Yapım Tarihi - 2007
Süre - 00:30:00
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe, Betacam
Yönetmen - Şükran Bircan Özmen, Ömer Özmen
Yapımcı - Şükran Bircan
Senaryo - Ömer Özmen
Görüntü Yönetmeni - Yüksel Şipka
Kameraman - Yüksel Şipka, Alper Tunga TÜRKDOĞAN, Deniz HOKNA
Yönetmen Yardımcısı - Yeliz GÖKÇEHAN
Yapım Yardımcısı - Yeliz GÖKÇEHAN, Özge Akkoyunlu, Bülent Çubukçu
Danışman - Ruhan Çelebi
Kurgu - Şule SELEN
Kamera Asistanı - Atilla SIRDAR, Ali GÖR
Işıkçı - Mehmet Şengül, Aziz KAPLI, Orhan KAPLI
Şaryo Operatörü - Mehmet Şengül, Aziz KAPLI, Orhan KAPLI
Müzik - Nedim Yıldız
Fotografçı - Yeliz GÖKÇEHAN
Ulaşım - Bilal Yüksel, Hanefi Tarhan, Rıfat Turan, Yusuf AKKOYUN, Yaşar KÜÇÜKGÜÇLÜ
Haydarpaşa'nın bir günü TRT-2'de
100 yıllık tarihi Haydarpaşa binası filmlere,şarkılara ve belgesellere konu
olmaya devam ediyor. Haydarpaşa'nın bir gününü yansıtan belgesel 15 Şubat 2008
Cuma akşamı 22.30 da a TRT-2 de yayınlanacaktır.
HAYDARPAŞA BELGESELİ BASIN BÜLTENİ
İstanbul'un Anadolu yakasındaki en önemli ve ihtişamlı yapılarından biridir
Haydarpaşa. Tam yüz yıl önce hizmete açılmış bu yapı,dünyadaki birkaç anıt
gardan biri...
Demiryolcular, Haydarpaşa için "Demiryollarının kalbi" diyor... Çünkü
Haydarpaşa, hem Asya'yla Avrupa'nın bağlantısını sağlıyor, hem de ülkemiz
demiryolu ağının çok büyük bir bölümünün idare edildiği Birinci Bölge'nin
merkezi...
İnsanların, bir kıtadan diğerine, gece- gündüz demeden gidip geldikleri, onları
denize kavuşturan, birçoğumuzun denizi ilk kez gördüğü ve gördükleri karşısında
adeta büyülendiği bir yapı.
Haydarpaşa, son yıllarda birçok sanatsal ve siyasal eylemle de
anılmakta...Bienallere, şiir dinletilerine, dans gösterilerine sahne olması da
,ne denli bir sosyal yapı olduğunun kanıtı adeta!
Çalışanlarının, orada çalışıyor oldukları için gurur duydukları bu yapı, ne
yazık ki yakın bir gelecekte "Gar Binası" hüviyetini yitirecek... Belki bir iş
merkezi veya sergi salonu olacak, belki de bir otel... Çevresindeki çok geniş
alanda yapılacak devasa binaların arasında ne kadar yenilip, süslenip püslense
de, artık anonslara karışan telaşlı ayak sesleri , tren sesleri , vapur
düdükleri duyulmayacak ...
Haydarpaşa Gar binası ; İşletme Binası, peronları , trenleri, yolcuları ve
demiryolcularıyla canlı bir organizma gibi son derece hareketli...Haydarpaşa'nın
arkasında ise bambaşka bir dünyayla karşılaştık...Terk edilip, harabe haline
gelmiş, "Eski Dikimevi", "Mimar Kemalettin" in yapıtı "Muhacir Misafirhanesi"
,"Harekat-Münakalat Mektebi".....
Karar veriyoruz; Haydarpaşa bir canlı sanki... Sabahın ilk ışıklarıyla başlayan
tatlı telaş, açılan büfeler... Gelenleri bekleyenler, gitmeyi bekleyenler... Bu
sessizliğin ardından birden bire gelen bir tren , telaşla inen yolcular,
turnikelerin sesi ve en son olarak vapur düdükleri...
Haydarpaşa gibi güzel bir yapının belgeselini yapabilmek için çıktık yola...
Çekim araştırması için gittiğimizde, gördüğümüz ilgiye çok şaşırdık doğrusu.
Amacımızı öğrenenlerin, yardım edebilmek için birbirleriyle yarıştıklarını
görmek, sevinç vericiydi...
Görecek ne çok şey var.Biz, bunları gösterelim, gösterebilelim sadece!...
Haydarpaşa kendini anlatacaktır zaten...
HAYDARPAŞA BELGESELİ
İstanbul'un Anadolu yakasındaki en önemli ve ihtişamlı yapılarından biridir
Haydarpaşa. Tam yüz yıl önce hizmete açılmış olan bu yapı, dünyadaki birkaç anıt
gardan biri...
Demiryolcular, Haydarpaşa için "Demiryollarının kalbi" diyor... Çünkü
Haydarpaşa, hem Asya'yla Avrupa'nın bağlantısını sağlıyor, hem de ülkemiz
demiryolu ağının çok büyük bir bölümünün idare edildiği Birinci Bölge'nin
merkezi...
Çekim ekibi molada Haydarpaşa Demiryolu işçileri ile yemekte
Avrupa Barok, Alman Rönesans ve Neo klasik öğeleri barındıran eklektik yapısıyla
mimari açıdan da çok önemli bir yere sahip. İnsanların, bir kıtadan diğerine,
gece-gündüz demeden gidip geldikleri, onları denize kavuşturan, birçoğumuzun
denizi ilk kez gördüğü ve gördükleri karşısında adeta büyülendiği bir yapı.
Ayrılıkların-kavuşmaların yoğun duygularla yaşandığı bu mekân, sanatçıları da
etkilemiş; şairlere, yazarlara, ressamlara esin kaynağı olmuş. Geçmişte birçok
sinema filmine, günümüzde ise reklamcılara ve televizyon dizilerine plato işlevi
görmüş bu yapının, gün batımındaki muhteşem görüntüleri de seyre değer
doğrusu...
Haydarpaşa, son yıllarda birçok sanatsal ve siyasal eylemle de anılmakta...
Bienallere, şiir dinletilerine, dans gösterilerine sahne olması da, ne denli
önemli bir sosyal yapı olduğunun kanıtı adeta!
Çalışanlarının, orada çalışıyor oldukları için gurur duydukları bu yapı, ne
yazık ki yakın bir gelecekte "Gar Binası " hüviyetini yitirecek... Belki bir iş
merkezi veya sergi salonu olacak, belki de bir otel... Çevresindeki çok geniş
alanda yapılacak devasa binaların arasında ne kadar yenilenip, süslenip püslense
de, artık anonslara karışan telaşlı ayak sesleri, tren sesleri, vapur düdükleri
duyulmayacak... Ayrılıkların hüznü, kavuşmaların sevinci yansımayacak o güzelim
duvar süslemelerinde... Demiryolları olmazsa, Haydarpaşa artık başka bir şey
olacak- Tarifi güç bir şey!..
İşte bu nedenle, bu güzelim yapının belgeselini yapabilmek için çıktık yola...
Çekim araştırması için gittiğimizde, gördüğümüz ilgiye şaşırdık doğrusu.
Amacımızı öğrenenlerin, yardım edebilmek için birbirleriyle yarıştıklarını
görmek, sevinç vericiydi...
Gördük ki; Haydarpaşa Gar Binası; İşletme Binası, peronları, trenleri, yolcuları
ve demiryolcularıyla canlı bir organizma gibi son derece hareketli...
Haydarpaşa'nın arkasında ise bambaşka bir dünyayla karşılaştık... Terk edilip,
harabe haline gelmiş, eski dikimevi binası, Mimar Kemalettin 'in yapıtı "Muhacir
Misafirhanesi" onlardan bazıları. Burada zaman durmuş sanki! Biraz daha arkada
ise atölyelerdeki hareketlilik çarpıyor gözümüze... Koskoca vagonlar ve
altlarında korkusuzca çalışanlar... Daha ileride, tonlarca ağırlıktaki bir
lokomotifi, oyuncaklarıyla oynayan çocuklar gibi rahatça kullanan işçiler.
Hepsi, ilk günkü kadar heyecanlı ve gururlu!..Ancak çay molaları, artık eskisi
kadar Neşeli değil;"Trenler giderse ne kalır ki geriye, ölür buraları, en
azından küser" diyorlar!..Gözler nemleniyor; "Çoktan başladı ölüm, hani nerede o
eski..." diye devam edip gidiyor sohbet...Aynı anda dönüp bakıyoruz eski, harap
yapılara, sonra öne eğiliyor başlarımız. Göz göze gelmek çok
zor. Birden bir tren düdüğü çalıyor, bir kez, iki kez, üç-dört kez ötüyor, kısa
kısa ve sonra uzun bir düdük daha!.. "Bu kısalar, Haydarpaşa'yı selamlar.Uzunu
ise iskeledeki vapurun kaptanına ‘geldim ben' diyor".. "Banliyö bu!". Ve iki kez
daha çalıyor... Neşeli sanki bu kez... "Yolcuların trenden inip telaşla vapura
koşuşları çok mutlu ediyor beni, insanları sevdiklerine kavuşturmak veya
işlerine yetiştirmek- Maddiyattan daha önemli bu benim için..." Makinist
İsmail... böyle söylüyor. "Haydarpaşa'ya gelmeyi çok seviyorum, yolculuğun en
güzel durağı Haydarpaşa" diye de ekliyor gururla!.. Yolcular koşuşturuyorlar!..
"Yanaşması en zor iskelelerdendir Haydarpaşa, tecrübe ister!"- Sesinde küçük de
olsa bir tedirginlik seziliyor Hasan Kaptan'ın. Son derece sakin, "10 derece
iskele, böyle kalalım" diye komut verirken!.. Bize maharetini gösterirken
yani!.. " Bazı yolcular dönüp, teşekkür ederler; tebrik ederler... Az kaldı ama
onlar da, yeni nesil taksi freni sanıyor bunları"... Eliyle vuruyor frene !..
"Ben Haydarpaşa'nın mirasçısıyım, çocuklarımız da bizlerin mirasçısı.
Korumalıyız onu hepimiz. Dilerim hep böyle kalır"!...
Emekli Depo Müdürü (Demard Bşk) Abidin Bostancı ile söyleşi
Karar veriyoruz; Haydarpaşa bir canlı sanki... Sabahın ilk ışıklarıyla başlayan
tatlı telaş, açılan büfeler, kaynayan çaydanlıklar... Gelenleri bekleyenler,
gitmeyi bekleyenler, içilen çaylar... Sonra birden bire gelen bir tren, telaşla
inen yolcular turnikelerin sesleri, vapur düdükleri... Koşarak en güzel yeri
kapmak, iskelenin önünden alınmış sıcak simit'i çayla paylaşmak... Artan
simitler martıların payı ...
Kısacık bir süre sonra, birden bire bir tren sesi... Bir banliyö, ilk selamını
veriyor, Haydarpaşa'yı selamlıyor gururla!.. Yine koşuşan yolcular yine inilen
merdivenler, yine vapur düdükleri...
Sonra sessizlik...Boş sakin peronlar, sabırla bekleyen yolcular, trenlere
malzeme götürenler, trenlerin yıkanmasını seyredenler... Uyuyanlar, ağlayanlar,
sarılanlar... Bilet almayı bekleyenler, antik gişe demirleri; Aslanbaşlı
vitraylar ve "Yolların günahı ne..." Gar Lokantası'ndan yükselen sesiyle
Müzeyyen Senar, yolcuları sarmakta adeta!
Görecek ne çok şey var. Biz, bunları gösterelim, gösterebilelim sadece!...
Haydarpaşa kendini anlatacaktır...
Ömer Özmen
Kaynak
TRT Radyo Televizyon Dergisi
yapi.com.tr
kentvedemiryolu.com