. O belgeselde
danışmanlık yapmıştım. Kerime Hanım'ı Osmanlı'nın yaşayan fertleriyle birebir
görüştürdüm. Çok güzel bir belgesel oldu. Dolmabahçe Sarayı'nda 2006'da
kokteylini yaptık. Sonra Kerime Hanım Fatih projesini anlattı. Bana 'Sen dedenin
ölmeden önceki haline çok benziyorsun. Biraz daha kilo al, sen oyna belgeselde'
dedi. Oyuncu olmadığımı söyledim. Dedeme çok benzemediğimi anlattım. 'Sen
benzemezsen kimse benzemez' dedi. Ben de hem Kerime Hanım'ı kırmamak hem de
dedemin ruhunu taşımak için kabul ettim" sözleriyle anlatıyor belgesele dahil
olma sürecini. Fatih Sultan Mehmet vefatına yakın yaklaşık 140 kiloya
çıktığından, Orhan Osmanoğlu da kilo almış ve sakal bırakmış.
KAFTANI GİYDİM TÜYLERİM DİKEN DİKEN OLDU
Orhan Osmanoğlu sonradan öğrendiği Türkçesi ile Fatih imajını bozmamak için
diyalog olsun istememiş ancak Kerime Hanım'ın kararı kat-i olmuş- "Konuşma
olacak. Sen ezber yapmaya başla" Kendisi için en zor sürecin bu olduğunu ifade
eden Osmanoğlu, geceler boyu ezber yapmaya çalıştığını ve rolü kaldırıp
kaldıramayacağı konuşunda endişelendiğini anlatıyor. "Ben oyuncu değilim. Sadece
dedemin ruhunu taşımak için belgeselde bulunayım dedim. Maddiyatla hiç ilgisi
yok. Kerime Hanım ve TRT'ye hediyem olsun istedim." Fatih'i canlandırma
sürecinde kaftanı bile giyerken tüylerinin diken diken olduğunu söyleyen
Osmanoğlu, yine de bu işin altından kalkmış. "Ressam Bellini ile bir konuşma
sahnesi var. Hem samimi hem sultan gibi durmam gerekiyor. Kerime Hanım'a 'Ben
oyuncu değilim. Bana yol gösterin ne yapmam gerekiyor' dedim. 'Ben ne diyeyim
sana. O kadar güzel oynadın ki' dediler. Hatta tekrar bile çekmedik" diyor.
Bellini'yi canlandıran aktörse "Abi sen burada dursan yeter" demiş.
'Türkiye'ye gelince dönmek istemedim'
Orhan Osmanoğlu'nun babası Harun Efendi, Sultan Abdülhamit'in en büyük oğlu
Mehmet Selim Efendi'nin torunu. Orhan Osmanoğlu Sultan Abdülhamit'in 4. kuşaktan
torununun torunu oluyor. Mehmet Selim Efendi sürgün kararı çıktığında hem modern
hem de dinini yaşayabileceği bir ülke olarak gördüğü Lübnan'a gitmeye karar
vermiş ve burada halk tarafından çok sevilmiş ve Abdülhamid'in oğlu diye el
üstünde tutulmuş. Şam'da Doğan Orhan Osmanoğlu ise 1974'de af kanunu çıktıktan
sonra Türkiye'yi görme şansına kavuşmuş. 1975'de 12 yaşındayken ülkesinin görmek
için Türkiye'ye geldiğini anlatıyor Osmanoğlu. "Halam 1954'ten beri
Türkiye'deydi. Ben Türkiye'ye ilk defa geldiğim halde burası bana çok sıcak
geldi. Kendi vatanım olarak gördüm. Her ne kadar burada doğmadıysam ve Türkçe de
bilmiyorsam da burada kalmak istiyorum diye babama çok ısrar ettim. Babam
bırakmak istemedi. ' Türkçe bilmiyorsun, nasıl olacak?' dedi. Halamın yanında
kalırım dedim." Israrları sonucu babasını ikna eden ve bu sayede Türkiye'de
kalan Osmanoğlu için yeni bir süreç başlamış; Türkçe öğrenmek. O güne kadar
Arapça okuyup yazdığı için okula ilk defa başlayan bir çocuk gibi önce Latin
harflerini sonra okuma ve yazmayı öğrenmiş.
Kızıl SULTAN'I DUYUNCA YIKILDIM
O dönemlerde dedesi Abdülhamit'in Kızıl Sultan olarak anılması onu hem üzmüş hem
de şaşırtmış. "1990'lara kadar, bunu üzülerek söylüyorum, dedeme Kızıl Sultan
derlerdi. Tüylerim diken diken olurdu. Bunu söyleyenler de kendi milletimiz.
Araplar Sultan Abdülhamid'e daha saygılı, daha çok sahipleniyor. Geldim
Türkiye'ye dedeme küfrediyorlar. Çok üzüldüm ama tartışmaya girmedim. O yıllarda
bırakın Sultan Abdülhamid'in torunu olmak, lehine bir şey söylemek bile cesaret
isterdi." diye anlatıyor o günleri. Aile olarak kendilerini fazla
tanıtmadıklarını anlatan Osmanoğlu, son on yıl içinde eğitim sisteminde
değişiklik olduğunu ve gençlerin artık Sultan Abdülhamid'e Kızıl Sultan
demediklerini söylüyor.
SOHBET KONUSU GEÇİM SIKINTISIYDI
Aile içinde eski günlerin yad edilip edilmediği soruma Orhan Osmanoğlu'nun
cevabı trajik oluyor. "Biz sürgündeydik ve geçim derdine düşmüştük. Geçim
sıkıntısı içindeyken ne Osmanlı'yı öğretebilirsiniz ailenize ne de başka bir
şeyi. Yarın hayatta kalabilecek miyim? Onun derdindesiniz. Lübnan'a gittiğimizde
Sultan Abdülaziz'in, Sultan Reşad'ın torunlarıyla görüşürdük. Yaşım küçüktü.
Babam o sohbetlere katılırdı. Ama orada da saraydaki anılar değil, geçim
sıkıntısı konuşulurdu. Herkes geçim derdindeydi. Saraydan çıktıklarında
ellerindeki para 3- 4 ayda bitti. Herkes çalışmak zorunda kaldı. Sarayda yaşayan
sultanlar, hanımlar parayı kullanmayı bilmiyorlardı. Çünkü o zamana kadar hiç
ihtiyacı olmamış. Eline 3- 5 kuruş para verip yurtdışına gönderiyorsunuz. O
paranın ne kadar yeteceğini bile bilmiyor. Ki ilk yurt dışına çıkan şehzadeler 5
yıldızlı otellerde kaldılar. Paralarının yeteceğini zannettiler. Bir hafta sonra
anladılar ki ellerindeki para hiçbir şey değil. Hemen ayrıldılar. Bazıları
şoförlük yaptı, bazıları mezar bekçiliği yaptı, bazıları tuvalet temizledi. Gece
kulübünde keman çalan şehzade var. Hiç biri avucunu açıp dilenmedi. Bazıları 3-4
dil bildiklerinden tercümanlık yaptı." Ancak aile içindeki sözlü eğitim yine de
devam etmiş. Osmanoğlu, "Babaannem 'Sen şehzadesin kaşığı öyle tutma. Şöyle
otur. Sen şehzadesin suyu öyle içme. Böyle giyin' derdi. Yaşımız küçüktü. Neden
böyle derdi babaannem anlamazdım. Hem bize şehzade diyor, hem de cebimizde
metelik yok. Babaanneme sorardım. 'Şehzade diyorsun ama filmlerde şehzadelerin
atlı arabaları var, paraları var. Saraylarda yaşıyorlar biz niye böyleyiz?' diye
sorardım cevap veremezdi."