Yapım Tarihi - 2008
Süre - 01:37:00
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe, Kürtçe, İngilizce, DV
Yönetmen - Belmin Söylemez, Berke Baş, Somnur Vardar, Haşmet Topaloğlu
Yapım Yönetmeni - Belmin Söylemez, Berke Baş, Haşmet Topaloğlu, Somnur Vardar
Görüntü Yönetmeni - Berke Baş, Belmin Söylemez, Haşmet Topaloğlu, Somnur Vardar,
Elvan Kıvılcım, Melis Birder, Zeynel Doğan, Onur Demir
Kurgu - Haşmet Topaloğlu, Belmin Söylemez, Berke Baş, Somnur Vardar
Yapım - Filmist
Türkiye, 2007 yazı. Genel seçimlere iki ay var. Altı farklı kadın aynı hedef
için büyük bir mücadele veriyor- milletvekili seçilmek. Bir iş kadını, bir
profesör, muhalefetin en genç adayı, bir Kürt aktivist ve iki eski genelev
çalışanı... Kadınlarla dolu evlerden sünnet törenlerine koşturuyorlar; bir gün
bir yas evine konuk oluyorlar ertesi gün partilerinin mitingine katılıyorlar.
Her an, her aşamada üzerlerinde baskı var- erkekler, para, zaman, talepkâr
seçmenler ve tabii rekabet.
İstanbul merkezli film kolektifi Filmist’in “Bu Ne Güzel Demokrasi!” belgeseli,
bir yandan kadınların meclise girmek için verdikleri mücadeleyi anlatırken,
diğer yandan da günümüz Türkiye’sine ayna tutuyor.
11. 1001 Belgesel Film Festivali, Dünya Hali Bölümü, Gösterim Seçkisi. 2008
5. Bodrum Uluslararası Film Festivali, Belgesel Dalı, SİYAD En İyi Film Ödülü.
2008
1. Documentarİst İstanbul Belgesel Günleri, SİYAD Yerli Belgesel Seçkisi. 2008
14. Gezici Festival, Kars Video Odası, Gösterim Seçkisi. 2008
27. İstanbul Uluslararası Film Festivali, Gösterim Seçkisi. 2008
16. Adana Altın Koza Film Festivali, Ulusal Öğrenci Film Yarışması, Gösterim
Seçkisi. 2009
8. Alanya Belgesel Film Festivali, Gösterim Seçkisi. 2009
BSB Cep Sineması, Belgesel Gösterim Seçkisi. 9 Mayıs 2009
4. Bursa İpek Yolu Film Festivali, Gerçeği Söylemek Gerekirse Bölümü, Gösterim
Seçkisi. 2009
2. Ege Belgesel Film Günleri, Gösterim Seçkisi. 2009
7. Filmmor Uluslararası Gezici Kadın Filmleri Festivali, Kadınların Sineması
Türkiye Bölümü, Gösterim Seçkisi. 2009
Göteborg International Film Festival, Sweeden, Türkiye Özel Bölümü, Screening.
2009
41. SİYAD Türk Sineması Ödülleri, En İyi Belgesel Ödülü Adayı. 2009
1. TİHV İnsan Hakları Belgesel Film Günleri, Gösterim Seçkisi. 2010
16. 1001 Belgesel Film Festivali, Gösterim Seçkisi. 2013
36. İFSAK Kısa Film Yarışması, Gösterim Seçkisi. 2016
17. Filmmor Uluslararası Gezici Kadın Filmleri Festivali, Kadınların Seçimi;
Yerel Adımlar, Geniş Alanlar Bölümü, Gösterim Seçkisi. 2019
Kaynak
Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali Basın Bülteni .pdf
Gerçekten de bu ne güzel demokrasi!
Dünya Ekonomik Forumu’nun bu yıl yayımladığı kadın-erkek eşitliği sıralamasında
Türkiye 130 ülke içinde 123’üncü sırada yer almıştı. Eğitim seviyesi, Sağlık,
yaşam süresi ve siyasete katılım kriterlerine göre hazırlanan raporda, Birleşik
Arap Emirlikleri ise 105’İnci sırada bulunuyordu. Türkiye’de nüfusun yarısını
oluşturan kadınların mecliste temsil oranı bugün 9,1. İstanbul merkezli
sinemacılar kolektifi Filmist tarafından hazırlanan “Bu Ne Güzel Demokrasi”
belgeseli kadının siyasetin dışına itildiği bu trajik durumu tartışmaya açmayı
hedefliyor.
Belmin Söylemez, Berke Baş, Haşmet Topaloğlu ve Somnur Vardar’ın yönettiği
belgeselin ana teması, altı kadın adayın 2007 seçimlerine hazırlanma süreci. Bu
isimler, CHP’li Necla Arat, CHP’li Didem Engin, AKP’li Canan Kalsın, DTP’li
Gültan Kışanak ve bağımsız adaylar iki eski seks işçisi Ayşe Tükrükçü ile Saliha
Ermez.
Belgesel 2007 Türkiye’sinde Beyoğlu’ndan Gazi Mahallesi’ne, Lice’den Urfa’ya
kadar tarafsız bir Türkiye portre çiziyor. Belki de filmin yönetmenleri için
işin en zor kısmı da bu. Yönetmenlerden Somnur Vardar “Bu, bizim desteklediğimiz
adayların filmi değil. Bütün adaylara eşit mesafedeydik. Sadece genel bir resim
çıkarmayı amaçladık” diyor. Bu yüzden belgeselde olanları herhangi bir dış ses
bize yorumlamıyor. Tüm süreci sadece gözlemliyoruz. Gözlemci belgesel, yorumu
izleyiciye bırakıyor. Zaten ustaca kullanılan kamera bağlantıları ve kurgu söze
hacet bırakmıyor. İzleyene “Bu ne güzel demokrasi” dedirtiyor.
Belgeselde yorumsuz görüntülerden ortaya çıkanlar belki de en önemlisi, hiçbir
kadın adayın, kadınlarla ilgili bir söyleminin olmadığı gerçeği. AKP’li aday
Kalsın’ın partisinin ekonomi konusundaki vurgularıyla aynı doğrultuda, kadın
toplantılarında sık sık 2040’larda Kanada’dan daha İleri ekonomik düzeyde bir
Türkiye hedeflediklerini, ekonomik istikrar gerektiğini tekrar ediyor. CHP’li
adaylarsa partilerine sadık, laiklik söylemine takılıp kalıyor. Kadınların
sesini seçim sloganlarına biraz olsun taşıyanlarsa yalnızca eski genelev
çalışanı adaylar.
“Bin Umut Adayı da kim?”
Belgeselin kurgusu, adaylar arasındaki farklılık ve eşitsizlikleri izleyicinin
kolayca yorumlamasına açık. Tarlabaşı’ndaki bir fotokopicide afiş çoğaltan eski
genelev çalışanı Ayşe Tükrükçü’nün ardından gördüğümüz billboardları donatan AKP
ve CHP adaylarının devasa posterleri, CHP’li aday Necla Arat piknik alanında
halktan oy istemek için dolaşırken “Biz Bin Umut adaylarını destekliyoruz” diyen
gence “Onlar da kim?” cevabı, son model arabasında lap top ile çalışan Canan
Kalsın’dan hemen sonra Gültan Kışanak’ın Diyarbakır’da polis takibinde
gerçekleştirdiği Seçmen ziyaretleri gibi ayrıntılarla seyirci izlediklerini
yorumlamak için alışıldık bir dış sese ihtiyaç duymuyor.
“Koç gibi Kuvayi Milliyeci kızımız”
Belgesel adını CHP’li Mehmet Sevigen’in 17. sıradan aday gösterilen Didem
Engin’i tanıtırken kullandığı slogandan almış. Kameralar Gazi Mahallesi’nde,
CHP’li aday Didem Engin’in seçim kampanyasını görüntülüyor. Mehmet Sevigen,
Didem Engin’i megafondan seslenerek halka tanıtıyor- “Bu ne güzel cumhuriyet! Bu
ne güzel demokrasi! Bu ne güzel CHP!”. Halkın arasına karışınca da Didem Engin’i
tanıtma çalışması devam ediyor- “29 yıllık Koç gibi Kuvayi Milliyeci kızımız,
bomba gibi bomba!”. Sloganlar hiçbir vaat içermediği gibi seçmenlere ne derdiniz
var sorusu da yöneltilmiyor. Miting sona ererken mahallede halk arasında kavga
çıkıyor. Genç kadın aday bir dükkâna sığınmışken onları kurtarmaya gelen bir
araçla derhal bölgeden uzaklaşıyorlar.
“Milletvekili olmak senin neyine?”
Belgeselin en “farklı” kadın adayları Ayşe Tükrükçü ve Saliha Ermez. Bu iki eski
hayat kadını seçim çalışmaları boyunca 131 YTL’lik bütçeleriyle bastırdıkları
broşürlerle sokakta, pazarda kendilerini halka anlatıyorlar. Ancak onlar desteği
sokaktaki kadınlardan bile bulamıyorlar. Kimisi “Oraya kendi isteğinizle
gidiyorsunuz bana ne?” diyor, kimisiyse “Seçmezler seni. Otur kadın gibi, güzel
bir iş bul. Milletvekili olmak senin neyine?” diyor. Oysa bu iki kadın aday da
milletvekili seçilemeyeceklerinin bilincindeler. Seçime girme sebepleri meclise
girmekten çok seks işçisi kadınların dramlarını gözler önüne sermek. Fakat AKP
ve CHP’nin adaylarının karanfil dağıtıp esnaf ziyareti yaptıkları, kadına dair
hiçbir söylem içermeyen seçim çalışmalarının yanında bu iki kadının söylemeye
çalıştıkları çok daha samimi görünüyor.
Toplumun ayrışmasının küçük yaştaki örnekleri
Belgeselin seyirciyi en çok gülümseten sahnesi, AKP’li aday Canan Kalsın’ın bir
mahallede çiçek ve broşür dağıttığı konvoyun ardından parti sloganları arasında
toplumdaki ayrışmanın küçük yaştaki örnekleri, bir grup çocuğun arasında geçen
diyaloglardı. Kız ve erkek çocuklar iki gruba ayrılmış, atışıyorlar. Kızlar
“CHP, CHP” diye bağırıyor konvoyun ardından, erkeklerse AKP’nin adını tekrar
ediyor. Bu atışma böyle devam ederken kızlardan biri “Kimin Atatürk’ü sevmediği
belli oluyor” diyor.
Bin Umut adayı polislerce takip ediliyordu
Gültan Kışanak Diyarbakır’dan Bin Umut adayı. Çalışmaları Diyarbakır’da sürüyor.
Onun seçim süreci diğerlerinden çok ama çok farklı. Seçim çalışmaları boyunca
zorluklarla karşılaşıyor. Kadınları, mahalleleri ziyaret ederken polislerce
takip ediliyor. “Neden bizi takip ediyorsunuz? Kadınlar siz burada oldukça rahat
rahat konuşamıyorlar” dediklerindeyse takipçiler, biz sadece burada duruyoruz
diyorlar.
Kışanak, Diyarbakır’ın bir köyünde kadınlarla dolu bir eve konuk oluyor.
Seçmenle arasında geçen diyaloglar da İstanbul’daki adayların
karşılaştıklarından bambaşka. Kadın aday, Kürtçeyi biraz konuşabiliyor. Kürtçe
tercüman aracılığıyla, dillerini bilmeyen bir milletvekilinin onların dertlerini
nasıl anlatacaklarını soran Diyarbakırlı seçmene Kışanak’ın cevabı- “Altı ay
Türküm demediğim için işkence gördüm. Kendi kızıma Kürtçe isim veremedim. Sizi
anlamam için dili bilmem gerekmiyor” oluyor.
“Bu toplumda kadınlar mal”
Belgeselde izlediğimiz seçim sürecinde yalnızca kadın adayların çalışmalarını
değil, seçmenlerin tepkilerini de gözlemleme fırsatı buluyoruz. Tahmin edileceği
gibi en çok tepkiyi eski genelev çalışanı adaylar alıyor. Beyoğlu’nda
pankartlarıyla seçim çalışması yürüten iki kadının yanına gelenler kendi
aralarında da meseleyi tartışıyorlar. Bir genç adam “haklısınız” diyor- “Bu
toplumda kadınlar mal. Sadece genelevdekiler değil, benim için sokakta yürüyen
herhangi bir kadın da mal”.
“Bana da yardım verin”
CHP ve AKP’li kadın adayların seçim çalışmalarında izledikleri yöntemler gibi
seçmenden aldıkları tepkiler de hemen hemen aynı. Bolca gerçekleştirdikleri
mahalle arası kadın toplantılarında konu hep kömür, gıda, para yardımına
geliyor. AKP’li aday Canan Kalsın bir gecekondunun bahçesinde yine Türkiye’nin
2040’larda Kanada’dan daha İleri bir ekonomiye sahip olabileceğini anlatıyor.
Kadınlardan biriyse “Duyduğuma göre yardım yapıyormuşsunuz, bana da verin”
diyor. Partililer ise ‘ancak Sağlık yardımı yapıyoruz’ diyerek kadının
telefonunu alıyorlar.
Belgeselin yönetmenlerinden Haşmet Topaloğlu’nun da “filmin en Can Alıcı
sahnesi” olarak adlandırdığı sahnede AKP’li Kalsın, İstanbul Bilgi
Üniversitesi’nde feminist kadın gruplarının düzenlediği bir toplantıya
katılıyor. Kader başkanı Hülya Gülbahar ile AKP’li adayın aralarında geçen bir
diyalogda Canan Kalsın’ın anlattığına göre Refah partisi geleneğinde seçim
öncesinde parti için kadınlar çok çalışıyor, bir hayli oy getiriyorlar. Ama
sonra, o kadınlara senin için buraya kadardı şimdi evine dön deniyor. Ancak
Kalsın’a göre AKP bu geleneği bozacak. Kader başkanı ise hemen AKP iktidarının
81 ilde bir tane bile il başkanı olmadığını hatırlatıyor.
“Kadına dair çalışmalar kilit görevlerle sonuca varır”
Yönetmen Topaloğlu için bu önemli bir sahne. Çünkü kadına dair çalışmaların bir
yere varabilmesi için il başkanlığı gibi kilit görevlerde kadına ihtiyaç var.
Filmde AKP’li aday bunu gerçekleştireceklerini iddia etmeye devam ediyor.
Seçim sonuçlarında AKP’li Canan Kalsın, CHP’li Necla Arat ve DTP’nin
desteklediği aday Gültan Kışanak yeterli oy alıp milletvekili seçildiler.
Bölgesinde 17. sıradan aday gösterilen CHP’li Didem Engin ile iki bağımsız aday
Ayşe Tükrükçü ve Saliha Ermez kazanmak adına zaten çok da büyük bir Umut
taşımadıkları için seçilemeyince hayal kırıklığı yaşamadılar. Bir önceki
seçimlerde 4,4 olan Meclis’te kadının temsil oranı, 2007 seçimleriyle 9,1
oluyor. Ülkenin diğer yarısını oluşturan kadınlar hala yüzde 10’un altında bir
oranla temsil ediliyorlar.
Filmin yönetmenleri belgeselde hakkaniyetli davranmaya çalıştıklarını her adaya
olabildiğince eşit süre verdiklerini söylüyorlar. “Ne artıya ne eksiye giden bir
manipülasyon olmadı” diyorlar. Gerek Türkiye’de gerek yurtdışında birçok sivil
toplum çalışmasında gösterilen belgeselin Meclis’te gösterilmesi için de teklif
gelmiş. Kadınların Türkiye’de siyasete katılımındaki sorunları gözler önüne
sermeyi hedefleyen Filmist ekibinin asıl amacı belgeselin bu alanda referans
gösterilecek bir çalışma olarak arşivde kalması.
2007 seçimlerinde bağımsız milletvekili adayı olan eski genelev çalışanları Ayşe
Tükrükçü ve Saliha Ermez'in mücadalesi de belgeselde anlatılıyor.
Fotoğraf- Murat Kaya/Anadolu Ajansı
BSB SİNEMA ESERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ CEP SİNEMASI'NDA
BELGESEL FİLM GÖSTERİMLERİ DEVAM EDİYOR!
"CUMARTESİ BELGESELLERİ"
24 Ocak 2009'da başlayan "CUMARTESİ BELGESELLERİ", Her CUMARTESİ günü saat
14.00'te "BSB Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği Cep Sineması"nda belgesel
film gösterimleriyle devam ediyor.
Film gösteriminin ardından belgesel filmin yönetmeninin katılımıyla izleyiciler
arasında film ve filmin çekim süreci üzerine söyleşi yapılıyor.
Yönetmenliğini Belmin Söylemez, Berke Baş, Somnur Vardar, Haşmet Topaloğlu’nun
yaptığı “BU NE Güzel DEMOKRASİ! ” adlı belgesel bu hafta BSB Cep Sineması’nda…
16. HAFTA
Belgesel Film- Bu Ne Güzel Demokrasi!
Filmlerin Yönetmeni- Belmin Söylemez, Berke Baş, Somnur Vardar, Haşmet Topaloğlu
Konuk- Haşmet Topaloğlu
Tüm BSB Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği üyelerini ve dostlarını 9 Mayıs
CUMARTESİ 14.00-16.00 saatleri arasında BSB Sinema Eserleri Sahipleri Meslek
Birliği Merkezi'ndeki gösterime davet ediyoruz.
Filmin Adı - BU NE Güzel DEMOKRASİ!
Yapım Yılı - 2008
Yönetmen- BELMİN Söylemez,Berke Baş,SOMNUR Vardar, HAŞMET Topaloğlu
Süresi - 74’ dakika
Türkiye, 2007 yazı. Genel seçimlere iki ay var. Altı farklı kadın aynı hedef
için büyük bir mücadele veriyor- milletvekili seçilmek. Bir iş kadını, bir
profesör, muhalefetin en genç adayı, bir Kürt aktivist ve iki eski genelev
çalışanı... Kadınlarla dolu evlerden sünnet törenlerine koşturuyorlar; bir gün
bir yas evine konuk oluyorlar ertesi gün partilerinin mitingine katılıyorlar.
Her an, her aşamada üzerlerinde baskı var- erkekler, para, zaman, talepkâr
seçmenler ve tabii rekabet.
İstanbul merkezli film kolektifi Filmist’in “Bu Ne Güzel Demokrasi!” belgeseli,
bir yandan kadınların meclise girmek için verdikleri mücadeleyi anlatırken,
diğer yandan da günümüz Türkiye’sine ayna tutuyor.
Söyleşi- HAŞMET Topaloğlu
Tarih, Saat- 9 Mayıs 2009 Cumartesi, 14.00
Yer- BSB Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği Kuloğlu Mah. İstiklal Cad.
Gazeteci Erol Dernek Sok. No- 6 Kat- 4 Beyoğlu İSTANBUL
Tel- (+90) 212 245 89 58 - 0 212 245 90 96
Faks- (+90) 212 245 89 58
E-Posta- mektup@bsb.org.tr / www.bsb.org.tr
Not- Belgesel film gösterimleri için sınırlı sayıda yer olması nedeniyle
rezervasyon yaptırılması rica olunur.
Rezervasyon Telefon- 0212 245 90 96
OBM Sinema Programı devam ediyor:
"Bu Ne Güzel Demokrasi"
Osmanlı Bankası Müzesi'nin Sinema Programı, izleyicileriyle buluşmaya devam
ediyor. Müze binasının restorasyona girmesi nedeniyle İTÜ Taşkışla'da
gerçekleştirilen gösterimler, yönetmenliğini Belmin Söylemez, Berke Baş, Haşmet
Topaloğlu ve Somnur Vardar'ın üstlendiği Bu Ne Güzel Demokrasi adlı belgeselle
devam edecek. "Toplumsal Hafıza" teması altında, 12 Kasım Perşembe günü saat
18:30'da yapılacak gösterimin ardından, Prof. Dr. Büşra Ersanlı, "Kadının
Siyasetteki Yeri" başlıklı bir söyleşi gerçekleştirecek.
Belgesel, Türkiye 2007 yazını ele alıyor. Genel seçimlere iki ay var. 6 kadın
aynı hedef için büyük bir mücadele veriyor; milletvekili seçilmek... Bir iş
kadını, bir profesör, muhalefetin en genç adayı, bir Kürt aktivist ve iki eski
genelev çalışanı... Kadınlarla dolu evlerden sünnet törenlerine koşturuyorlar;
bir gün bir yas evine konuk oluyorlar, ertesi gün partilerinin mitingine
katılıyorlar. Her an her aşamada üzerlerinde baskı var- Erkekler, para, zaman,
talepkâar seçmenler ve tabii rekabet.
Osmanlı Bankası Müzesi binasının restorasyonu nedeniyle, müzenin 2009 - 2010
dönemindeki bütün etkinlikleri, İTÜ Taşkışla binasında gerçekleştirilecek.
12 Kasım 2009 Perşembe
Film Gösterimi- "Bu Ne Güzel Demokrasi"
Saat- 18:30
Yönetmen- Belmin Söylemez, Berke Baş, Haşmet Topaloğlu ve Somnur Vardar
Türkiye / 2008/ 7400
Söyleşi- Prof. Dr. Büşra Ersanlı " Kadının Siyasetteki Yeri"
Yer- İTÜ Taşkışla Binası 127 no.lu Konferans Salonu
Prof. Dr. Büşra Ersanlı
İstanbul'da doğdu. 1978'de Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı
Bölümü'nden mezun oldu. Aynı üniversitede Siyasal Bilimler bölümünde yüksek
lisans ve doktorasını tamamladı. 1990 yılından bu yana Marmara Üniversitesi
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde öğretim üyesi olarak
çalışıyor. Ersanlı, Türkiye'de milliyetçilik, tarih yazımı, Orta Asya ve
Kafkasya konularında araştırmalar yürütüyor.
Belgesel Sinemacılar Birliği
Mart 1997'de "sivil bir platform" olarak yola çıkan Belgesel Sinemacılar
Birliği, Kültür Bakanlığı tarafından onaylanmış "Meslek Birliği" statüsünde
varlığını sürdürüyor. Başta İstanbul, Ankara, Eskişehir, İzmir olmak üzere tüm
Türkiye'deki belgesel sinemacılarla çalışan birlik, sinemayı toplumun
geleceğinin daha iyi tasarlanabilmesi ve toplumsal hafıza boşluklarının
doldurulması için önemli bir araç olarak görüyor. Türkiye'ye yayılmış
festivaller, özel organizasyonlar, üniversitelerde söyleşili gösterimler
düzenleyerek, belgeseller için televizyon dışında gösterim alanları yaratıyor.
What a Beautiful Democracy!
A feature documentary about the struggle of women running for the Turkish
parliament
Do women have enough access to politics in Turkey? What obstacles do they have
to overcome to participate in the political arena? Do they have any real agenda
on women's problems in Turkey? Will they be able to increase the representation
rate for women in the parliament from 4.4 percent - ranking 47th in the 47
member European Council in terms of female participation?
"What a Beautiful Democracy!" is a feature length documentary by the Istanbul
based filmmakers collective. filmist looks for the answers while chronicling the
campaign of six female candidates running in the July 22nd, 2007 general
elections in Turkey.
The observational documentary gives behind-the-scene access to the campaigns of
one candidate from the ruling AKP(Justice and Development Party); two from the
main opposition CHP(Republican People's Party); one running as independent for
the Kurdish DTP - Democratic Society Party; and two former sex workers as they
try to secure a place in the parliament.
The filmmakers were with the candidates during their entire campaigns in the
summer of 2007, when they were speaking at mass meetings, visiting street
markets, shops and houses in various neighbourhoods, meeting with the NGO's,
attending social activities like circumcision, wedding ceremonies and funerals.
Through the story of these candidates the question of gender politics in Turkey
is raised by exploring the roles given to women by their parties, their personal
political agenda, how their public image has been created and how they are
perceived by voters.
Directed by- Belmin Söylemez, Berke Baş, Haşmet Topaloğlu, Somnur Vardar
Camera - Berke Baş, Belmin Söylemez, Haşmet Topaloğlu, Somnur Vardar, Melis
Birder, Elvan Kıvılcım, Zeynel Doğan, Onur Demir
Edited by - Haşmet Topaloğlu, Belmin Söylemez, Berke Baş, Somnur Vardar
Produced by- filmist
Duration - 95 min.
Dünya Hakları / Export Agent- Filmist
Satış Sorumlusu / Sales Contact- Haşmet Topaloğlu
Telefon / Phone- +90 212 251 09 60
E-posta / E-mail- hasmet@filmist.org
Internet Sitesi / Web Site- filmist.org
AUX ARMES CITOYENNES !
de Berke Bas, Belmin Söylemez, Somnur Vardar and Hasmet Topaloglu
Eté 2007. Elections générales dans deux mois Par suite d'une grave crise
politique. Six femmes à travers le pays poursuivent la même quête- être députée.
Une femme d'affaires très BCBG, une universitaire kémaliste très vieille école,
la plus jeune candidate - 29 ans - issue d'une "bonne" famille, une militante
kurde chevronnée, courageuse et - last but not least - deux ex-prostituées. Les
élections sont un carnaval en Turquie. Nos candidates ratissent leur
circonscription, vont chez l'habitant, entrent chez les commerçants, vont à la
rencontre de groupes divers, assistent à toutes sortes de cérémonies,
circoncisions, funérailles, manifestations géantes, serrent des mains à
profusion. Une campagne de deux mois où on ne leur fera pas de cadeaux. Elles en
sortent transformées.
Une image très vivante de la démocratie turque, la seule véritable dans le monde
musulman, et du combat des femmes à tous les échelons.
Synopsis
Juillet 2007, législatives anticipées en Turquie, suite à une grave crise
politique que provoque la tension croissante entre le parti au pouvoir, AKP, de
mouvance musulmane, et l'opposition, CHP, kémaliste, qui a l'appui de l'armée,
de la magistrature et de la bureaucratie.
Quatre jeunes réalisateurs s'attèlent à la tâche; 3 jeunes femmes, Berké Bas,
Belmin Söylemez, Somnur Vardar et leur collègue Hasmet Topaloglu, pour suivre
pendant toute la durée de la campagne, 3 mois, 6 candidates lancées contre vents
et marées à l'assaut du pouvoir.
Necla Arat, universitaire et militante chevronnée de la cause laïque, et Didem
Engin, la plus jeune candidate, polyglotte, bourgeoise, se présentaient pour le
CHP. Canan Kalsin, femme d'affaires, BCBG, était une candidate qui détonnait
avec l'image musulmane réductrice de l'AKP. Gültan Kisanak, une indépendante,
faisait campagne à Diyarbakir, la principale ville kurde du pays, dans l'espoir
de porter à l'Assemblée Nationale, la bannière du DTP, le parti de la cause
kurde. Enfin, last but not least, deux indépendantes insolites, Ayse Tükrükçü et
Saliha Ermez, deux ex-prostituées pugnaces, défrayaient la chronique Par leur
dénonciation sans concession de l'hypocrisie de l'ordre "mâle".
Les élections sont une fête en Turquie. La participation est très forte, elle
talonne les 90 %. L'enthousiasme est évident d'une population qui n'est pas
encore blasée et y croit dur comme fer.
Mais, le chemin de nos candidates est semé d'embûches. Les préjugés sont forts
et si rétifs à la modernisation Par ailleurs échevelée de la société turque.
Elles doivent battre le pavé, faire du porte-à-porte, se rendre chez les gens,
entrer dans les échoppes, passer un examen de passage auprès des associations et
autres ONGs, distribuer des tracts, donner des interviews, hanter les plateaux
de TV, organiser des réunions selon les moyens du bord. Elles ont fort à faire.
Et nos réalisateurs ne les lâchent pas d'une semelle.
A chacune ses problèmes. Les candidates laïques ont du mal à faire passer leur
message dans les milieux conservateurs. Elles, surtout la jeune, fait un peu
trop "élite". La candidate BCBG de l'AKP se débrouille plutôt bien avec son deux-pièces
dans les quartiers où règne le foulard islamique. L'argent, la réussite sociale
forcent le respect et comptent davantage que les signes de piété.
La kurde, une personnalité forte, attachante, a une faiblesse inattendue, elle
ne parle pas le kurde. Elle doit s'excuser chaque fois, Par l'intermédiaire
d'interprètes, auprès de son électorat qui ne compte pas beaucoup de turcophones,
surtout chez les femmes. Le mouvement kurde se distingue de tous les autres
partis Par le nombre très élevé de candidates qu'il présente en position
éligible. Plus d'un tiers.
Quant aux deux ex-prostituées, c'est "la croix et la bannière". Une véritable
odyssée. D'abord malmenées Par les forces de l'ordre comme Par certains badauds,
elles connaîtront progressivement un succès d'estime; des organisations
féminines de tous bords, des féministes, la presse, la TV finiront Par
s'intéresser à leur histoire et combat. Elles obtiendront une reconnaissance et
la gloire éphémères le temps d'une campagne. Et ce n'est déjà pas si mal car
elles n'espéraient de toute façon pas de se faire élire. Mais leur résultat
reste tout à fait honorable.
autreturquie.tv
Meclis’e girmek için mücadele eden kadın adaylar üzerine uzun metraj bir
belgesel… Kadınlar Türkiye’de siyasi karar alma mekanizmalarına katılabiliyorlar
mı? Siyasette var olmak için hangi platformlarda mücadele ediyorlar? Kadının
sorunlarına dair bir gündemleri var mı? Sadece yüzde ‘dörtnoktadört’ olan
Meclis’teki kadın milletvekili oranını (47 üyeli Avrupa Konseyi’ndeki en düşük
oran) arttırabilecekler mi? Belgesel bu soruların yanıtlarını 22 Temmuz 2007
seçimlerine hazırlanan kadın adayların kampanyalarında arıyor.
A feature documentary on the struggles of women candidates for the national
assembly. Can women participate in political decision making in Turkey? What
causes are they fighting for in politics? Are women’s issues on the agenda? Can
the proportion of women representatives in the legislature, 4.4%, the lowest of
the 47 members of the European Council, grow? This documentary looks for answers
to these questions in female candida.
Demokrasiyi 50/50 paylaşalım
Alin Taşçıyan
Bu Ne Güzel Demokrasi!` belgeseli Bodrum Film Festivali`nde Sinema Yazarları
Derneği - SİYAD Ödülü`nü kazandı. 22 Temmuz 2007 seçimlerine hazırlanan altı
kadın adayın çalışmalarını gözlemleyen 100 dakikalık bu belgesel `Kadınlar
Türkiye`de siyasi karar alma mekanizmalarına katılabiliyorlar mı? Siyasette
varolmak için hangi platformlarda mücadele ediyorlar? Kadının sorunlarına dair
bir gündemleri var mı` sorularına yanıt aradığı için güncelliğini her daim
koruyabilecek bir yapıya sahip.
`Bu Ne Güzel Demokrasi`nin sorduğu bir soru da `Sadece yüzde 4.4 olan meclisteki
kadın milletvekili oranını artırabilecekler mi` idi. 2007 genel seçimlerinde
bütün çabalara rağmen bu oran ancak yüzde 9.1`e çıkabildi. Kadın Adayları
Destekleme ve Eğitme Derneği KA-DER`in 8 Mart açıklamasında yer alan
istatistiklere göre bu oran yerel yönetimlerde yüzde bir civarında kalıyor.
Türkiye, bu kategoride dünya sonuncuları arasında! Dolayısıyla 2009 Martında
yapılması hedeflenen yerel seçimlerde ve ülke çapında ister kamu alanında olsun
ister özel sektörde, bütün kurum ve kuruluşlarda demokrasinin güzelleşmesi için
sıkı bir çalışma yapmak gerek. Bu konuda Türkiye yalnız değil, kadınlar
uluslararası alanda varolmayı ve evrensel ölçütlerle hareket etmeyi biliyor.
Avrupa Kadın Lobisi Türkiye - AKL TK, bugün Ankara`da kadınların siyasette
erkeklere eşit oranlarda temsil edilmesini amaçlayan kampanyasını bir basın
toplantısıyla tanıtacak. Avrupa Kadın Lobisi/ European Women`s Lobby- EWL 1990
yılında kuruldu. AB`nin en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri. Avrupa
çapında cinsiyet eşitliği temelinde temsili öngören 50/50 kampanyasını 16
Eylül`de Brüksel`de başlattı. Türkiye`den KA-DER`in üye olduğu bu örgüt `No
Democracy without Gender Equality/ Cinsiyet Eşitliği Yoksa Demokrasi Olmaz`
sloganıyla hareket ediyor ve kadınların Avrupa politikasının en üst düzeyine
yükselmesini amaçlıyor. 2009 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ve Avrupa
Komisyonu oluşumunda kadın ve erkeklerin eşit sayıda, 50/50 temsilini
hedefliyor.
Önce hukukçular eşitlensin
Siyasi iktidar ve yerel yönetimlerin dışındaki alanlarda da kadınlar hep
azınlıkta kalıyor ya da hiçbir şekilde varlık göstermelerine olanak tanınmıyor.
Üniversiteler, sendikalar, barolar gibi yapısal olarak özgürlükçü olması
beklenen kurumların yönetimlerinde kadınları arayın ki bulasınız! Her tür sandık
başında, her tür yönetimin seçiminde kadınların geri planda bırakıldığı apaçık
ortada.
İstanbul Barosu bu eşitsizliğin giderilmesi için Örnek olabilecek bir seçime
hazırlanıyor. Ekim ayında yapılacak baro seçimlerinde avukatların cinsiyet
ayrımcılığına yaklaşımları da bir sınavdan geçirilecek. Çağdaş Avukatlar Grubu-
ÇAG listesi yönetim kuruluna yedi kadın, üç erkek üye koyarak önemli bir adım
attı. Katılımcı Avukatlar- KAV grubunun başkan adayı ise bir kadın- Mebuse Tekay.
130 yıllık tarihinde İstanbul Barosu`nun bir tek kadın başkanı bile olmadığı,
hukukun bile kadına bu denli uzak kaldığı gerçeği çok üzücü, çok onur kırıcı.
Daha da önemlisi güven sarsıcı... Üstelik Tekay`dan önce sadece dört kez kadın
başkan adayı çıkmış ortaya!
İstanbul Barosu yönetiminde hali hazırda üç, Ankara ve İzmir barolarında birer
kadın üye yer alıyor. Türkiye genelinde kadınlar baro yönetimlerinde % 9
oranında temsil ediliyor. Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu`nda durum vahim.
Sadece iki kadın yedek üye bulunuyor. Hukukçular öncelikli olarak kadın - erkek
eşitliğini sağlamak için harekete geçerse bütün ülkeye güzel bir demokrasiye
ulaşmak için Örnek oluşturabilir.
Alin Taşçıyan
2008-09-23 Star
stargazete.com
İşte karşınızda 'genç sinemacılar'
Onbeş yıl öncesi. Yoksaa... Ondört yıl mı? Masadaki broşürlere göre 2006 bile
olabilir ama Somnur'un kazağına göre en erken 2007. Bu Ne Güzel Demokrasi'yi
anlatmak için poz veriyorsak 2008 başı. Aslında galiba Somnur haklı. Bu poz 'filmist
belgeselleri gösterimi' için.
Yer kesin: artık ne yazık ki tarihe karışmış olan, Funda Kirmizi 'nın Cihangir
caddesinde büyük bir şevkle açtığı Mavi Kum kitabevinin üst katı. Ufak huzurlu
kahve çay bölümü.
Yanyana sıralananlar sağdan sola (ben diye başlamamak için) Melis Birder, Berke
Baş, Belmin Söylemez, Somnur Vardar ve ben.
Kısaca filmist.
Bir eksikle; Elvan Kıvılcım fotoğrafta yok. Belki o çekiyordu belki de o gün
çalışıyordu. O zaman fotoğrafı çeken arkadaşımız Nihan Özyıldırım olmalı. Mavi
Kum'un yetkili müdürü, sanatçının dostu.
2005'te altı arkadaş olarak kurduğumuz, daha doğrusu isimlendirdiğimiz
grubumuzla, belgesel ağırlıklı olmak üzere her tür film çekme hevesimizi ve
tecrübemizi birbirimize destek olarak geliştirmek amacındaydık. Yaptık da.
Yaparız da.
Fotoğrafa vesile olan etkinliğe gelince. Mavi Kum'da 2007 yılında kısa film ve
belgesellerimizi göstermiştik. Tam bir alternatif gösterim, bir mini festival.
Program şöyleydi:
1 Şubat 19:00 / Transit - Berke Baş
8 Şubat 19:00 / 34 Taksi - Belmin Söylemez
15 Şubat 19:00 / Bağdat’ta Tek Başına - Melis Birder
22 Şubat 19:00 / Beş Yapı Ustası - Haşmet Topaloğlu
1 Mart 19:00 / She-J - Elvan Kıvılcım
Bir klişeyle bitireyim: güzel günlerdi.
Durun.
Bir temenniyle bitirsem daha iyi olacak: gelecek güzel günlerde yine hep
birlikte filmlerimizi izleyelim, gülerek poz verelim.
BSB Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği, Cep Sineması, gösterim. 9 Mayıs 2009
27. Uluslararası İstanbul Film Festivali, gösterim. 2008
14. Saraybosna Film Festivali, gösterim. 2008
5. Uluslararası Bodrum Film Festivali, SİYAD Eleştirmenler Ödülü. 2008
4. Bursa İpekyolu Film Festivali, Gerçeği Söylemek Gerekirse Bölümü, Gösterim. 2009
12. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, Türkiye'den Belgeseller. 2009