Röportaj: Nefise Abalı
TRT Çocuk’ta yayınlanan Kuzucuk, Rafadan Tayfa ve Tinky
Minky Kukuli gibi başarılı çizgi filmlerde storyboard
sanatçısı olarak çalıştınız. Ayrıca İstanbul Animasyon Film
Festivali’nde gösterim hakkı kazanmış “Ahau” kısa filminizde
storyboard’ta görev aldınız. Storyboard sanatçısı kimdir, ne
iş yapar, anlatabilir misiniz?
Bizim burada Türkiye’de yaptığımız storyboard’la
yurtdışındaki storyboard arasında ciddi bir fark var. İşi
abartıp biz burada storyboard yapmıyoruz diyebiliriz
çoğunlukla. Ben elimden gelenin en iyisini yapmaya
çalışıyorum ama nihayetinde ortaya çıkardığımız ürün, üretim
süreci bakımından biraz farklılaşıyor. Yurtdışında
storyboard sanatçısı da kullanılıyor tabir olarak. Bununla
ilgili bir yazı hazırlarken denk geldim. Birçok tabir var,
farklı farklı. Ama en genel tabirle story artist, hikâye
sanatçısı diye geçer. Genelde ince, zekice fikirleri
barındıran, kalemi kuvvetli, hikâye anlatma yönü çok
kuvvetli olan insanların yaptığı bir iştir. Görsel anlamda
hikâyeyi anlatırlar ve bir yandan da fikirler üretirler.
Senaryo aşamasında yönetmenle konuştuklarında aklına gelen
sahneleri bir yandan karalarlar. Mizah barındıran gag
dediğimiz mizansenleri yaparlar. Hem mizah unsuru, hem
hikâye anlatıcılığı, hem sinematografi bilgisi mühim. Çünkü
yönetmenin ne istediği ortaya koyan, alternatiflerini de
sunabilecek kalifiye bir kişi olması gerekir storyboard
sanatçısının.
Peki Türkiye’de storyboard sanatçısı nasıl algılanıyor?
Türkiye’de çizmeyi bilen ya da çizer olan kişinin storyboard
sanatçısı olduğu gibi bir algı var. Yönetmenler gelip size
böyle bir senaryo var, bunun storyboard’u lazım diyorlar.
Yönetmenliğini siz yapıyorsunuz işin açıkçası. Yönetmenin
kafasında kamera açıları yok. Sizin yaptığınız üzerinden yol
alınmaya çalışılıyor. Baştan aşağı yanlış bir yöntem.
Storyboard sanatçısı projeye dâhil ediliyor ama aslında
yaptığı işi yapmıyor. Üstelik daha kısa sürede istiyorlar.
Story artistlik yapmak isteseniz bile maalesef sektörün
içinde bulunduğu durum çok da buna izin vermiyor. Sadece
storyboard çizeri kapsamına alınıyorsunuz.
Yani dünyadaki “storyboard sanatçılığı”nı Türkiye’de tam
olarak yerine getiremiyorsunuz.
Animasyon için evet. Mutlaka işini iyi yapan çizerler vardır
ama benim şu ana kadar animasyon dizi sektöründe
gördüğüm kadarıyla çok iyi, hakkıyla yapılmış storyboard çok
az. O yüzden storyboard’çu açığı var. Eğer iyi bir film ya
da dizi yapmak istiyorsanız, kaliteli bir storyboard
yapmanız gerekir. Şirketler de buna yeteri kadar zaman ve
para ayıramıyor.
Storyboard’un Türkçede tam bir karşılığı bulunabilmiş değil.
Hikâye panosu, hikâye tahtası, görsel senaryo vs. olarak
kullanılıyor. Sizce hangi Türkçe ifade, storyboard sözcüğünü
karşılıyor?
Genelde karşılık bulmadan devam ediyoruz biz. Sektördeki
diğer görevler de İngilizce yerleştiği için böyle
kullanılıyor. Hikâye tablosu, az çok karşılıyor bence.
Sonuçta hikâye anlatıyorsunuz. Kafanızdaki sinematografi
neyse, onu anlatıyorsunuz. Dilenirse hikâye tablosu
denebilir. Benim için anlamı karşılıyor.
Storyboard’un sinema, belgesel, dizi film, reklam vs. gibi
birçok görsel alanda kullanıldığını görüyoruz. Ancak bu her
zaman olmayabiliyor. Oysa storyboard animasyonun olmazsa
olmazı. Storyboard’un animasyonda bu kadar vazgeçilmez
olmasının sebebi nedir?
Animasyonda olmazsa olmazının sebebi anlatım dili. Cartoon
bir hikâye anlatımı oluyor. Cartoon derken bunu 2 boyutlu ya
da çocuğa yönelik olarak algılamayalım. Animasyon anlatım
dili reel filme göre biraz farklı olduğu için. Oradaki
hareket sistematiği farklı, düşünceyi aktarma farklı, bu
algıyı çözmüş insanların Chuck Jones gibi diyelim. Looney
Tunes’tan tanırız onu. Oradaki bütün mizah unsurlarının
mimarıdır. O anlatımları storyboard’ta iyi vermek gerekir.
Böylece animatör de yapacağı işi çok net görür. Siz
animatöre ve diğer safhalara belli bir miktar bilgi vermiş
olursunuz. Bir fikir verirsiniz, animatör ona iki tane
katar, yönetmen bir tane daha katar.
Anlatım dilini bilmek animasyonda önemli. Walt Disney’in
kendi stüdyosu için dediği gibi: “Biz burada hikâyelerimizi
yazmıyoruz, onları çiziyoruz”. Öyle ki reel filmlerin aksine
karakterlerin ve hikâyenin oluşumu bu süreçte gerçekleşir.
Siz kamerayı alıp bir görüntüyü çekmiyorsunuz sadece. Oradan
bir karakter koşup köşeyi dönecekse sadece dönüp geçmemeli.
Biz o dönüşte karakterin kişiliğine dair ipuçları
alabilmeliyiz. Monsters University’nin storyboard’undaki
kovalama sahnelerinin birçoğunda bunu görebiliyoruz.
Ayrıca storyboard ileride oluşabilecek gereksiz iş yüklerini
de engeller. Bu yüzden hem hikâye ve karakterin gelişmesi
hem de iş sürecinin hızlı ve kaliteli ilerlemesi için
storyboard zaruridir.
Reel prodüksiyonların storyboard çalışması ile animasyonun
storyboard çalışması arasında teknik olarak farklar var mı?
Reel’de en çok kullanım alanı reklamlar. Onlar da daha kısa
oluyor. Orada istenen yönetmenin kafasındaki açıların
birebir uygulanması. Dolayısıyla storyboard sanatçısının
hikâyenin dışına çıkması istenmez. Ama story artist hikâyeye
çok şey katar. Çizgi seride ise -kısa film olabilir,
animasyon olabilir- story artist sahneleri daha detaylı
karelendirir. Çünkü her geçişte bir oyunculuk olabilir,
oyunculuk bir mizah içerebilir, çizgi filme yönelik bir
anlatım olabilir. O yüzden daha detaylı yapılır,
zamanlamaları, efektleri, kaydırmaları, animatik şeklinde
bitirilir. Ayrıca daha çok fikir barındırır. Dediğim gibi
hikâye sanatçısı, oradaki bir koşma sahnesine iki tane fikir
katabilir.
Bütçe olarak da fark var. Türkiye için konuşursak reklam
filmlerinin storyboard bütçeleri, animasyon storyboard
bütçelerinden daha yüksek. Çok daha kısa bir storyboard’a
yüksek meblağ alıyorsunuz. Dizilerde ise size az para
veriyorlar. Üstelik daha detaylı ve daha iyi olması gereken
dizi storyboard’u daha az gelirle daha çok iş yüküne
yol açıyor.
Türkiye’de bazı reel prodüksiyonlarda storyboard çalışması
yapıldığını biliyoruz ama pek yaygın değil. Dünyada ise tam
tersi. Star Wars, No Country For Old Men gibi başarılı
birçok yabancı filmde storyboard kullanılıyor. Reel
prodüksiyonda Türkiye ve dünyadaki storyboard kullanımını
karşılaştıracak olursanız neler söyleyebilirsiniz?
Bizde yeni. 10 senelik bir mazisi yok bildiğim kadarıyla.
Bunu da birkaç bilinçli yapımcı ve yönetmen yaptı.
Bilinçliler diyorum, çünkü filmi öngörmeyi istediler.
Yumurta, Vizontele, Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak gibi
filmler var. Tabii bunun çok büyük avantajı var. Bütün
kamera açıları, fotoğraf karesi gibi hazırlanıyor. Tabii ki
bu yönetmenin kafasındadır, bunu görüntü yönetmenine
aktarır. Ama storyboard varken bunu herkese aktarabilirsiniz
ve işin başında beğenmediğiniz açıları değiştirip daha
estetik açılar yakalayabilirsiniz. Bence bizde de yeni yeni
başlıyor ama iyi bir gelişme.
Dünyaya bakacak olursak bu işi bizden çok daha iyi
yaptıklarını söyleyebilirim. Toby Shelton, Mark Kennedy,
Brandon Jeffords, Matt Jones gibi isimlerin çalışmalarına
bakarsak çok daha farklı bir yöntem görülür, benim yaptığım
storyboardlara göre. Kare sayıları farklıdır, çizim
kaliteleri çok farklıdır. Türkiye’deki çoğu storyboard
çizerine göre söylüyorum, yurtdışıyla aramızda ciddi anlamda
bir fark var. Orada çok fazla emek harcanıyor, çok fazla
sinematografi tartışılıyor. Ama ne yazık ki bizde o kadar
önem verilmiyor.
Storyboard’un avantajlarında söz ettik hep, peki
dezavantajları var mı?
Türkiye’deki firmalar için söyleyeyim: Süre. Bizde her şey
çok hızlı olup bitiyor. Yurtdışında ise sistem çok farklı.
Onların senaryo, konsept, storyboard kısmına ayırdıkları
süre, uzun bir süre. Bütün olayı orada çözüp geri kalan
safhada sadece işlerine odaklanıyorlar. Bizde öyle olmuyor.
Hadi yapalım, iki haftada bitsin diyorlar. Bu da yanlış
tabii ki.
Storyboard çizeri olarak daha çok yönetmen ve senaristle
iletişim hâlindesiniz. Başarılı bir storyboard çıkması için
yönetmen ve senaristten beklentileriniz neler?
Yönetmenin filmi kafada kurması lazım. Ben çok denk
gelmiyorum Türkiye’de ama. O iş senaryonun bana verilmesi ve
benim yaptığım storyboard üzerinden fikir yürütmeyle
geçiyor. Ki bu yanlış olan. Olması gereken ise yönetmenin
aslında açıları kafasında bitirmesi. Hepsi bitmese bile
genel anlatım itibariyle yönetmenin fikir sunabilmesi,
storyboard’un yönetmenin öngörüsünde gerçekleşmesi gerekir.
Senaristin ise animasyondan haberdar olması lazım. Çünkü
farklı bir yapısı var animasyon senaryosunun. Animasyonda
ortak dili konuşabilmeliyiz. Konuşabilirsek çok faydalı
olur. Benim aklıma gelen espriyi o da aynı şekilde
yakalayabilirse ya da açıları o da benim gibi hayal
edebilirse güzel olur. Çünkü yazı ile görsel anlatım farklı.
Senarist bana senaryoyu anlattığında benim kafamda açı
canlanıyor. Ben o açıyı nereden veririm diye düşünüyorum.
Birbirimizi anladığımız noktada çok daha rahat oluyor işler.
Tabii bu konuda tecrübesiz ise zaman alacaktır.
Animasyonda storyboard’un diğer aşamalardan daha önemli
olduğu vurgulanıyor. Öyle ki storyboard iyiyse ekibin
kalitesiyle doğru orantılı olarak iyi bir film çıkacağı, ama
storyboard kötüyse iyi bir ekibin bile filmi kurtaramayacağı
söyleniyor. Siz buna katılıyor musunuz?
Çoğunlukla katılıyorum. Storyboard bana kalırsa filmin çok
çok önemli bir kısmı. Çünkü onu bitirdiğinizde filmin
anlatımı bitmiş oluyor. Buna değer vermeyip diğer yerlere
değer verirseniz olmaz. İstediğiniz kadar güzel model yapın,
karakter tasarımı yapın, güzel render alın -3D animasyon
için konuşuyorum- hikâyeniz kötüyse olmaz. Pixar, Oyuncak
Hikâyesi’ni bitiriyor ancak beğenilmiyor. Tekrar baştan
yapılıyor. Daha birçok film var böyle, bitirilip tekrar
yapılan. Neden? Çünkü anlatım kötü. Bu yüzden storyboard
filmin en önemli, en iyi bitirilmesi gereken kısmı. Bu işte
uğraşan storyboard sanatçısı da kilit bir role sahip.
İpek Üniversitesi Animasyon Bölümü’nde öğretim
görevlisisiniz. Bu alandaki öğrenci profilini yakından
biliyorsunuz. Genelde öğrencilerin aklında yönetmen olmak
var. Bunun dışında liste animatör, karakter tasarımcısı,
senarist vs. olarak uzayıp gidiyor. Bu işe yeni
başlayanlarda da storyboard kısmında çalışma düşüncesi pek
yok. Neden storyboard sanatçılığı pek tercih edilmiyor?
Baştan söylediğim Türkiye’deki olumsuz koşullar bunun
tetikleyici sebeplerinden biri. Öğrenciler animasyon
bölümüne gelirken çok fazla bilgi sahibi olarak gelmiyorlar.
En azından animasyonu bilseler bile bu uzmanlık alanları pek
bilmiyorlar. Yani “storyboard sanatçılığı nedir?” diye bilen
çok az kişi var. Çoğu yönetmen ve animatör olacağım diye
geliyor. Ama sonra sektöre dair bilgi edindiğinde storyboard
sanatçısı Türkiye’de aslında çok da hak ettiği yerde değil.
Hatta bunu göremiyor, hak ettiği yeri bilmediği için. Modeli
ya da animasyonu beceremeyen ya da eli kalem tutan, resim
çizen kim varsa storyboard sanatçısı oluyor gibi yanlış bir
algı var. Bunu bizim iyi aktarmamız gerekiyor. Tabii bu da
yeterli değil. Türkiye’de iyi filmler üretmemiz gerekiyor.
Onların yapım aşamalarını gösterip “bunları olması gerektiği
gibi yaptık” dersek yapımdaki her birimin önemi de kavranmış
olur.
Bu alanda Türkiye’de yeterli uzman sanatçılar var mı?
Çok az kişi var. Özellikle animasyon-çizgi film storyboard’u
için konuşacağım. Bileği çok kuvvetli, açıları,
sinematografisi iyi olan, daha önce çizgi filmlerde
çalışmış, az çizgiyle çok şey ifade edebilen, dinamik
pozları ve ifadeleri çok iyi çizebilen uzman sanatçı çok az.
Nedeni de bunun üzerine yoğunlaşmamaları. Ben de çoğu zaman
storyboard üzerine yoğunlaşamayabiliyorum, başka işlerimden
dolayı. Ayrıca diğer dallara göre fiyatlandırma da ucuz
olduğu için bu alanda da pek fazla kişi yetişmiyor.
Peki storyboard sanatçısı olmak için hangi eğitimleri almak,
hangi süreçlerden geçmek, hangi yeteneklere sahip olmak
gerekir?
Çizgi Film-Animasyon Bölümü okuyan öğrenciler zaten
storyboard dersi alıyorlar. Bunun yanı sıra sinematografi,
öykü yazımı, senaryo yazımı gibi dersler alıyorlar. Bunlar
hep storyboard’u destekleyen dersler. İyi bir şekilde bu dersleri aldıkları
zaman bir bilgi oluşuyor kafalarında. Ondan sonrası üretimde bulunmak. Belki
deneyimli birinin yanında başlayarak, daha sonra tek başına sorumluluk alarak.
Ama bileği kıvrak iyi bir çizer olmanız gerekiyor. İyi bir hikâyeci olmanız,
görsel olarak hikaye anlatmayı bilmeniz lazım. Senaryo yazımından ve
sinematografiden de anlamanız gerekiyor. Bol bol çizgi film seyretmeli, oradaki
anlatımlar nasılmış diye. Bunlar kilit noktalar.
Öğretim görevlisi olmanızın yanı sıra İpek Üniversitesi
Animasyon Stüdyosu’nda da konsept tasarımcı, storyboard
sanatçısı ve yönetmen olarak da görev alıyorsunuz. Stüdyo
olarak şu an hangi proje üzerinde çalışıyorsunuz?
Şu an üzerinde çalıştığımız bir kısa film projesi var. Beş
dakika olmasını umuyoruz. Ben de onun storyboard
aşamasındayım, ona yoğunlaşmış durumdayım. Amacımız bu filmi
bitirip ulusal ve uluslararası animasyon festivallerine
katılmak. Bu olursa bizim ilk festival filmimiz olacak.
Festival filmleri hem teknik, hem hikâye, hem de anlatım
olarak özel filmlerden oluşur. Dolayısıyla storyboard
sanatçısı ve yönetmenin farklı bir anlatım yakalaması
beklenir. Bu festival projenizde storyboard sanatçısı olarak
nasıl bir çalışma yaptınız?
Bizim konumuzun geçtiği bir berber dükkânı var. Tabii belli
bir dönem belirledik, belirli karakterler oluşturduk.
Senarist arkadaşlarla beraber senaryonun giriş, gelişme,
sonuç bölümlerini çok detaylı bir şekilde inceleyip notlar
aldık. Diğer arkadaşların da fikirlerini aldık. Daha sonra
detaylar hakkında fikirler üretmeye başladık. Ufak tefek
hikâyeler… Burada şöyle olsa, böyle olsa diye… Ben daha
sonra bu fikirleri alıp uygulamaya başladım. Tabii ufak
tefek eskizler karalıyorum.
Berber dükkânı modelini elime alıp bakmaya çalışıyorum.
Tabii bu sırada araştırma da yapıyorum. Bana referans
olabilecek mevcut berber dükkânları hakkında bir arşiv
yaptım. Oradaki detaylardan çok fazla hikâye yakalayabiliriz
çünkü. Genel itibariyle böyle bir çalışma yapıyorum. Ama
filmin genel anlatımı, kamera açılarının ne kadar hareketli,
ne kadar durağan olacağı konusunda zaten kafamda bir fikir
vardı. Onun dışında anlatıma güç katacak birçok şey için
bolca ön hazırlık yapıldı. Hâlâ da süreç devam ediyor,
karalıyorum, çiziyorum, sonra storyboard’a uyguluyorum.
Söyleşi için teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
Son olarak bu alana ilgi duyanlara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Burada anlattıklarımın yanı sıra Toby Shelton, Mark Kennedy,
Brandon Jefford, Matt Jones, Ryan Savas, Darren Webb,
Patrick Harpin ve Mark Andrew gibi bu alanda çok iyi kaynak
oluşturabilecek sanatçıların bloglarına ve işlerine
bakabilir.
Röportaj: Nefise Abalı
27 Kasım 2014
Bu röportaj ipeknews.com'da yayımlanmıştır.