Yapım Tarihi - 2004
Süre - 00:30:00
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe
Yönetmen - Tülay Akça
Yapımcı - Tülay Akça
Metin Yazarı - Tülay Akça
Yönetmen Yardımcısı - Pelin Asal Özdemir
Kameraman - Cemalettin İrken
Kurgu - Sibel Tekin
Özgün Müzik - Sinan Sakızlı
Kamera Asistanı - Haşim DURTAŞ
Masmavi bir göl, yeşilin farklı tonlarını görebileceğiniz bir çevre. Balaban,
Karadeniz’e bakan Terkos Gölü’nün kıyısında bir balıkçı köyü.
Yüzölçümü 25 kilometrekare olan Terkos Gölü’nün en eski adı Delkos’tu.
Şimdilerde Durugöl de deniliyor. Göl, girintili çıkıntılı bir vadinin deniz
suları altında kalıp, bir eşikle de Karadeniz’den ayrılmasıyla oluşmuş.
Muhtar Necdet Sargın bize köyün kuruluş hikayesini şöyle anlatıyor:
“Balaban köyü 1883 ‘de buraya göç etmiş. Bulgaristan ‘da su kenarından
geldikleri için suya yakın bir yere yerleşelim diyorlar yerleşiyorlar.Balabanın
kurucusu solak ağa dedikleri kişi, .Birisi bizim dedelerden olacak birde Musa
ağa... üç kişi bunlar. Gidiyorlar o zaman padişaha bu yeri istemek için fakat
Solak ağa padişahın karşısına çıkarken korkuyor. Dudakları uçukluyor, hasta
oluyor. Padişah tabi kırmıyor bunlara bu yeri veriyor. Burada genelde gelenlerin
bir kısmı Çiftçi bir kısmı da balıkçılık yaparmış zaten geldikleri yerlerde.”
Köye ilk yerleşenler, 1883 senesinde Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya’dan
gelmişler. Nüfusu ise uzun yıllardır hep aynı, 600. Gençler şehre gidiyor,
gençlerin yerine ise emekliler geliyor. Geçim kaynakları oldukça kısıtlı,
balıkçılık yapanların yanı sıra buğday ve ayçiçeği yetiştirenler var. Levrek,
turna ve karabalık gölde bol miktarda bulunuyor. Gölü ve köyü çevreleyen Tekke
Koyu Korusu ise içinde barındırdığı yaban hayvanları ile avcıların gözdesi. Köy
maviyle yeşilin birleştiği, insanı şaşırtan bir doğal güzelliğe sahip. Bu
özelliklerini koruyabilmesini biraz da İstanbul’un içme suyu havzasında olmasına
yani yapılaşma yasağına borçlu…Sakinleri bu yasakların zaman zaman onlara zorluk
yarattığını söylüyorlar.
Balıkçı Şeref Baba’ya günlerini nasıl geçirdiğini soruyoruz:
“Ne yapayım şehre gidip de burada günümüzü gün ediyoruz. İyi kötü burada
balıktan alıyorum 3-5 kuruş para. Kahveye oturup ta sigara kokusu seslemekten
vur kızı al papazı demekten burası benim sandalım daha iyi bence. Arkadaşlarla
beraber balık tutuyoruz gölden. O kadar şahane oluyor ki aklın durur. Ben bunu
bir pişireyim de parmaklarınızı yemezseniz gelin bana, bu kadar basit. İşte
bizim yaşantımız bu.”
Büyük kentin karmaşasından iki buçuk saat mesafedeki bu küçük köy, yeşili, doğal
güzellikleri, bozulmamış yabani yaşamı ve doğanın verdikleriyle yetinen
sakinleriyle yurdumuzun pek bilinmeyen cennet köşelerinden. Kalender balıkçı
Şeref Baba, aşkı uğruna buraya yerleştiğini anlatan Nebiye abla bizimle
öykülerini paylaşan sıcakkanlı köy sakinlerinden sadece ikisi. Belgesel bu köyü,
doğal güzellikleri, gündelik yaşamı, sakin atmosferi ve içinde barındırdığı
insan öyküleri ile gün ışığına çıkarmayı amaçlıyor.
Yayın Tarihi - 14 Haziran 2005, Salı
Yayın Saati - 22.30
Yayın Kanalı - TRT2