Şık Sineması 1963

Hop Makinist, Uyudun mu?

Varlıkları ancak gösterimde bir aksaklık olduğu zaman hatırlanan makinistler, sinema sektörünün gizli kahramanları. Bazıları yıllardır film izlemediğini söylüyor, kiminin ise evinde özel arşivi bile var.

İtalya'da küçük bir kasabada, sinema tutkunu bir çocuk olan Salvotore ile makinist Alfredo arasındaki öyküyü anlatır 'Cinema Paradiso'. Giuseppe Tornatore'nin imzasını taşıyan film, sinemanın insanları bir araya getiren yanlarını, sinema tutkusunu, sansürü ve bir makinistin yaşamını gözler önüne serer.

Küçücük odalarda, makine gürültüsü altında, çoğu zaman tek başlarına çalışan sinema emekçileridir makinistler. Varlıklarını ancak izlediğimiz bir filmde aksaklık olduğunda hatırladığımız, o zaman da 'Hop makinist, uyudun mu?' sorusuyla yarı alaycı bir şekilde tepkimizi dile getirdiğimiz makinistler, sinema sanatının gizli kahramanları arasında yerlerini alır. 'Cinema Paradiso'nun makinisti Alfredo gibi yıllarca sinemanın görünmeyen yüzünde sürdürürler yaşamlarını. Tıpkı Ömer Abdullah Bunlu, Mürşit Davran ve Fatih Emir gibi.

Bir ömür sinema
Mürşit Davran 72 yaşında ve 56 yıldır makinistlik yapıyor, halen Atlas sinemasında çalışıyor. Sinema sevgisi çocukluğuna dayanıyor, "O zamanlar sinema bir kültürdü," diyor Davran ve makinistliğe başladığı yılları şöyle anlatıyor: "Çocukluğumuzda büyüklerimiz bizi sinemaya götürürdü. Sinemayı severdim. Bir arkadaşım vardı, bir gün sinemanın kapısında tesadüfen karşılaştık. Makinist olmuş. Ben de onun vasıtasıyla sinemaya başladım. O zamanlar sinema makinistleri muavindi. Bir şeyler öğrendiği zaman imtihan oluyorlardı. Belediye Fen İşleri'nde ehliyet alıyorlardı." Davran, evlenip çoluk çocuğa karışınca bir ara makinistliği bırakarak taksi şoförlüğü yapmış. Ancak sinema tutkusu onu yeniden bu odaya, makinesinin başına getirmiş. Şimdiki filmlerden pek hoşnut değil emektar makinist. "O devrin filmleri yok şimdi. Teknik var ama mevzuya dayanan bir şey yok. Hep vurdu kırdı, ölmek öldürmek. Bizim gençliğimizde filmler mevzuluydu, hayattan alınmıştı. 10 senedir buradayım, pek film seyretmiyorum." Filmde herhangi bir arıza olduğu zaman seyircinin tepkisini nasıl karşıladığı sorusuna ise eskilerden bir örnek vererek yanıtlıyor Mürşit Davran: "Filmler yanıyordu ya da kopuyordu. Nedense bu olaylar filmin en heyecanlı yerinde olur. Yazlık bahçede film gösteriyorduk, film koptu. Seyirci sinirine hâkim olamadı ve makine dairesine taş, portakal, hatta yumurta atmaya başladılar. Haklılar tabii. Seyirci bir ücret veriyor, giriyor, her şeyiyle tam bir film seyretmek istiyor. Falsosuz olsun istiyor, itina etmek lazım."

Evdeki arşiv
Emek sinemasında 1979 yılından bu yana çalışan Ömer Abdullah Bunlu ise tam bir sinema tutkunu. Yıldız Film Stüdyoları kapandıktan sonra Emek sinemasının yaşlı makinisti Nihat Bey'in daveti üzerine buraya gelen Bunlu'ya bu tutkusu babasından geçmiş. "Babam çok severdi sinemayı. Bizi de götürürdü. Ben aslında bir sinema stüdyosunda çalışmak isterdim. Ancak stüdyolar bir bir kapanınca burada çalışmaya başladım." Atıf Yılmaz'a ve 'Amadeus'un yönetmeni Milos Forman'a hayran olan Bunlu, bir de 'Guguk Kuşu'nu unutamıyor. "Benim evde kendi arşivim var. Film fragmanlarım. Sonra Yıldız'ın patronu bana bir filmin kopyasını vermişti, onu da saklıyorum. 35 mm sinema makinesi var. 60 yılından beri film parçaları topluyorum. Fragmanlar belki 500 tane olmuştur, ayrıca film parçaları, üç kopya da film var."
Kendi deyimiyle 'gözünü açmış bu işi görmüş' Bunlu, bu yüzden 'Bu işi yapmasaydınız, ne yapardınız?' sorusuna verecek yanıtı yok.

'Seyirci yoksa üzülüyorum'
Beyoğlu sinemasının makinisti Fatih Emir, 25 yıl önce Alkazar sinemasında gazoz satarak başlamış mesleğe. Daha önce Merter'de bir fabrikada terzilik yaparken, önce sinemanın kafeteryasına adımını atmış, daha sonra da makina dairesine. "Makinistliği heves ediyordum. Nasıl oynuyor perdede bu film diye düşünürdüm. Makinist 'merak ediyorsan gir kendin bak' dedi. Bakarak öğrendim," diyor o yılları anlatırken ve ekliyor: "Oyunculuk da istiyordum ama öyle bir olanak olmadı. Birdenbire kendimi bu ortamda buldum." Salon doluyken sinema göstermenin zevkinin bir başka olduğuna inanıyor Emir, ancak izleyici tepkisinden de çok etkilendiğini belirtiyor: "Sinema doluyken aman bir şey olmasın diye itina gösteriyorum. Sinemada iki üç kişi olunca tuhaf geliyor. Sıkıntı duyuyorum. Tepkilerin tarzı değişti. 15-20 yıl önce makiniste tepkiler küfür edilerek gösteriliyordu, şimdi bir alkışla protesto ediyorlar."


Kaynak
Radikal, 10 Ocak 1999
Sema ULUDAĞ