Beyrut'a Gittiğimi Anneme Söylemeyin (Don’t Tell My Mum That I am going to Beirut)




Yapım Tarihi - 2007
Süre - 00:29:50
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe, DV

Yönetmen - Didem Şahin
Senaryo - Didem Şahin
Oyuncular - Sevim Ünal, Sevtap Ünal, Ali Şıkşehir
Yapımcı - Didem Şahin
Görüntü - Didem Şahin
Kurgu - Didem Şahin

Lübnan’a gitmeye karar veren Belgesel film öğrencisi Didem durumu ailesinden gizler. Ateşkes sonrası Beyrut’a karayoluyla gider. Yol boyunca ve Lübnan’da kaldığı süre içinde savaştan etkilenen halktan kişilerle, balıkçılarla ve politikacılarla tanışır. Lübnanlı çocuklar ona savaşı anlatır. Didemin çekimler için bir ekibi yoktur ancak kaldığı yerin yakınındaki ailenin küçük oğlu asistanlığını üstlenir.

2006 İsrail'in Lübnan saldırısı üzerine bölgeye gitmeye karar veren belgesel sinema öğrencisi Didem, bu durumu ailesinden gizler. Ateşkesin hemen ardından karayoluyla Beyrut'a gider. Güzergahı ve Lübnan'da kaldığı süre boyunca bölgenin insanları, savaştan zarar gören balıkçılar, siyasi temsilcilerle görüşür. Lübnan'ın çocukları savaşı anlatır. Didem'in bir film ekibi yoktur ama yanlarında misafir olduğu Beyrut'lu ailenin küçük oğlu Ali, asistanlığını üstlenir...

When the Israeli invasion prompts Didem to go to Lebanon, she has to hide her plans from her worried family. After the cease-fire, she sets out for Beirut. On the road and in Lebanon, she meets with the region‘s people and with political and civil society representatives hurt by the war. It is Lebanon’s children who explain war to her.



Festivaller ve Ödüller

4. Bodrum Uluslararası Film Festivali, SİYAD En İyi Türk Belgeseli Ödülü. 2007
2. Altın Salkım Belgesel Film Yarışması, Profesyonel Kategori, Övgüye Değer. 2008
Hisar Kısa Film Seçkisi. 2008

12. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali. 2009
44. Antalya Altın Portakal Film Festivali, Ulusal Belgesel Film Yarışması. 2007
4. Akbank Kısa Film Festivali, Belgesel Kategorisi Finalist. 2007
28. İstanbul Uluslararası Film Festivali, Hisar Kısa Film Seçkisi 2008, Gösterim. 2009
3. Gençlik Filmleri Festivali, Divriği Gösterim Seçkisi. 2013
4. Uluslararası Mardin Film Festivali, Haziran 2009
15. Adana Altın Koza, Akdeniz Ülkeleri Uluslararası Belgesel Ktg. 2008
10. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Uluslararası Film Festivali. 2008
19. İstanbul Kısa Film Festivali Belgesel Kategorisi, Finalist. 2007
8. İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali Belgesel Kategorisi. 2007

Özel Gösterimler

Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi - Barış Merkezi ile İnsan Hakları Temalı Filmler, Film Gösterimi ve Panel Katılımı. 2007
Özgür Üniversite, İnsan Hakları ve Sinema Dersi, Film Gösterimi. 2007






Beyrut'a Gittiğimi Anneme Söylemeyin

"Beyrut'a Gittiğimi Anneme Söylemeyin", Didem Şahin'in ilk belgeseli. 1100 kişinin öldüğü, İsrail'in Lübnan'a son saldırısından sonraki Beyrut'u anlatıyor. Kana katliamını, çocukları, henüz dağılmamış ceset kokularını... Uluslararası Bodrum Film Festivali'nde birincilik alan belgesel, şimdi Antalya Film Festivali'nden yanıt bekliyor. Şahin ise, döndükten sonra kaldığı yerden devam edemediği hayatına tutunmaya çalışıyor.

Sadece bir gün bombalar altında, Beyrut'ta olmak size ne demek olduğunu anlatır. Bu söz Lübnan Komünist Partisi Dış Temsilcisi Ahmad Saade'ye ait. Sesini duyurduğu yer ise, Didem Şahin'in İsrail'in Lübnan'a saldırdığı sırada çektiği belgeseli- "Beyrut'a Gittiğimi Anneme Söylemeyin". Bu söz Şahin için, "Neden Beyrut'a gittin?" sorusunun da yanıtı. Belgesel, aslında bir günlük. Savaşı oturduğu yerden izlemek yerine, harekete geçip, insanların yüreğine de bunu salık vermek isteyen bir kadının, Beyrut'ta yaşadığı iki haftanın her anını anlatan bir günlük, "Belgeselde bir doküman, derin bir araştırma yok. İnsan öyküleri, hayat var. Beyrut'taki yaşamın kendi kurgusu içinde kiminle karşılaştıysam, o anda bana ne verdiyse, o var. Çünkü ben de çekerken hiçbir şeyi bilmiyordum" diyor. Uluslararası Bodrum Film Festivali'nde birincilik ödülü alan Şahin belgeselini, Antalya Film Festivali ve Beyrut Belgesel Film Festivali'ne de göndermiş. İşte belgeselin ve Didem Şahin'in hikâyesi...

Marmara Üniversitesi Radyo Televizyon Bölümü mezunu. Çalışma hayatına okurken atılmış. "Sektörde her şey tüketime yönelik olduğundan kendinizi geliştiremiyorsunuz. O yüzden setlerde çalışmayı bırakıp, dadı olarak İngiltere'ye gittim. İngiltere'de herkesin geçeceği yollardan geçtim, geçerken de buradan baktığım gibi olmadığını gördüm" diyor. İngiltere'de de sinema üzerine kafa yormaya devam etmiş Şahin, ancak istekleri ile arasına hep ekonomik imkânsızlıklar girmiş. Gündemine Beyrut, Türkiye'ye ailesini görmeye geldiğinde girmiş. "Bizimkiler Bodrum'da tatildeydi, yanlarına gittim. O sırada İsrail Lübnan'a saldırdı... Aslında bir şey oldu da ben Lübnan'a gitmeye karar vermedim" diyor, "Her şey öyle gelişti ki, sanki şimdiye kadar yaşadıklarım beni oraya gitmeye hazırlıyordu. Kendi yolumda yürüyordum, baktım ki Beyrut'a gelmişim."






Savaş Görmüş BİR ÜLKEDE...

Yola çıkmadan Lübnan'da muhabirleri olduğunu öğrendiği karakutu.com sitesiyle irtibata geçmiş. Biletini alıp, valizini hazırladıktan sonra sıra ailesine nereye gittiğini açıklamaya gelmiş- "Metin Yeğin'le Kafkasya üzerine bir belgesel hazırlıyorduk. Annemlere onun hazırlığı için Kafkasya'ya gidiyorum, dedim. Çerkeziz, o yüzden 'Atalarımızı görecek' diye sevinerek uğurladılar beni. Kardeşime sarılırken, annem 'Sanki dönmeyecekmişsin gibi sarılıyorsun' dedi. Dönememeyi de önüme koyarak gittim, çünkü yol bu, gittiğin yerde kalabilirsin. Biletimi aldığım gün ateşkes yapıldı, ama çatışmalar sürüyordu."

Şahin, kelimenin tam anlamıyla, sora sora bulmuş Beyrut'u. Önce Gaziantep'e, oradan Humus'a, Suriye'ye ve sonra da Halep'e geçmiş. Suriye'de tesadüfen tanıştığı bir Türk kuyumcu savaş sırasında Lübnan'dan kaçan ve misafir ettiği bir ailenin numarasını vermiş. Onlarla iletişime geçmiş Şahin. Halep'ten Beyrut'a giden bir minibüs bulup Beyrut'a ulaştığında, saat gece birmiş. "Bilmediğim, savaş görmüş bir ülkede, saat gece birde, İngilizce bilmeyen iki Arap gençle beni alacak tanımadığım bir adamı bekliyordum. Oradayken en çok korktuğum an buydu. Kendi sesimden korkumu anlayabiliyordum. Beklediğim adam, Ebu Galip, geldi. Onun peşine takıldım. Bir apartmana girdik, altı kat aşağıya inip bir eve geldik. Bu, çok şaşırtıcı gelmişti bana, Lübnan'ın tarihi, mimarisini de şekillendirmişti".

Ebu Galip'in karısı ve iki çocuğu Şahin'i Tanrı misafiri kabul etmişler. Çocuklardan biri, Ali, filmin asistanlığını bile yapmış. Sünni bir anne ile Şii bir babanın misafiri olmanın şaşırtıcılığını sonra anlamış, çünkü gitmeden Lübnan'daki mezhep çatışmalarıyla ilgili çok bilgisi yokmuş. "Televizyondan izlediğim bir savaş var, ama gerçekte ne olduğunu bilmiyordum. Korkmadın mı diye soruyorlar. Korkmaz olur muyum?" diyor. Aile, attığı her adımın altyapısını hazırlamış. Bunlardan biri de 37'si çocuk 60 kişinin öldürüldüğü Kana'ya gitmesi için onu ambulans şoförü komşuları ile tanıştırmak. "Savaşta ambulans şoförü olmak çok önemli, yolları avuçlarının içi gibi biliyorlar. Kana'ya giderken, ceset kokusundan ürkmemek için soğan yememi, uranyumdan etkilenmemek için çok su içmemi söyledi. Aklımda en çok yer eden sözü, 'Koku ürkütecek, sakın korkma'ydı".

Beyrut'ta gördükleri arasında Şahin'i en çok, ceset görmeden de ölüm algısının farkına vardıran bu koku etkilemiş. Bir de Kana'da nar satan çocuklar. "Bir metafor gibi gelişti, ama çocukların ellerinde sattıkları narları görünce hep aklıma, bu narların orada akan kanla beslendiği geldi" diyor. Şahin'e göre, İsrail'in hedefi, Lübnan'ın altyapısıydı. "O iki asker kaçırılmasaydı da İsrail Lübnan'a saldıracaktı" diyor ve ekliyor:

"Konuştuğum yetkililer de bunu söylüyor; Komünist Parti'nin ve Hizbullah'ın temsilcileri, Tarım Bakanlığı Genel Müdürü... Mesela, Hizbullah'ın hiç olmadığı, tek geçim kaynakları balıkçılık ve kayık yapımı olan bir bölgedeki insanlarla görüştüm. Tersanelerini bombalamışlar. Söylediğimde kuru bir bilgi olarak geliyor, ama küçücük bir köydeki okul ve hastaneler bile bombalanmıştı. Hıyam'da İsrail'in elindeyken tutuklulara işkence yapılan bir cezaevi, Lübnan'a geçtiğinde müzeye çevrilmiş. İlk bombalamalara bu müzeden başlamışlar".



ANNELER KORKTU VE BEBEKLER ÖLDÜ

Beyrut'ta geçirdiği iki haftanın, bir buçuk haftasında Türkiye'den kimseyle konuşamamış. "İnternete bağlanamadım. Telefonlar çekmiyordu, elektrik yoktu. İnsanlar çaresizlik içindeydi. Ancak genel olarak bir metanet, sakinlik, serinkanlılık vardı. Ağlayan insan göremiyorsunuz. Filmde insanların ilgisini en çok İngilizce politika yapan çocuklar çekti. Mesela, Melisa diye altı yaşında bir kız yaşadıklarını gözlerime baka baka, 'Bu köyde kadınlar vardı, bu kadınların karınlarında bebekler vardı. Bombalardan dolayı bu anneler çok korktular ve karınlarındaki bebekler öldü. İşte o yüzden İsrail'den nefret ediyorum' diyerek anlattı" diyor. Şahin Beyrut'a gittiğini annesine ne zaman mı söylemiş? "Eve girip annemle kucaklaşırken, annem ben oradayken benimle ilgili kâbuslar gördüğünü anlattı. İşte o zaman bilgisayarımı açıp 'Sana yeni arkadaşımı tanıştırayım' dedim ve Ali'yi gösterdim, bombalanmış evleri, hastanedeki çocukları, sahipsiz ayakkabıları... Film bu kâbusla ve anneme Lübnan'a gittiğimi söylediğim anla başlıyor."

Belgeselini Uluslararası Bodrum Film Festivali'nde büyük ekranda izlediğinde her şeyi yeniden yaşamış. "O kadar heyecanlandım ki... Hayatta en çok istediğim, insanların yüreğine dokunmak, açılarını birazcık kaydırabilmekti. Festivalde Heredot Barış Ödülü'nü alan Beyrut'tan bir temsilci, Hania Moure, film kataloğuna bakınca, 'Bu deli kim' diye sormuş. Filmi birlikte izledik, 'Ben Beyrut'tan geliyorum, orada ne yaşandığını ben biliyorum. Didem'le politik olarak farklı yerlerde duruyorsak da, bu film o kadar samimi, gerçek bir film ki' dedi. İşte o zaman doğru bir iş yaptığımı anladım."

Şahin, şimdi Beyrut'taki festivali bekliyor heyecanla, özellikle de filmi Ebu Galip ve ailesiyle izlemeyi. Dünya barışıyla ilgili çalışmalara yollamak istiyor belgeselini, "Bu belgesel kendi yağıyla kavruldu. Kredi kartı borçlarımı henüz ödeyemedim. İngiltere'deki kredi kartımın bankası kraliçenin bankasıydı, avukata vermişler. Kraliçeyi dolandırdım, ama hayır işledim" diyor.

Döndükten sonra buradaki yaşamına adapte olması pek de kolay olmamış Şahin'in, "Bir senedir evden çıkmıyorum" diyor, "Biraz okudum, yazdım, biraz montajla uğraştım, hiçbir şey yapmak içimden gelmedi. İnsan içine çıkmaya festival ile başladım. Arkadaşlarım bile beni İngiltere'ye döndü sanıyordu. İngiltere'ye uçuş biletim vardı, valizimi hazırlamıştım, ama anladım ki dönemeyeceğim. Burada öylece kalakaldım. Her şeyi oluruna bıraktım."

Esra Açıkgöz
Cumhuriyet Pazar 19.08.2007









Kaynak
Akbank Film Festivali resmi web sitesi
Antalya Film Festivali web sitesi